ÜMİTSİZ HASTALIK
Ne ben bir doktorum, ne sizler benim hastalarım. Fakat elime bir reçete geçti. Baktım ki, benim yara ve hastalıklarıma faydası var. İhtiyaç hissedenler olur da duaya vesile olur ümidiyle kaleme alıyorum bu yazımı.
***
Bazılarınızın da hamdolsun hiç bir şeyim yok çok sağlıklıyım dediklerini işitir gibiyim. Lakin bu hastalık öyle bildiğiniz türlerden değil grip değil baş göz ağrısı değil. Daha beteri! Manevi hastalıklardır ki, maddi yaşantınızın tadını maddi hastalıklarınızdan daha çok kaçıracak cinsten.
***
Zaten uzmanlara göre duygusal problemler maddi hastalıklar olarak da kendini göstermeye başlar. Bir insan zihinsel yorgunluğunu ve problemlerini aşamayınca bakarsınız ki saçları beyazlamış, dökülmeye başlamış, yüzü gözü yara bere içinde kalmış sivilcelenmiş.
***
O sebeptendir ki hastalara moral verilir, iyileşmeleri hızlansın yahut acıları dinsin diye. Akraba eş dost toplanır bir çiçekle geçmiş olsuna gelir ve bir sürü moral verecek cümleler ile sizi teselli edebilir. Fakat benim bahsedeceğim hastalığın tesellisi de öyle akraba eş dost ziyareti ile olacak cinsten değil.
***
Hadi canım artık söyle ne o hastalıklar bizde bilelim dediğinizi işitir gibiyim bazılarınızda okuyunca aman bu muydu hastalık dediğiniz şey, bende yeni bir şey keşfettiniz de reçete veriyorsunuz sanmıştım, hiç ilgilenmiyorum, benim meselem değil, bu bahsettiğiniz hastalıklar gereksiz bir saçmalık diyecektir.
***
Başta söylediğim ve çok yazılarımda daha öncede belirttiğim gibi nefsime ders olsun diye kaleme aldığım yazılarımı ilan edince benim gibi nefsinin yaramazlıklarından bıkmış hayatının tadı kaçmış ve o tadı yeniden yakalamaya çalışanların duasını almak içindir.
***
Beyaz sayfaları karalamaya devam ediyorum ümit ederim ki beyaz sayfalarımı karalarken bu siyahlıklardan nefsimiz pişman olup da Rabbi Rahimden af ve mağfiret dilenir.
***
Birinci hastalığın ümitsizliktir ki; bu sana bela olarak yeter de artar. Yapman gereken hayırlı görevlerini yapmadığın zaman bilirsin ki hesap günü var ya mükâfat ya mücazat. O vakit sen azap çekmekten korkarsın. Bu korkudan ümitsiz düşersin. Eyvah cehenneme gideceğim orda yanacağım acı çekeceğim bu yaptığım yanlışlar orda başıma bela olacak diye kalbin vicdanın sağından gelen sesler uyarılar seni hepten ümitsiz eder.
***
Bu ümitsizlikten kendini kurtarmak içinde dini meselelere karşı en zayıf hakikatsiz bir söz senin için kocaman bir delil ve ispat gibi olur. Mesela denilir aman canım neden azaptan korkarsın cehennem falan yok gidip de gelen mi var ahrete de böyle bir endişe duyuyorsun.
***
Zaten öldükten sonra yaşam mı olurmuş adı üstünde ölmüşsün çürümüşsün asıl hayat dünyadır ne yapsan yanına kardır hesap günüde nerden çıkmış bak o kadar bilim adamı var fen felsefeyle uğraşan profesörler var öyle şey olsa önce onlar bunu söylerler kafana takıp hayatının tadını Allah ile kitap ile cehennem ile kaçırma.
***
İşte bu sözler kulağına üflenir üflenmez yalancı bir “oh be” çekersin ve kendini ümitsizlikten kurtardın sanarsın ve işlediğin haltlara artık rahatlıkla devam edersin helal haram hiç düşünmesin.
Sonra karşına hayırlı insanlar çıkar ve seni uyarır bak güzel kardeşim yaptığın sana ve kainata zarardır hem hesap günü var ya mükafat görürsün ya ceza. Sen ise daha önce kulağına kaçırılan suları çıkarırcasına aynı tekerlemeleri delil gibi sunmaya başlarsın.
***
Gerçi ölüm ile kabir taşına başını vurunca artık ümitlenme ya da ümitsiz olman senin için bir şey değiştirmez, amellerinle baş başa kalırsın. Çünkü şeytanın ordusuna katıldın şeytan kumandasında Rahmaniyet ile savaştın aslında kullanıldın bir hiç uğrun(d)a.
***
Sonunda hiçbir kazancın olmayacak şekilde harcandın bozuk para kadar kıymetin kalmadı et ve kemik yığını olarak toprağa yıkıldın. Ya işte gördün ümitsizlik deyip geçme ümitsizlikten kurtulayım derken ayağın nerelere kay(dırıl)ıyor gör bil artık ayıl!
SON SÖZ
Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında bu hastalık seni bulduğunda işte sana reçete hala aklın varsa kullanırsın:
“(Benden taraf) de ki: "Ey kendi aleyhlerine olarak günahlarda aşın gidenler! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlayandır. Şüphesiz O Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır." Zümer Suresi 53