ÜZERİMİZE FARZ OLAN ORUCU TUTMAK

Kendini tutmak, neden tutmak? Yemeden, içmeden, nefsani arzulardan, başkaları hakkında kötü düşünmek ve gıybet etmek gibi dil ve kalp hatalarından kaçınmak.

Kendine gelmek. Yani bitmek, tükenmek bilmeyen müspet ve menfi planlardan bir an durup bu istek ve çalışmaları hem Rabbimizin razı olacağı şekilde yapmak hem de sadece dünya için değil ahiret için de hazırlık yapıp çalışmayı dengelemek.

Haddini bilmek. Kendi kendimize “yahu ben bu dünyaya sadece yemek içmek, dolup boşalmak ve nefsani arzuları yaşamak için mi geldim. Halbuki burası fani, ölüm ani. Bu hayatın bir de ahireti var deyip kendimizi frenlemek” demeliyiz.

Rabbine teslim olmak. Yine kendi kendimize demeliyiz ki ”Allah’ım ben daha önce nerede idim ve ne için yaratıldım. Şu anda neredeyim ve vazifem ne? Yarın nereye gideceğim ve akıbetim ne olacak?” deyip Rabbimize teslim olup geri kalan ömrümüzü İslâmî ve insani şekilde sürdürmektir.

Uçmak. Yani eğer tuttuğumuz oruçlardan, yaptığımız diğer ibadetlerden, başkalarına karşılıksız olarak yaptığımız hayır ve hasenattan Rabbimiz razı olursa -inşallah olur-, bir Müslüman için en kritik bir zaman dilimi olan sırat köprüsünün başına vardığımız zaman şiddetle yardıma ihtiyacımız var.

Cehennem ateşine düşmeden, cennete geçmek için uçmak. Rabbimizin rahmeti.

Peki nasıl bir yardım? Sevgili Peygamber efendimizin şefaati. İslam büyüklerinin -üstatların- himmeti. Meleklerin ve mü’minlerin duası. Bunlar bize yetiştiği zaman dört kanatlı kuş gibi oluruz. Rabbimizin ebedi misafiri olmak üzere cennete uçar gideriz. 

İMAN VE KUR’AN

Herkese lazım olan iman

Onun talibi bahtiyar Müslüman

Her şeyin membaı Kur’an

Onun sahibi Hazreti Rahman..