UYUŞTURUCUYA KARŞI SAKIN “UYUMA”YALIM!

Sevgili okurlar, hakkında uyuşturucu madde temininden işlem yapılan Kürşat  Ayvatoğlu, son günlerde en çok konuşulan isimlerden biri oldu. Bu kişinin gündemi meşgul etmesinin en önemli nedeni ise AK Parti ile irtibatlı olması idi.

Sevgili okurlar, her şeyden önce şunu belirtmeliyim. Uyuşturucu madde ticareti ve temini dünyanın en aşağılık suçudur. Bu suça bulaşanlar, dünyanın en ağır cezasına çarptırılmalıdır. Öyle 10 yıl hapse mahkum edilip, takdir indirimi yapılmamalıdır.

Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılıp, bu suça verilen cezalarda artırıma gidilmelidir. Kasten öldürme suçunda olduğu gibi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmelidir bu suçu işleyenler.

Bunu niye söylüyorum? Çünkü; uyuşturucu yüzünden ocaklar sönüyor. Pırıl pırıl gencecik çocuklar öyle ya da böyle, bağımlısı haline geldikleri bu maddeye para bulabilmek için her türlü suça bulaşıyorlar.  İşlerini, aşlarını, evlerini, ailelerini, geleceklerini, yarınlarını, her şeylerini kaybediyorlar.

Suç makinesine dönüşüyorlar; Küçücük kız çocukları bedenlerini satıyorlar. Sokaklarda kırmızı ışıkta bekleyen araçların önüne geçip “1 Lira” para isteyip, kuruş kuruş topladıkları parayı uyuşturtucu satıcılarına veriyorlar.

Evlerindeki, iş yerlerindeki eşyalarını satıp, annesinin, kardeşinin ziynet eşyalarını bozdurup uyuşturucu satıcılarına veriyorlar. Evdekiler tükenince, alışveriş merkezlerindeki mağazalardan hırsızlık yapıp,  sokaklardaki cami musluklarına, kaldırımlardaki, yollardaki kanalizasyon ve Telekom şebekelerine ait metal kapaklara kadar çalıp madde parası bulmaya çalışıyorlar.

Gasp yapıyorlar, hatta cinayet işliyorlar. Bugüne kadar yüzlerce madde bağımlısı ile görüşmüş, onların birçoğunun davalarını takip etmiş, uyuşturucu yüzünden metruk yerlerde ölenlerle; kriz içinde kıvrananlarla, kasığından, boynundan, bacağından, kolundan vücuduna uyuşturucu enjekte edenlerle,  ağzından, burnundan çekenlerle karşılaşmış, uyuşturucu olduğunu bilmeden kullandığı bu maddeye alıştırılıp esiri haline getirilmiş, onların bu illete nasıl bulaştıklarını kendi ağızlarından dinlemiş, kurtulmak isteyenlerin tedavilerine de elimden geldiği kadar yardımcı olmuş bir gazeteci olarak bugüne kadar birçok haber yazdım.

Yazdığım haberlerden dolayı başta tacirler olmak üzere, arı kovanına çomak soktuğum için birilerine rahatsızlıklar verdim. Buna karşılık bu soruna parmak bastığım için hayır duaları da aldım. Gazetecilik hayatımda bu illete bulaşmayan kesimi görmedim desem yeridir.

Yüklü miktarda uyuşturucuyla yakalanıp, etkin pişmanlıktan yararlanan imamından, kadın doğum uzmanına, psikoloğundan, muhtarına kadar bu kirli ve kanlı ticarete bulaşıp yargılananları gördüm. 

Uyuşturucu kullanırken kolunda Atatürk yazılı dövmesi olanı da, imam hatip lisesi mezunu gençleri de, öğretmen çocuklarını da,  7 dil bilen turizmcileri de,  hatta vatansız bağımlıları da, gördüm…

Hatta, çakma esrar yüzünden işlenen cinayete adı karışıp yargılanan milliyetçi kimliği ile tanınan bir avukatla da, bağımlılıktan kurtulmak için tedavi görüp geçmişte CHP gençlik kollarında görev alanıyla da karşılaştım…

 Ya inanmak istemediğim duyduklarım?  Maalesef; uyuşturucudan öldüğü iddia edilen yargı mensubunun oğlunu da, Ege’deki bir şehrimizden kaçıp, Zeytinköy sokaklarında bulunduğu iddia edilen bir emniyet mensubunun kızının madde bağımlısı olduğunu da duydum. 

Özetle; uyuşturucunun partisi, ideolojisi, dili, dini, ırkı, rengi, yaşı başı yok… Bu iş toplumun her kesimini; özellikle de geleceğimiz olan çocuklarımız, gençlerimizi tehdit eden, terörden de korona belasından da çok büyük bir sorun. İsimler üzerinde değil,  sorunun üzerinde duralım.

Gençlerimizin üzerinde silindir gibi ezip geçen bu kanlı ve de kirli pazarı, bu bataklığı el birliği ile kurutmalıyız. Her kurumun, her ferdin bu mücadeleye katılması şart. El birliği ile bu sorunu çözmezsek eğer; huzurla yaşayamayız. Bir gün bu mesele benim çocuğum yapmaz diyenleri de bulabilir.

Haberiniz olsun…