UTANÇ TABLOSU!
Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen kadın cinayetlerinin utanç tablosunu Bakan Soylu açıkladı. 2020 yılı 20 Kasım itibariyle 234 kadının aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet kapsamındaki cinayetlerde hayatını kaybetmesi, tarihe kara leke olarak geçti. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve TOCİN Başkanları ise kadına şiddetin önüne birlikte mücadeleyle geçilebileceğini vurguladı
Son yıllarda eğitim, statü, yaş fark etmeksizin öldürülen kadınların sayısının her geçen gün artması, kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin önüne geçilememesi Türkiye’nin en büyük sorunları arasında yer alıyor. Geçtiğimiz gün 2020 yılı kadın cinayetleri verilerini paylaşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu yıl 20 Kasım itibariyle 234 kadının cinayet sonucu hayatını kaybettiğini belirterek, "Geçen yılın ilk 10 ayındaki can kaybı 308'di, bu yıl 234. Yüzde 24 bir azalma var ama bizim için 1 sayısı da fazla. Buradan erkeklere sesleniyorum. Kendinize gelin. Fiziksel olarak güçlü olabilirsiniz. Böyle bir ayıp olur mu?" dedi.
KADINA ŞİDDETİN BAHANESİ YOK
Aile içi şiddet meselesinin engellenebilmesi adına Kadın Destek Uygulaması'nın (KADES) indirilmesi için yalvardıklarını ifade eden Bakan Soylu, "2016'da 304, 2017’de 353, 2018’de 279, 2019'da 336. Bu yıl 20 Kasım itibariyle 234 kadın aile içi ve kadına yönelik şiddet kapsamındaki cinayetlerde hayatını kaybetmiştir. Nereden çıktı bu kadın dövmek, nereden çıktı bu kadına şiddet, nereden çıktı bu kadın cinayeti? Buradan erkeklere sesleniyorum; kendinize gelin. Neyi tatmin ediyorsun? Hangi duygunu yüceltiyorsun? Ayıptır. Bu konuda hiçbir mazerete hiçbir bahaneye sığınamayız. Bu meselede bizi mutlu edebilecek içimizi soğutacak tek rakam sıfır rakamıdır. Bunu da gerçekleştirecek olanlar bizleriz. Sorumluluk almaktan çekinmeyiz, sorumluluk alırız” ifadelerini kullandı.
“DERHAL ÇÖZÜLMESİ GEREK”
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Antalya Şube Başkanı Ayla Yüksel, aile içi şiddet mağduru kadınlara yönelik her türlü olayların araştırılması, işbirliğinin geliştirilmesi adına daha fazla çalışma yapılması gerektiğine dikkat çekti. Yüksel, “En önemlisi şiddet konularında olay mahkemeye intikal ettikten sonra kadını mağdur eden kişinin belli süreler içinde serbest bırakılması ve kamuda bunun diğer kişilere cezai ehliyet bakımından güç vermesidir. Bu duruma derhal çözüm getirilmelidir” dedi.
EĞİTİM VE EKONOMİK ÖZGÜRLÜK VURGUSU
Kadını güçlendirecek en önemli unsurların, eğitim ve ekonomik özgürlük olduğunu vurgulayan Yüksel, “Kadınlar kendisini bu alanlarda yükselttiği zaman zaten farkındalık yaratacaktır. Bu farkındalık onun mücadele gücünü artırır. Bizim kadınlarımız ekonomik olarak bağımsız değiller. Erkek egemenliğinin altındalar. Kadına karşı toplumsal ve kişisel saygı için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Eğitim imkanı olmayan veya ekonomik özgürlüğünü eline almayan kadınlara ise, bu imkanları elinde bulunduran kadınların destek olması gerekir. Antalya’da eğitim görmemiş kadınlarımız daha çok tarladan, hayvancılıktan para kazanıyor. Bunlardan yola çıkarak yerel yönetimle beraber tüm kadın derneklerinin ve tüm kadınların ortak bir tavrı olmalı. Kadın eğitilmeli, girişimci olmalı, haklarını savunmayı bir ilke haline getirmelidir. Biz de kadınlara bunun eğitimini vermeliyiz” diye konuştu.
“BABALAR DA EĞİTİMİN PARÇASI”
“Toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir tavır içinde değiliz. Antalya’daki birçok dernek bu mücadelede bir araya gelerek çalışmalar yürütüyor. Antalya bu konuda çok hareketli ve çok iyi işler başarıyor. Döşemealtı’nda çiftçi kadın akademisini hayata geçirdik. Akdeniz Üniversitesi ile beraber 180 tane çiftçi kadınımızın eğitimini sağladık. Onlara hem kendi alanlarında akademik bilgiler verdik hem de kadınlarımızın güçlenmesi adına yapılması gereken eğitimler verildi. Ayrıca Zeytinköy’deki İnönü İlkokulu’ndaki kız öğrencilerimizin anneleri ve babaları ile birlikte, ‘Ailemle bütünüm, ailemle varım’ adı altında bir eğitim programı başlattık. Bu kez sadece anne ve kızları değil, babaları da bu işin içine kattık. Çünkü şiddeti uygulayanlar daha çok erkekler” ifadelerini kullandı.
EŞİTLİK TEMELLİ ÇALIŞMALAR
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Derneği (TOCİN) Başkanı İlyas Ali Daştan ise her alanda eşitlik diyerek yola çıktıklarını ve söylemden ziyade eylem planlarıyla çalıştıklarını vurgulayarak, “Amacımız kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadın cinayetleri konusunda toplumsal cinsiyet eşitliği temelli şiddeti önlemek adına eğitim ve programlar yürütmek. Kırsaldan başlayarak merkeze gelmek istiyoruz. Köylülerin eşitlik, şiddet ve kadın hakları konularında eğitilmesini sağlamak istiyoruz. İlk projemizi de Döşemealtı’na bağlı Kovanlık, Karataş, Karaveliler, Ekşili ve Camili köylerinde gerçekleştirdik. Kovanlık köyünde yürüttüğümüz İsviçre projesi, Türkiye’de 150 proje arasından seçildi. İsviçre Büyükelçiliği tarafından hibe verilen 3 projeden birisi bizim projemiz oldu. Köyde yaşayan insanlara, feminizm, kadın hakları, eşitlik, şiddet konularını anlattık. Köy halkının oynadığı profesyonel çekimlerle tamamlanan bir kısa film çektik. ‘Paylaştıkça’ isimli filmimiz 25 Kasım’da Muratpaşa Belediyesi Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde yayınlanacak. İngilizce çeviriyle tüm dünyaya yayılacak online bir gala yapılacak” dedi.
“ERKEKLER SORUMLULUK ALMALI”
Kadın çalışmaları içinde artık erkeklerin de yoğun bir şekilde yer alması gerektiğinin altını çizen Başkan Daştan, “Ortada bir eylem var ve bunun öznesi belli. Kadın sürekli şiddet gören, hakaret edilen kesim ama haklarını korumaya çalışanlar da onlar. Diğer taraftan olayın faili erkek, ne eğitime tabi tutuluyor, ne bir programa ne de çalışmalara dahil ediliyor. Bundan kaynaklı olarak da bir türlü köklü çözüme ulaşılamıyor. Biz eşitlik temelli bu yaklaşımı benimsedik. Erkeklerin özellikle kadına yönelik şiddet konusundaki çalışmalarda aktif rol oynaması gerekiyor. Bu nedenle çalışmalarımızda da yönetim kadromuzda da erkekler yer alıyor” ifadelerini kullandı.
FATMA ARSLAN