TÜRKİYE’NİN DOĞAL SU KAYNAKLARI
Türkiye’nin toplam kıyı uzunluğu 8.333 km’yi bulmaktadır. Bu kıyıların 648 km’si Anadolu, 786 km’si Trakya, 1067 km’si adalara aittir (Atalay, 2011, 406). Üç tarafının denizlerle çevrili olması ulaşım, turizm, ticaret ve su ürünleri açısından büyük avantajlar sağlar.
Bilindiği gibi en ucuza mal olabilecek ulaşım şekli sularda yapılan ulaşımdır. Dünya ticaretinin büyük bir bölümü deniz ulaşımı ile sağlanmaktadır (Tümertekin ve Özgüç, 2007, 4999). Uzun bir deniz kıyısına sahip olan ülkenin kıyılarında oluşturulan limanlar, yerleşim tarihi boyunca kıyılarda beşeri faaliyetleri canlı tutmuş ve buralarda önemli kıyı kentleri oluşmuştur.
Bu canlılık günümüzde de artarak devam etmektedir. Bügün tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de nüfus ve yerleşmelerin, ticaret, turizm ve ulaşım faaliyetlerinin en yoğun olduğu alanlar kıyı kesimleridir. Yeryüzünde deniz imkanlarından yararlanma konusunda Türkiye’nin özel bir yeri ve önemi vardır. Bu konumun en belirgin özelliği boğazlardır.
Stratejik önemi yüksek boğazlara sahip olan ülkeler dünya düzeyinde oluşan politik güçler dengesinde etkin roller oynamakta ve bunun yanında bir takım avantajlara sahip olabilmektedir (Koday, Z., Koday, S. ve Kaymaz, Ç. K., 2017, 882). Özellikle ulaşım bakımından büyük öneme sahip olan boğazlar insanlık tarihi kadar eski olan bir öneme ve aynı zamanda da çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır (Özey, 2014: 118).
Tarih boyunca Anadolu ve çevresinde gelişen uygarlıklar ve kurulan devletler, egemenliklerinin yayılması ve devamı için boğazların stratejik önemlerinin farkına varmış ve onları kontrol altında tutmak için olağanüstü gayret sarf etmişlerdir. Bu mücadelede Yunanlılar, Romalılar, İranlılar, Selçuklular, Osmanlılar, Ruslar, güçlü Avrupa devletleri ilk akla gelenlerdir.
Dünyada stratejik su yolları olan boğazların en önemli ikisi Türkiye’dedir. İstanbul Boğazı 32 km uzunluğunda, en dar yeri hisarlar arasında 698 m; Çanakkale Boğazı ise 62 km uzunluğunda en dar yeri 1250 m olan (Arınç, 2018, 174) dünyanın en önemli su yollarıdır. İstanbul ve Çanakkale boğazları barışta ulaşım, ticaret, turizm ve su ürünleri gibi ekonomik faaliyetler bakımından büyük faydalar sağladığı gibi; muhtemel bir savaşta ülke savunması ve güvenliği için hayati önem taşırlar.
Boğazlar ayrıca Karadeniz’e kıyısı olan Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan ülkelerinin açık denizlere çıkışları için tek su yoludurlar. Bazı Türk cumhuriyetleri ve İran’nın deniz ulaşımında da önemli rolleri vardır.
Marmara Denizi yaklaşık 240 km uzunluğunda 70 km genişlikte ve 11.350 km2’lik alana sahip tamamı Türkiye Toprakları ile çevrili bir iç denizdir. İstanbul Boğazı’yla Karadeniz’e, Çanakkale Boğazı’yla da Ege Denizi ile bağlantısı vardır.
Marmara Denizi kıyılarında deniz ulaşımının sağlandığı birçok liman vardır. Bu stratejik öneme sahip su kaynaklarının dışında Türkiye topraklarında irili ufaklı çok sayıda akarsu ve göl bulunmakta bu akarsu ve göllerin doğal, ekolojik, rekreasyon ve ekonomik alanlarda önemli faydaları bulunmaktadır.
Yine büyük bir iç deniz olan Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ülkelerden biri Türkiye’dir. Hazar Havzası, Orta Doğu’daki enerji merkezlerini ve bu bölgelerden gelen enerji nakil boru hatlarının kontrolünü elinde bulunduran Doğu Akdeniz, hem bulunduğu coğrafyaya hem de bu coğrafyadan Batı’ya giden enerji ve ticari malın ithalat ve ihracatının geçiş ve münakale yolunun mühim bir parçasıdır.
Ayrıca, askeri mühimmatın akışının kontrol altında tutulması açısından da hayati bir öneme sahiptir (Harunoğulları, 2020, 457). Doğu Akdeniz’de hak ve egemenlik mücadelesinin olduğu günümüzde Türkiye’nin doğal olarak sahip olduğu haklar, egemen güçler tarafından göz ardı edilmektedir.
Şu husus iyice bilinmelidir ki, hak ve egemenlik söz konusu olduğu zaman Doğu Akdeniz’de tereddütsüz hak iddia edebilecek ülkelerden biri Türkiye’dir. Dolayısıyla Türkiye hesaba katılmadan doğu Akdeniz’de alınacak hiçbir karar meşru olmaz.
Ortalama yükseltisi 1132 m’yi bulan Türkiye arazileri oldukça engebeli bir yapıya sahiptir. Bu arazinin yüksek kısımlarına daha fazla düşen yağmur ve kar şeklindeki yağışlar, kurak ve yarı kurak bölgelere göre daha yüksek bir akarsu ve yeraltı su potansiyeli oluşturur.
Bu durumdan yararlanılarak oluşturulan barajlar, ülke enerji ihtiyacının önemli bir kısmını hidroelektrik santrallerinden elde etmektedir. Ayrıca oluşan baraj gölleriyle geniş tarım arazileri sulanmakta ve irili ufaklı çok sayıda yerleşim yerinin içme ve kullanma suyu ihtiyacı karşılanmaktadır.