TOPLUM OLARAK ZIVANADAN ÇIKTIK

Son günlerde hem ülke genelinde hem de Antalya’da yaşanan olaylara baktığımız zaman durum net ve ortada. Psikolojik bir vaka haline geldik veya getirildik. Hal böyle olunca toplum olarak resmen ‘ZIVANADAN’ çıktık. Bunun anlamı şu; “Çok sinirlenmek, çılgın gibi davranmak ve denetlenemez duruma gelmek.”

Bir psikolog arkadaşım yıllar önce, “Aman ilk bahar, yani otlar yeşerirken ve yaz sezonu girerken dikkatli olmak lazım. Çünkü en çok psikolojik vaka bu aylarda olur” demişti. Haksız çıkmadı. Zaten tıp literatürüne göre, ‘Yaz depresyona’ diye bir şey varmış. Yaşan durum nedeniyle insanlar saldırganlık dahil yaşamı değersiz bulabilirmiş.

Yani velhasıl velkelam yaz sezonu gelince Antalya’da retler artıyor, stres yükü çoğalıyor, insanların sıcakla birlikte dengesi bozuluyor. Nasıl mı? Bakın ben yazayım siz hak verin. Antalya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren otobüslerde her yıl yaz aylarında gündeme gelen klima tartışmaları sıcaklıkların artmasıyla yeniden başladı.

Hava sıcak, otobüsler tıkış tıkış. Şoförler ‘Mazot pahalı ücretler yetersiz’ diye klima açmaya yanaşmıyor. Şehrin bir noktasından başka bir noktasına gitmek çileye dönüşüyor.

Yapılan tüm şikayetlere rağmen sinir ve sağlık bozucu duruma müdahale eden yok. Varsa da dinleyen yok. Sonuç vatandaşı ZIVANADAN çıkarmaya yetiyor. Yöneticiler ÜÇ MAYMUN’u oynuyor.

BUNUN MAZERETİ OLMAZ!

Röveşata aslında futbolda bir harekettir. Futbolla ilgilidir ve havada olan topa yine havada ters perende atarken, tek ayakla topa vuruş şeklidir. Dünyada ilk kez Şilili futbolcu Ramón Unzaga'nın, 1914 yılında oynanan bir maçta yaptığı hareket, röveşatanın ilk ortaya çıktığı zaman olarak kabul edilmektedir.

Bunu günümüzde birçok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Futbolun dışında bile. Yapılan iyi bir harekette bile ‘Hayata röveşata attı’ diye gazetelerde başlık olarak kullanılır. Amma bu her zaman her şeye yapılmaz. Hani sokak arasında çocuklar top oynarken, birisi bir kağıdı top haline getirip havaya atarsa belki saha ve zemin uygunsa yapılabilir.

Lakin bu bir kutsal kitap ile yapılmaz yapılamaz. Hele hele bizim ülkemizde Kur’an-ı Kerim’e asla böyle bir harekette bulunulmaz. Çünkü bizim en kutsallarımızdandır. Ancak dün sosyal medyaya yansıyan görüntülerde böyle bir çirkinlik hasıl oldu. Hem de Serik’te olduğu iddia edilen bir lisede. Öğrencinin sınıfta Kur’an-ı Kerim’e röveşata yapışı!

Bu olay büyük tepki çekti. Şimdi burada aslolan çocuklarımıza yeterli eğitimi veremediğimizin ortaya çıkmış olmasıdır. Asıl suçlu o çocuk değil biz ebeveyn ve eğitimcilerdir.

Sonuçta o çocuğun yaptığı hareket ve düpedüz densizlik bu milleti ZIVANADAN çıkarmaya yetmiştir. Kendisinin de ZIVANADAN çıktığı ortadadır. Şimdi yapılması gereken o çocuğa cezadan çok bizim nerede yanlış yaptığımızı sorgulamaktır.

Hadi bakalım eğitimciler. Siz de ZIVANADAN çıkmadan bulun bu sorunun cevabını!

BİRİ BİTSE DİĞERİ BAŞLIYOR

Hep söylüyorum; “Antalya bir gariplikler şehri oldu. Manyak manyak işler yapılıyor” diye. Bu tezim her gün neredeyse ortaya çıkan bir olayla doğrulanıyor ve tescilleniyor. İki gündür Gazipaşa’da ormanlık alandaki çöplüğü dökülen tonlarca domates ve salatalık görüntüsü sosyal medyada dolaşıyor. İzleyince yaşatılan ekonomik sıkıntının ipucunu veriyor.

Çöpe dökülen salatalık ve domatesler daha taptaze. Olayı görüntüleyen vatandaşın tepkisi ise, “'Şu, zor günler geçiren ülkemizdeki vatandaşların hakkını gasp etmek, çalmaktır. Bunu buraya dökeceğinize bedavadan vatandaşa dağıtın bir hayra girin. Bu yapılan hainlik, nasıl bir insanlıktır?” sözleri oldu.

Haksız mı sizce? Sanmam. Tepeden tırnağa kadar haklı. Belki o sebzeleri oraya döken üretici, “Para etmiyordu onun için döktüm” diyecek ama hiçte inandırıcı değil. Fiyatlar ortada. Bu yapılan ve yaşanılan olsa olsa ZIVANADAN çıkmaktır. Başkada izahı yoktur.

KİRLİLİĞİN KAYNAĞI

Antalya’da birkaç gündür kıyılarda yaşanılan zift kirliliğinin nedeninin bulanabileceği belirtildi. Ben de bu konuyu uzmanına sordum. Hem çevreci hem denizci. TURMEPA/Deniz Temiz Derneği Antalya Şube Başkanı İzzet Ünlü. 1970’li yıllarda da aynı kirlilik yaşanmış ve bu işin Yunanistan kaynaklı olduğunun ortaya çıkarılmış.

Yunanistan her dönem bu tür atraksiyonlar yapıyormuş. Çünkü Türkiye’ye zarar verebilmek için her türlü yolu deniyorlar. Bu kimi zaman askeri kimi zamanda ekonomide turizmden. Sayın Ünlü, bu işi kimin yaptığını bulmanın kolay olduğunu anlatı. Marine Traffic diye bir sistem varmış internette. Hangi tarihte hangi geminin nerede olduğu buradan belli oluyormuş.

Hakikaten bende baktım siteye. Bırakın bir gemiyi küçük teknelerin bile hareketi görülüyor. İşte asıl burada iş Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Kıyı Emniyeti ve Sahil Güvenlik’e düşüyor. Herhangi biri araştırdığında bu işin aslı ortaya çıkacaktır.

Adres zaten bellidir. Yeter ki istensin. Yoksa bu işte ZIVANADAN çıkacaktır.