TÜRKLERDE BAYRAM KAVRAMI
Dünya üzerinde bulunan her milletin kendine ait bir takım bayramları vardır. Her millet bu bayram günlerini bir sevinç ve eğlence günü olarak kabul eder ve coşku içerisinde onları kutlar.
***
Bayram günleri kin, nefret, kırgınlık gibi kötü duyguların atıldığı sevgi, kardeşlik, samimiyet gibi duyguların pekiştirildiği ve toplumsal bir dayanışma içinde kutlanılan özel günlerdir.
Bayram kutlamalarının tarihi ise Hun ve Göktürklerle başlamaktadır. Hun ve Göktürk Devletleri bayramlarda kurban kesmiş, at yarışları yapmışlardır. Bu bayramlar, devletin resmi törenleri olmuştur. Eski Türk bayramlarındaki yeme içme, toplu ziyafetlerin kökenleri de buradan gelmektedir.
***
Türk lehçe ve şivelerinde bayram karşılığı olarak çeşitli kelimeler kullanılmaktadır. Bunlarda Uygur Türkçesinde “Bayram” kelimesinin karşılığı olarak “Toy” kelimesini görüyoruz. Toy kelimesini bayram karşılığı dışında, düşün ve yemekli tören gibi anlamları da bulunmaktadır. Aynı şekilde Kırgızlar’da da “toy” kelimesi, düğün ve bayramı ifade etmektedir.
***
Kırım Türklerinde çiftçilikle ilgili olarak bir bahar bayramı tespit edilmiştir. “Sabantuyı - Sâbântoy” denilen bu bayramda da “toy” kelimesi bayramı ifade etmektedir. Kazak Türklerinde “toy” kelimesi bilhassa düğün ve herkesin katıldığı eğlenceleri ifade etmekte yani bayram karşılığında kullanılmaktadır.
***
Çuvaş Türkçesinde “bayram” kelimesi karşılığı olarak “üvey-kün”denilmektedir. Diğer Türk lehçe ve şivelerinden Çağatayca’da “Paykomak”, Sagay ve Koybal Türklerinde “Paymak”, Paylakmak”, Şor şivesinde “Paygamak”, bayram ve düğünlerde toplanmak anlamındadır.
Eski Türk bayramlarının en önemli kısmını eğlenceler oluşturuyordu. Zira Türkler, hayata bağlı, hayatı seven gülmekten ve eğlenmekten hoşlanan, son derece canlı, dinamik, hareketli, dışa dönük, ve neşeli bir karakter yapısına sahip idiler.
***
Türklerin bu özellikleri bayramlarda daha belirgin bir şekilde görülmektedir. Onların bayram yerleri, özellikle yeteneklerin gösterildiği ve sergilendiği bir eğlence şöleni ve şenlik yeri olmaktaydı. Şenlik alanlarında at ve ok yarışları yapılmakta, güreş tutulmuş, ayak topu oynanmış, ayrı ayrı veya gruplar halinde neşeli şarkılar söylenmiş ve bolca kımız içilmiştir.
***
Eski Türklerde toplum hayatı “ yardımlaşma ve yarışma” halinde geçmiştir. Bunlardan yardımlaşma, toplumu daima birlik ve dayanışma anlayışı içinde tutuyordu. Öyle ki, bütün halk, ihtiyaç halinde birbirine yardım eden âdete büyük bir aile gibiydi.
***
Yarışma ise, toplumun bütünüyle ilerlemesini sağlıyordu. Her ikisi de birleşince ortaya daima canlı, hareketli ve dinamik bir toplum çıkmaktaydı. İşte Türk toplumunun, tarihin her devrinde canlı, hareketli ve dinamik bulunmasının sırrı idi.
Bu vesile ile bayramınızı kutlar, esenlik dilerim…