UYUYUN GİTSİN! NASIL OLSA RAMAZAN

Dün Ramazan-ı Şerif’in ilk gününü geçirdik. Birçok insan umrede veyahut da kendini inzivaya çekmiş olabilir. Eteğindeki taşı ortaya dökmek yerine, birilerinin kafasına atmasını istemiyorum. Mükâfatın bol olduğu aydır Ramazan. Sevapların kat kat arttığı aydır Ramazan.

Ramazan ayının başta tüm İslam âlemine olmak üzere, bütün insanlığa hayırlar getirmesi dileğiyle ruh halimizden konuşalım istiyorum. Elbette ki bu ayın anlam ve önemini anlatacak değiliz. Hepimiz biliyoruz ve farkındayız. Neden derseniz; 11 ay bu konuda sessiz kalıp, şimdi ahkâm kesmenin çok da mantıklı olmadığını düşünüyorum.

Oruç tutan kendine, ibadet eden kendine. Tabi ki, Allah katında oruç tutanla tutmayan, ibadet edenle etmeyen bir olmayacak. Bunlar ayrı mevzular hani şu “Her koyun kendi bacağından asılır” meselesi…

Biz gelelim Ramazan ayında saygının önemine, merhametin ve anlayışın derecesine. İftar saatine azıcık bir zaman kala, hepimizin malumu trafik sıkışır. Hoş bu Antalya’nın her daim meselesi oldu.

Gerçi bu yıl, memur mesai saatleri, iftar saatiyle çakışmayınca sorun da az olacak gibi. Sabır ayında, insanlar da sabırlı sabırlı iftarına yetişmiş olacak. Her sabrın bir sonu vardır diyerek diğer konumuza geçmek istiyorum.


Neyse ki bu yıl imdada seçim yetişti. Büyük bir meşgale oluşturdu. Memleketin geleceğini düşünürken bu kez de uykularımız kaçtı sonra bunun stresi bir de midemize vurdu.  İnanın midemizde her an varlığını hatırlatan asit yığınını azdırmanın manası yok aslında. Sonuçta biri seçilecek. Önemli olan iş yapacak ve yararlı olacak olanı seçebilmekte.

Zira gayet iyi biliyorum ki, oturup karalar bağlamak yahut yarınlara dair endişelerin üzerine paranoyalar geliştirmek size sadece iki gerçek olarak geri dönüyor. Bir kere midede biriken asit hayatınızı alt üst ediyor. İkincisi en azından düşünmemeyi başarabildiğiniz ender anlar olan uyku süreleri hızla azalıyor.

Tayvanlı bilim adamlarının yaptıkları bir ilginç araştırma belki de bu yüzden şimdilerde daha bir dikkatimi çekiyor. Adamlar büyük bütçeli bir proje yapmışlar ve 40 bin insanın uyku düzenlerini incelemişler.

Bu ulvi çalışmalarıyla da kimlerin rahat uyuduğunu, kimlerin sağa sola dönerken sabah ettiğini ortaya çıkarmışlar. İyi de etmişler. Sonuçları incelediğinizde şu noktalar karşınıza çıkıyor. Mesela mışıl mışıl uyuyan kesimde bakın kimler var: Eğitim seviyesi yüksek kadınlar, öğrenciler, sosyal hayatı hareketli erkekler, sporcular.

Peki uykuya küs olanlar kimler? Gelir seviyesi düşük olan kadın ve erkekler, okuma yazma bilmeyen kadınlar, sağlık sorunu olanlar. Şimdi. Rahat uyuyabilenlerle uykusu kaçanları tespit için bilimsel araştırmaya gerek var mıdır bilmiyorum. Zengin adam niye uyumasın ya da yeterli düzeyde mürekkep yalayıp bağımsızlığını ilan etmiş kadın veyahut gün boyu ter atmış sporcu ya da yaşamdaki tek derdi yeni çıkan son model otomobile sahip olmak olan mirasyediler. Onlar uykusuzluk çekecek de biz mi gömüleceğiz kuş tüyü yastıklara.


Peki ertesi günün ekmeğinin derdine daha gece yarısında düşen adam nasıl uyusun? Ya çocuğunun geleceğine dair kara kâbuslar gören kadın ya da vücudunun bilumum yerlerine saplanan ağrılardan imkânsızlıklar yüzünden kurtulamayan hasta…

Hele hele başını koyacak bir yastığı bile olmadığından ceketi başının altına düren fukara. Gece yarılarından kuşluk vakitlerine kadar geçen zamanı gelmek bilmeyen uykuyu beklemekle geçirenler, nihayet geldiğinde ise çok çok bir saat sonra uyanıp işe koyulmak zorunda kalanlar. Topu topu bir saatlik uykularından yarı verim bile alamadıkları için, günü sersem sepelek geçirenler...

Yurdumun; yediği önünde yemediği arkasında, elini sıcak sudan soğuğuna sokmayan, derdi tasası olmayan, tuzu kuruyalı epeyce olmuş, sırtını en sağlamından bir yerlere dayamış,  geleceğine dair tek korkusu yaşamın tadını yeterince çıkaramamak olan kesimi mışıl mışıl uyumasın da ne yapsın!

Ama üzülerek söylüyorum bugünden sonra uykusu kaçanların sayısı da artacak memlekette. Çünkü ben bu kadar siyaset seven bir millet daha dünyada görmedim. Seçim günü yaklaştıkça kâbusu bol yarım yamalak uykular, uyanıkken bile insanın beynini kemiren sorular, yastığa hasret kafalar çoğalacak aramızda.

Aslına bakarsanız öyle uzun boylu araştırmalara ya da binlerce insanı denek etmeye falan gerek yok aslında. Mevzu basit: Kafası rahat adam uyur, olmayan sabaha kadar dolanıp durur.

Siz en iyisi Ramazan-ı Şerif’i fırsat bilin ve uyuyun gitsin. Sakın orucu uykuya tutturmayın ha. Beti bereketi olmaz. Bilesiniz!