TÜRKİYE’DE TARIM DOĞRU YAPILIYOR MU?

Bir önceki yazımızda “Bir ülkenin bağımsız olarak uzun süre ayakta kalabilmesinin 3 ana faktörü vardır. İyi bir eğitim sistemi, iyi bir tarımsal planlama ve yerli ve yeterli milli savunmadır” demiştik. Bugün ülkemizdeki tarımın durumunu analiz etmeye çalışacağım.

***

Hep sorarlar Türkiye’de tarım bitti mi? Tabi ki bitmedi bitmeyecek. Ancak tarımdaki plansızlık devam ettiği sürece tüketici için ne dengeli bir fiyat politikası uygulanabilir ne de üretici için gelecek planlaması yapılabilir. Dünyanın değişik ülkelerinde kendine has tarım politikaları vardır. Örneğin ABD ve Avrupa’da çiftçiliğin babadan oğula geçmesi tavsiye edilir. Bu da tarımda sürekliliği getirir. Tarım arazileri de bölünmediği için nesilden nesile geçiş gayet kolay olmaktadır.

**

Durum Türkiye’de de yakın zamana kadar aynıydı. Ancak 1980 sonrası sanayileşme sonucu şehirleşme ile akabinde köyden kente göçü hızlandırdı. Haliyle ekilebilen tarım arazileri azalmaya başladı. Geçmişte ülkemizde cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Atatürk’ün devlet üretme çiftlikleri ve Atatürk Orman Çiftliği mantığı ile tarım çiftçisini modernleştirme çabaları makineleşme ile olumlu sonuçları kısa zamanda alınmaya başladı. Daha sonra kurulan kooperatifler ile çiftçilerimizin kalkınması hızlandı. Buna örnek olarak Antalya’mızda Antbirlik bu örnek kuruluşlardandır. Pamuk çiftçisini desteklemek üzere kurulan kooperatifler birleşerek Antbirlik’i oluşturdu. Daha sonra kurulan iplik ve dokuma fabrikaları ile tarımın sadece tarım yapanlara değil toplumun diğer kesimlerine de katkı sağladığı görüldü. Tabi ileriki yıllarda istismar edilen bu birlikler şu anda maalesef pek parlak durumda değildir.

***

Ülkemizde acilen tarımda uzmanlaşmaya gidilmeli ve devletin destekleri sadece üretenlere verilmelidir. Şöyle ki yıllardır gelen her hükümet tarıma en çok desteği verdiğini iddia etmektedir. Ancak verilen destekler maalesef yeterli olmamaktadır. En büyük hata da 2006 yılında alınan kararla yerli tohum üretiminin yasaklanması ile verildi. 2018 yılında da hibrit tohuma geçilmesi ile birlikte çiftçimizi her yıl yeniden tohum almak zorunda bıraktı. Haliyle maliyetleri düşüremeyen çiftçi boşa kürek çekmeye başladı. Bir önceki sezon para kazanan ürünü herkes ekmeye başlayınca yine hayal kırıklığına uğradı. İşte uzmanlaşma burada başlamalı. Ziraat fakültelerinden mezun olup atanamayan her yıl yaklaşık 5000 kişi boşta beklemektedir. Tarım Bakanlığı bu gençleri devlet üretme çiftliklerinde eğiterek köylerde istihdam etmelidir. Bu ziraat mühendislerine bilgi işlem sistemlerini kullanarak bulundukları bölgelerde geniş yetkiler verilerek üretimin uzmanlaşarak kontrol altına alınması, rekoltelerin takip edilmesi gerekmektedir. Her bölgenin kooperatifleşerek kendi ürününü Tarım Bakanlığı desteği ile yurtiçi veya yurtdışı pazarlanması kolaylaşır.

***

Tabi tarım değince aklımıza sadece sebze meyve gelmesin. Hayvancılığında aynı şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Hayvancılığın önemi doğal meralarımızı korumakla başlar. Çünkü doğal beslenen hayvanların üretimi de ucuz olmakta tüketicide memnun kalmaktadır. Ayrıca hayvancılığın doğal gübre açısından da önemi büyüktür. Topraklarımız yıllardır kimyasal gübreler ile verimliliğini kaybetmekte ve dışarıya bağımlılığı artırmaktadır. Bunun ileride geri dönüşü zor olacaktır. Şu anda bile topraklarımız 83 milyon nüfus ve 50 milyon turisti rahatlıkla beslemektedir. Buna ek olarak ihracat yapılan tarım ürünleri ile bu topraklar milyonlarca insanı beslemektedir. İhracat aklımıza gelince ithalata da değinmeden geçmemek gerekir. Son dönemlerde tarım ithalatı rakamları maalesef ihracat rakamlarımıza yaklaşmıştır. Bunun sürdürülebilir olması imkansızdır. Bu topraklarda tropikal ürünler dahil yetişmeyecek ürün yoktur. Onun için yabancı çiftçiler yerine kendi çiftçilerimizi desteklemek geleceğimiz açısından çok önemlidir. Unutmayalım ki topraktan çekilen çiftçilerin geri dönmesi imkansıza yakındır. Onun için hele şu zamanlarda şehirde yaşamanın pahalılaştığı dönemde köye dönüşlerin hızlanması için devletin mutlaka desteklemesi gerekmektedir. Yoksa gittikçe azalan çiftçiler nedeniyle gelecekte gıda sıkıntısı çekmemiz olasıdır.

SON SÖZ

Bu kadim topraklar binlerce yıl boyunca bizleri besledi ve beslemeye de devam edecek. Bizlerinde doğayı özellikte tarım arazileri ve meraları koruyarak destek olmamız elzemdir.