ÜÇ TÜRKÜDE “MUHANNET”

Türkçemiz, anlamı olumsuz bir durum içerse de söylenişi kulağa hoş gelen birçok sözcüğe sahip. “Muhannet” sözcüğü bunlardan biri… Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “muhannet” sözcüğünün anlamı “alçak, namert olan (kimse)” olarak veriliyor. “Namert” anlamının yanında halkımız sözcüğün anlamını biraz daha genişletip yumuşatarak kullanıyor. “Kadir bilmeyen, vefasız, yaptığı iyiliği başa kakan” gibi… Sözcüklerin, deyimlerin anlam genişlemesiyle, daralmasıyla hatta anlam değişmesiyle geniş kesimlerde kullanımı, dilin canlılık özelliğinden. Yaşayan Türkçe ifadesi de bu olguyu güzel tanımlamaktadır.

Halk türkülerimize gidelim şimdi. İlki Erzurum yöresine ait:

“Kırmızı gül demet demet

  Sevda değil bir alamet

  Gitti gelmez o muhannet

  Şol revanda balam kaldı”

Kırmızı gül aşkın simgesi. Hicran yarasının verdiği acı dile getiriliyor türküde. “Muhannet” sözcüğü burada “vefasız” anlamında. “Revan” özel isim olarak “Erivan” şehri, cins isim olarak “yürüyen, giden” anlamında. Her iki anlamıyla da açıklanabilir. Böylesi kullanımlara tevriye diyoruz.

2001 yılında kaybettiğimiz Kahramanmaraşlı Halk Şairimiz Âşık Hüdaî’nin türkü olarak bestelenmiş “Makbuldür” şiirinin ikinci dörtlüğünde “muhannet” ve “namert” sözcükleri aynı dörtlükte kullanılıyor. Sözcüklerin anlamları dikkatle incelendiğinde şairin “muhannet” sözcüğünü “namert”le eşanlamlı kullanmadığını görürüz. İlk mısrada kullanılan “muhannet” sözcüğü, ikinci mısrada “yaptığı iyiliği başa kakan” anlamında:

“Lokma yeme muhannetin elinden

  Kurtulaman sonra acı dilinden

  Namertlerin kaymağından balından

  Merdin kuru yavan aşı makbuldür.”

Birçok halk müziği sanatçısından dinlediğimiz Erzincan yöresine ait “Kadir Mevlâ’m Senden Bir Dileğim Var” anonim türküsünde ise “muhannet” bir yakarışla, duayla dile getirilir. Sözcüğün hiç anlamı bilinmese de bu türküde başkaca açıklamaya gerek kalmadan sözcüğün anlamı apaçık gözler önündedir. Yardımcı olmak bakımından dörtlüklerdeki bazı anlamlar üzerinde kısa açıklamalarda bulunmakta da fayda görüyorum:

“Kadir Mevlâ’m senden bir dileğim var

  Beni muhannete muhtaç eyleme 

  Yedi deryalara gark eyle beni

  Yine muhannete muhtaç eyleme”

Dörtlükteki “Yedi deryalara gark eyle beni”, mısraında, “istersen beni engin denizlerde boğ,

türlü acılar ver; bunların hiçbiri muhannetin hissettirdiği acıdan, onur kırıcılığından daha acı değildir” denerek mübalağa sanatıyla anlama derinlik kazandırılmıştır. “Yed” sözcüğü Arapçada “el”, mecazen de “güç, kudret” anlamındadır. Bu anlamıyla –ki kanaatimce tamlama “yed-i deryalar” şeklindedir- mısra, “istersen engin suların eline gark eyle beni” der. Son mısrayla birlikte insanın aklına Ömer Seyfettin’in “Diyet” hikâyesi geliyor.

  “Muhannetin suyu dolayı akar

    Aktığı yerleri sel olur yıkar

    İyilik etmeden başına kakar

    İşte böylesine muhtaç eyleme”

İlk mısradaki “dolayı akmak” sözü, ima etmek, dokundurmak anlamındadır.

  “Muhannetin sözü zehirden oktur

    Lütfuna kerem et insafı yoktur

    Sağ gözün sol göze faydası yoktur

    Sol gözü sağ göze muhtaç eyleme”

               Bu son dörtlüğün ilk mısraı güzel bir benzetmedir. Muhannetin sözü, temreninde zehir bulunan ve vücudun herhangi bir yerine saplandığında insanı yavaş yavaş öldüren ok’a benzetilmiştir. İkinci mısrada “lütuf, kerem, insaf” sözcüklerinin bir arada kullanılması ilginçtir ve güzel bir tezat sanatıdır. Türkünün bazı değişkelerinde bu mısra “Lütfuna keramet insafı yoktur” şeklindedir –ki bu şekli mısraya daha belirgin, daha kıvamlı bir anlam kazandırır- ve “muhannetin sözünün insaftan yoksun oluşu onun lütfunda yani iyiliğinde, ihsanında bir keramet olmasındandır.” tezat sanatıyla, deyişi edebî bir anlama yüceltir.

               Türkü formundaki şiirin başka değişkeleri de olmakla birlikte en yaygın söyleyiş şekli yukarıya aldığımız şeklidir ve “muhannet”in özelliklerini, dolayısıyla anlamını edebî bir üslûpla ortaya koyar. Bu özelliğiyle türkü, benzetmelerle, dokundurmalarla, mübalağa ve tezatlarla bir sanat ürünüdür.

               Halk edebiyatımızdan, halkımızdan öğreneceğimiz ne güzel şeyler var değil mi? Böylesi engin bir kültürün bir ferdi olmakla kendimi şanslı sayıyorum.

               Merhaba dediğimiz yeni yılın bu ilk günlerinde ülkemiz, insanlık barış, huzur bulsun; engin kültürümüz, zengin Türkçemiz karanlıklara aydınlık olsun.