UYUYAN HÜCRELER DİRİLİŞE GEÇİYOR!
Ben sizlere bugün başka bir pencereden baktığım bazı konuları aktaracağım. Öncelikle şunu baştan belirteyim. “Dost acı söyler” diye bir atasözümüz var. Bunu böyle bilip de kimse bana darılıp gücenmesin, tavır koymasın veya tavır almasın.
Peşin peşin söyleyeyim kimse ile bir derdim falan
yok. Tek amacım doğruyu bulmak, doğru işler yapılmasına katkıda bulunmak.
Yerel seçimlere
sayılı günler kaldı. Siyaset mecrası yavaştan ısınmaya, gözle görülür bir
şekilde hareketlenmeye başladı. Eski küskünler, adaylık için medet umanlar,
beklentileri olanlar peş peşe sıraya girdi.
Meğer ne memleket
sevdalısı insanlar varmış da biz haberdar değilmişiz. Hemen her partiden aday
adayları görücüye çıkmaya başladılar. Bir çoğu adı sanı duyulmamış, kendi
kabuğunda çekilmiş ve seçimi görünce PIT diye ortaya çıkmış kişiler.
Çevresinde hiç
kimseye faydası dokunmayan, yaralı parmağa merhem sürmeyen insanların
bonkörlüklerine tanık oluyoruz. Kendisine dahi hayrı dokunmayanların memleket sevdalılığını
görüyoruz. Hani insanın, “Vay beee” diyesi geliyor. Sanki UYUYAN HÜCRELER
DİRİLİŞE GEÇİYORMUŞ gibi!
Siyasette gördüğüm ve dikkatimi çeken VEFASIZLIK ve
AHBAP ÇAVUŞ İLİŞKİSİ. Oysaki en çok beklenen ve özlenen VEFA. Ama ara ki
bulasın.
Türkiye siyasetinde vefasızlık neredeyse olağan bir
durum haline geldi artık. Öyle ki koltuğunuzu bıraktığınız insanların günü
geldiğinde sizi bile tanımadığını görebilirsiniz. Sayıları çok az olsa da
gerçek manada vefayı ön planda tutanları kapsam dışı bırakıyorum.
Kimin dost, kimin düşman,
kimin arkadaş, kimin rakip olacağını kestiremeyebilirsiniz. Böyle bir durumda,
sırtınızdan bıçaklanmanız kaçınılmazdır.
Genelde, siyasette kazık
yemiş olanlar saydığım unsurları çok iyi bilirler. İşi biraz abartarak
söyleyeyim; tecrübeli siyasiler bu konuda ihtisas yapmış gibidirler. Adımlarını
atarlarken, iki kez düşünürler.
Yerel seçim tarihi ve aday belirleme süreci
yaklaştıkça aday adayları da pıtrak gibi çoğalmaya başladı malumunuz. Yıllarca
partilerin yükünü çeken, gece gündüz demeden çalışan, onun cenazesi, bunun
düğünü, öbürünün mevlidi, gençlerin asker uğurlaması, hasta ziyareti, gece
yarısı telefona bakıp “off bile demeyen” ve gün gelince ilçesi veya şehri için
aday adayı olan parti emektarlarını tenzih ediyorum.
Ancak bir de her dönem her yere aday veya aday
adayı olmayı kendinde zorunlu görenler var. Sahanın tozunu yutmamış, işince
gücünde, onlarca çalışanı olanlar şimdi tekrar belediye başkanı olma hevesinde.
Çok ileri uç olmamakla birlikte benim gözüme
takılan bir isim var. O da 2014 yılında AK Parti’den Muratpaşa Belediye Başkanı
Adayı olan ve seçimi kaybeden iş adamı Cihan Bulut.
Sakın yazacaklarıma alınmasın. Kendisini severim
ama bu her yaptığına katıldığım anlamına gelmez. Cihan Bulut, kısa bir dönem
Antalyaspor Başkanlığı yapmış bir isimdir.
Sonrasında ise kenara çekilmiş işine gücüne yoğunlaşmıştır. Hatta siyasetten bile elini eteğini çektiği zannedildi. Nedeni ise yerine kardeşi Ali Bulut’un siyaset arenasına girmesidir. Kardeş Bulut halen AK Parti İl Yönetiminde ve Medyadan Sorumlu Başkan Yardımcısıdır.
Maalesef Cihan Bulut’un aklı fikri siyasetteymiş ve
bizler yanılmışız. Yaklaşık 10 yıl sonra bu kez şansını Döşemealtı’nda denemeye
karar vermiş Cihan Bulut. Yollara revan olmuş, ilçenin tozunu yutmuş, kimin
mezarı nerede biliyor. Hatta kimlerin nerede oturduğunu bilen diğer aday
adayları ile arasında rötarı kapatmak için harıl harıl ziyaretler yapıyor Döşemealtı’nda.
Koskoca fabrikayı bir köşeye bırakmış ve o esnaf senin bu taksici benim hesabı geziyor, gezdiklerini de sosyal medyadan paylaşıyor. Hatta öyle bir paylaşımı var ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kendisini göstermek için yıllar sonra AK Parti’nin 21’inci kuruluş yılını kutladığı mesaj körün gözüne sokar gibi olmuş.
Hadi bunu geçtik. 10 Kasım’da yani Atatürk’ün ölüm
yıl dönümünde ‘Ulu Önder Atatürk’ün Ruhuna’ yazılı pankart eşliğinde lokma
dağıtımı yapmış. Allah kabul etsin de. İşte o da var ya!
Birkaç yıl önce yine fabrikasının adını taşıyan bir
Atatürk resimli takvim bastırıp dağıtmıştı Cihan Bulut. O zaman da
eleştirilmişti. Nedeni ise 2018 yılında Antalyaspor Başkanı iken tribünde
‘İzmir Marşını’ söyleyen taraftarla tartıştığı iddiasıdır. Konu kapanmıştı ama
Cihan Bulut’un içindeki yara kapanmamış olacak ki önce takvim, olmadı aday
adayı olunca lokma!
Kimine göre veya Bulut ailesine göre “Çok güzel
hareketler” diye gelebilir, bana da “Ne gerek vardı” dedirten bir hareket. Hele
hele lokma. Kime yaranılacak, kimin gözüne girilecekse?
Neyse. Gelelim aday adaylığı veya adaylık konusuna. Bir tarafta partinin tozunu yutan, kahrını çeken, ilçe halkının bir dediğini iki etmeyen aday adayları, diğer yanda Cihan Bulut gibi eski küskün iş adamı aday adayları.
Acaba diyorum ki il ve ilçe teşkilatları kaldırılsa
veya hepsinin başına birer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı atansa ve onlar seçim
zamanı aday olsalar da insanların emekleri boşa gitmese. Madem tepeden gelecek “KÜTTT”
diye aday gösterilecek iş adamları veya bürokratlar varsa siyaset yapmaya ne
gerek var öyle değil mi?
Bir ara yazmıştım. O gün de yukarıdaki satırlarda
VEFA meselesini dile getirmiştim. Bir kez daha tekrar ediyorum; siyasette AHDE
VEFA olmalı. Olmazsa PARANIN GÜCÜ ile bir yere kadar kazanılır. Ama kaybeden
yine siz olursunuz.
Benden söylemesi!