Türkiye, yakın uzayın keşfi için yeni projelere odaklandı
Türkiye, TÜBİTAK desteğiyle yakın uzayın keşfine yönelik çalışmalara odaklanırken yapılan ölçümlerin uyduların ve savunma sistemlerinin daha etkin tasarlanabilmesine ve sektörün ekonomi üzerindeki baskısının azaltılmasına imkan sağlamayı hedefliyor.
TÜBİTAK'ın "KUTUP-1001" isimli çağrısı kapsamında
desteklemeye karar verdiği projeler arasında "Çok Düşük Frekans (VLF)
Yakın Uzay Gözlemleri" çalışması da yer alıyor.
Bilim insanı Prof. Dr. Umran Savaş İnan, Koç Üniversitesi
bünyesinde yürüttükleri projeye ilişkin detayları anlattı.
Uzay fiziğinde "yakın uzay" kavramının büyük önem
taşıdığını belirten İnan, bu bölgenin atmosferin devamındaki
"İyonosfer" ve "Manyetosfer" katmanlarını kapsadığını
söyledi.
İnan, Dünya civarındaki uyduların yakın uzayın içinde yer
aldığına işaret ederek, burada yaşanan fiziksel olaylara dikkati çekti.
Son dönemde yakın uzayın öneminin çok arttığını vurgulayan
İnan, "Son yıllarda Elon Musk, yaklaşık 4 bin uydudan oluşan STARLINK
sistemini kurdu. Toplamda dünya çevresindeki yakın uzayda ülkelerin teknolojik
ve savunma sistemlerinin altyapısını oluşturan binlerce uydu mevcut. Bu
uydulardaki elektronik cihazlar devamlı olarak radyasyona maruz kalıyor ve kullanım
ömürleri kısalıyor." dedi.
ANTARKTİKA'DA YAKIN
UZAY KEŞFİ
İnan, Kuzey Amerika'nın Atlantik kıyılarında özellikle
yıldırım ve şimşeklerin çok yoğun gerçekleştiğine dikkati çekerek, şöyle
konuştu:
"Dünya'da her saniye düşen yıldırım ve şimşek sayısı
40-50'dir. Bunlardan çıkan enerji yani elektromanyetik alan, Dünya'nın manyetik
alanlarını takip ederek binlerce kilometre uzağa gidip geri dönerek
Antarktika'ya ulaşıyor ve burada kaydedilebiliyor. Dolayısıyla elektromanyetik
alanın oluşturduğu sinyal, içinden geçtiği yerlerin özelliklerini taşıyor. Siz
Antarktika'da otururken bir elektromanyetik anten kurup doğru tasarımlanmış bir
alıcıyla bu sinyali ve özelliklerini izleyebilirsiniz. Ben Stanford
Üniversitesinde iken ABD'nin Antarktika yarımadasındaki Palmer İstasyonu'nda 30
yıldır topladığımız veriler var. Lakin, tek yerden veri elde ettiğimiz için
elektromanyetik olayların zamansal değişkenliğini ölçebilsek de uzamsal
dağılımını tespit edemiyoruz. Lakin aynı şimşekten oluşmuş olan sinyalleri
Palmer İstasyonu'na yaklaşık 370 kilometre uzaklıkta olan Türkiye'nin
Antarktika Araştırma Kampında (TARC) da ölçebilirsek bu oluşumların yakın
uzaydaki uzamsal dağılımını izleyebilecek duruma geliriz."
"GELECEK YIL
İÇİN DETAYLI PLANLAMALAR YAPTIK"
İnan, tüm bu çalışmaların masraflı ve uzun sürelerde
tasarlandığını ifade ederek, jeneratörsüz, güneş enerjili pille çalışan sistemler
de düşündüklerini bildirdi.
Türkiye'nin Antarktika kampına, Georgia Üniversitesi'nde
profesör olan eski doktora öğrencisiyle birlikte çalışarak bir gözlem cihazı ve
bunu kullanacak bir de akademisyen gönderilmesini sağladıkları bilgisini veren
İnan, ilk gözlemlerin oldukça başarılı olduğunu dile getirdi.
İnan, gelecek yıl için de detaylı planlar yaptıklarını
belirterek, şunları kaydetti:
"Bu gözlemlerin amacı, Kuzey Yarım Küre'de çakan
şimşeklerden oluşan, uzaya giden, uzayı gezdikten sonra dünyaya tekrar gelen ve
burada ölçüldüğünde gezindiği yerlerin özelliklerini taşıyan sinyallerin
özelliklerini anlamak. Bu elektromanyetik alanlar ve radyasyon kuşakları,
uyduların kullanım ömürlerini belirliyor. Bu ömrü belirleyen şey radyasyonun
yoğunluğu. Güneş patlamaları olunca radyasyon seviyeleri artıyor. Ancak biz
uydunun uzayda kaldığı süreyi uzatmaya yardımcı olabiliriz. Örneğin uydular
daha az radyasyon geçen yerlerde konumlandırabilir veya uyduya radyasyon
koruyucu eklenebilir. Böylece uyduların ömrü uzar. Uydu çalışmaları zaten oldukça
pahalı. Çalışmalarımızla yakın uzaydaki fiziksel etkileşimleri daha iyi anlayıp
dünya etrafındaki uyduların daha verimli tasarlanmasına ve sektörün ülke
ekonomileri üzerindeki baskısının azaltılmasına katkı sağlayabiliriz."
Türkiye'nin Antarktika kampının 30 gün sürdüğünü aktaran
İnan, "Devletimizin önümüzdeki yıllarda, Antarktika kampını 365 gün
çalışılabilecek bir istasyon haline döndürme planları var. Antarktika
Anlaşması'na göre buradaki devletlerin varlığı sadece bilimsel çalışma
nedeniyle oluyor. Bilimsel çıktıların en üst seviyede olması dolayısıyla çok
önemli. Stanford'daki çalışmalarımın ve benim mezun ettiğim ve şimdi
akademisyen olan eski öğrencilerimin çalışmalarıyla Türkiye'nin Antarktika
gözlemleri ile çıkabilecek yayınlar, en iyi dergilerde yayımlanabilecek ve
Türkiye'nin Antarktika kampının görünürlüğünü ve bilimsel çıktı seviyesini
artıracaktır."
AA