Veresiye alınan toz şekerle başlayan serüven 75 yıldır devam ediyor
Burdur'un sipsi şeker geleneği, Mustafa Damar ile başlayıp oğlu İbrahim Nanecioğlu'nun emeğiyle günümüze ulaşıyor. Adını, geçmişte sipsi çalarak satılmasından alan bu özel şeker, nane ve kekik gibi doğal aromalarıyla hem tatlı bir lezzet sunuyor hem de hastalıklara karşı koruyucu bir etki sağlıyor.
Burdur'un sipsi şeker geleneği, Mustafa Damar ile başlayıp oğlu İbrahim Nanecioğlu'nun emeğiyle günümüze ulaşıyor. Adını, geçmişte sipsi çalarak satılmasından alan bu özel şeker, nane ve kekik gibi doğal aromalarıyla hem tatlı bir lezzet sunuyor hem de hastalıklara karşı koruyucu bir etki sağlıyor.
Burdur'un yöresel lezzetlerinden sipsi şeker, doğal
malzemelerle yapılan bir çubuk şeker olarak biliniyor. Ana malzemeleri toz
şeker, nane, kekik ve sudan oluşan tatlı, tamamen katkısız bir şekilde
üretiliyor. Şekerin adı, Mustafa Damar'ın satış yaparken çaldığı geleneksel
müzik aleti "sipsi"den geliyor. Şeker yapımında meyve aromaları da
kullanılıyor. Nanecioğlu ailesi, muz, limon gibi tatları gıdaya uygun doğal
aromalardan elde ettiklerini belirtiyor.
"BU İŞ BANA
GÖRE" DİYEREK BAŞLADI
Sipsi şekerin hikâyesi, 1950'lerin sonunda Mustafa Damar'ın
Antalya'da gittiği bir işletmede şeker yapmayı öğrenmesiyle başlıyor. Burdur'un
Bucak ilçesinde çobanlık yapan Damar bu işi görüp, "Bu iş bana göre"
diyerek şekerciliğe adım atıyor. Ancak o dönem imkanlar sınırlı olduğundan
parası olmayan Damar, toz şekeri veresiye alarak denemelerine başlıyor. İlk
başlarda zorlansa da azmiyle başarılı oluyor.
MANİLERLE TATLANAN
BİR GELENEK
Mustafa Damar yaptığı şekerleri satarken sipsi çalıp maniler
söyleyerek dikkat çekiyor. Halk arasında “Naneci” olarak tanınan Damar, kısa
sürede hem kendini hem de yaptığı şekerleri tanıtmayı başarıyor. Oğlu İbrahim
Nanecioğlu (61), babasının o günlerini şu sözlerle anlatıyor:
"Babam şekeri sadece tatlı bir ürün olarak görmezdi.
İnsanları mutlu etmek için uğraşırdı. Manilerle, sipsiyle, şekerleriyle
çevresindekilere hem neşe hem de tat katardı. Parası olmayan çocuklara mutlaka
küçük bir parça şeker verir, onların yüzünü güldürürdü.”
“AMBALAJSIZ ŞEKER
SATMAZDI”
Mustafa Damar'ın en dikkat ettiği konulardan biri hijyen ve
sunumdu. Şekerlerini camekan kutular içinde taşıyan Damar, asla ambalajsız ürün
satmazdı. “O dönemde bile şekerlerin ambalajlı olması babamın prensibiydi”
diyen İbrahim Nanecioğlu, bu özelliğin günümüzde bile örnek alındığını
belirtiyor.
BABADAN OĞULA
ŞEKERCİLİK
1963 doğumlu İbrahim Nanecioğlu, babasının işlerini
devraldığında henüz çocuktu. Babasının nakliyecilikle meşgul olduğu bir
dönemde, şeker yapmayı kendi başına öğrenmek zorunda kalan İbrahim Nanecioğlu o
anları, “O zamanlar ilkokuldaydım. Babam uzun bir yolculuktaydı ve evdeki
şekerler bitmişti. Kendi şekerimi yapmaya karar verdim. Denemelerim başarılı
oldu. Babam eve döndüğünde şekeri benim yaptığıma inanamadı. O gün bu gündür
şeker yapmayı hiç bırakmadım” dedi.
SOYADINI MESLEĞİYLE
BÜTÜNLEŞTİRDİ
Damar ailesi, şekercilikle özdeşleşen "Naneci"
lakabını resmileştirerek soyadını değiştirdi. İbrahim Nanecioğlu bu değişiklik
sürecini, “Mahkemede şahit istendiğinde, hakime hanıma dışarıdan rastgele
birini çağırmasını söyledim. Çağrılan kişi bizi zaten ‘Naneci' olarak
tanıdığını söyledi. Böylece soyadımız mesleğimizle özdeşleşti” şeklinde
anlattı.
PANDEMİDE ŞEKERİN
ŞİFASI
Pandemi sürecinde, nane ve kekik içeren sipsi şekerin sağlık
açısından faydalı olabileceği düşünülerek talep arttı. İbrahim Nanecioğlu, bu
dönemde şekerlerinin büyük ilgi gördüğünü belirterek, "Pandemi sırasında
bu şekerleri birçok kişiye dağıttık. Doğallığı sayesinde insanlar bu dönemi
daha rahat geçirdi. Çocukluk hatıralarını hatırlayanlar, şekeri bulup tekrar
tatmak için bize ulaştılar. Bu da bizim için büyük bir mutluluktu" dedi.
SON NESİL ŞEKERCİLER
Nanecioğlu ailesi, şeker yapımını bir ticaret değil, bir
gelenek olarak görüyor. Sanayi tipi üretim yapmayan aile, şekerlerini yalnızca
kendi imalathanelerinde, aile bireylerinin emeğiyle üretiyor. “Biz çubuk
şekerin son temsilcileriyiz” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu tatlı geleneği
çocuklarına da öğretmeyi amaçladığını belirtiyor.
Her yıl Burdur'daki okullarda sipsi şeker dağıtan aile, bu
tatlıyı geleceğe taşımak için büyük çaba harcıyor. “Hedefimiz sadece ticari bir
kazanç değil, bu tatlı mirası yaşatmak” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu şekerleri
ülkemizde üreten son nesil olduklarını ekliyor.
“ÇOCUKLUĞUNUZA BİR
YOLCULUK”
Sipsi şeker, sadece bir tatlı değil; aynı zamanda çocukluk hatıralarını canlandıran bir yolculuk. Nanecioğlu ailesi, bu özel lezzeti geçmişten geleceğe taşıyarak, unutulmaya yüz tutmuş bir geleneği yeniden yaşatıyor. “Biz bu şekerleri yaparken insanların yüzündeki mutluluğu görmek bizim için en büyük kazanç” diyen İbrahim Nanecioğlu, bu tatlı mirası ömrü yettiğince sürdüreceklerini belirtiyor.
İHA