15 TEMMUZ'U HİÇ AMA HİÇ UNUTMAMALIYIZ

Daha dün gibi değil mi? 15 Temmuz 2016’da yaşanan FETÖ darbe girişiminin üzerinden tam 5 yıl geçmiş. O günü, yani 15 Temmuz 2016'yı hatırlarken tüylerim diken diken oluyor. 12 Eylül 1980 İhtilali’ni can canlı yaşayan biri olarak.

O hain darbe girişimi gecesi yaşananlarla ilgili hatırlanmasını istemediğim, ama unutmak da istemediğim görüntüleri tekrar görmek bana acı veriyor. Beni alıp 5 yıl öncesine götürüyor.

O gece var ya, anlatmak mümkün değil. Ancak yaşayan bilir. Gerçi biz Antalyalılar fazla bir şey yaşamadık ama televizyon karşısında izlediklerimizle kanımız dondu.

Bir taraftan dua ediyor, bir taraftan da ihtilallerin ne kötü bir şey olduğunu çevremdekilere anlatmaya çalışıyordum. O dönem Sabah Gazetesi’nde çalıştığım için hiç düşünmeden gazetenin yolunu tutmuştum. Hangi akla hizmetse!

Altınova Polis Merkezi’nin önüne geldiğimizde bir polis bizi durdurmuş gazeteci olduğumuzu söyleyince geçmemize izin vermişti. Tam giderken bir diğer polis elindeki lamba ile işaret ederek geri çağırmış ve “O devir bitti. Gazeteci mazeteci tanımam. Hadi şimdi git” demişti.

Hakikaten hangi cesaretle oradan geçtik niye o polis bize öyle davrandı daha sonra anladık ama iş işten geçmişti. Sonra hedef olan gazeteye varıp gece boyu yaşananları takip ettik. Gelişmeler malum sonuç ortada.  Önce 237 şehit, sonra rakam 251 şehit oldu. 2 bin 193 gazi.

Maalesef bir ihanet şebekesi ile karşı karşıyaydık. Bu ülkenin tanklarıyla toplarıyla, uçakları ve uçaksavarlarıyla, yine bu ülke insanın üstüne bombalar yağdırıldı, masum insanlar katledildi. Hainlerin niyeti ülkeyi bölüp parçalamaktı. Ama yapamadılar, emellerine ulaşamadılar. Aziz Türk Milleti bu hainlere o fırsatı vermedi. Tıpkı geçmişte tarihte olduğu gibi.

İşte bu nedenle 15 Temmuz'u unutmamalı ve unutturmamalıyız. Şehitlerimizi rahmetle anmalı, gazilerimizi de minnetle hatırlamalıyız. 15 Temmuz'ları bir bayram sevinci ile bir zafer sevinci ile kutlamalı ve anmalıyız. İşte bugün o günlerden biri. Cumhuriyet Meydanı’ndaki buluşma hep birlikte katılmalıyız.

Bendeniz orada olacağım. Hem de Lider TV’den canlı yayında o gün yaşananları, yaşadıklarımızı konuklarımızla birlikte anlatacağız.  Haydi sizde bayrağımızı alıp bu anmaya ve kutlamaya katılın. Katılın ki şehitlerimizin kanının yerde kalmadığını bir kez daha gösterelim o eli kanlı FETÖ’cü hainlere.

KURBANLAR LÖSEV’E

LÖSEV’den aradılar. Kurban Bayramı öncesi kendilerine yazılarım ile destek olmamı istediler. Her zaman olduğu gibi seve seve kabul ettim. LÖSEV, tam 23 senedir ülkemizde her kanser hastası vatandaşlarımızın nefesi olmak, onları hayata bağlamak için gece gündüz, dur durak bilmeden çalışan bir vakıf.

Yaptıkları işleri anlatmakla bitiremeyiz. Ama konumuz Kurban Bayramı ve bağış meselesi. LÖSEV, 14 yıldır Türkiye’de vekâleten kurban kesimi yapıyor. Bu kurbanların etlerini ise 12 ay boyunca lösemili ve kanserli çocuklar ile ailelerine;  ihtiyaç sahibi yetişkin kanser hastalarına iletiyor.

Bu nedenle Kurban Bayramı, lösemili çocuklar ve yetişkin ihtiyaç sahibi kanser hastaları için ayrı bir önem taşıyor. Yapılan bağışlarla lösemili ve kanser hastalarının gereksinimi olan protein ihtiyacına katkı verilmiş oluyor.

Aslında LÖSEV’in kampanyasına katılıp destek verirken hayırlı bir işe de imza atmış olunacak. Lösemi ve kanser hastalarının zorlu savaşlarında yalnız olmadıklarını hissettirmemiz için HAYDİ KURBANLAR  LÖSEV’e diyorum.

MUHTAR ABDULLAH’I TANIYIN

Antalya’nın en eski mahallelerinden biri olan Balbey’in muhtarı var. Abdullah Uyaroğlu. Mahallesinde bir olay odumu anında onu karşısında görürsünüz. 7/24 görevde. Yangın da, cenazede, düğünde dernekte. Yani her yerde. Dün de göndüm ki mahallenin başı madde bağımlıları ile dertte. Mahalledeki cami ve mescitlere bu madde bağımlıları dadanmış.

Diyorki muhtar Abdullah Uyaroğlu, “Cami, mescit ve benzeri yerlere son günlerde dadanan, madde bağımlısı kişiler ile başımız dertte. Sağ olsun güvenlik ve kolluk kuvvetlerimiz her aradığımızda geliyor, kimliklerini sorguluyorlar, bir suça karışmamışlarsa, aranan şahıslardan değillerse ciddi şekilde uyarıp mekanı terk etmesini sağlıyorlar, lakin ne yazık ki aynı gün akşam saatlerinde, veya ertesi gün yine bildiklerinden şaşmıyorlar. Bizler de çareyi bahçe duvarlarından atlayıp içeri giremesinler diyerek, örgü tel ve dikenli tel çekerek önlem almaya çalıştık.”

Eline sağlık muhtarım. Sayende o kutsal mabetlerin maneviyatının bozulmasının önüne geçmiş oldun.

ESKİ DEFTERLERİ AÇTILAR

Antalyaspor’un eski Başkanı Gültekin Gencer’in eski defterleri açması ile yeni bir tartışmanın fitili ateşlendi. Ancak bunun kime ne faydası olacağını hala anlamış değilim. Yapılanlar, yapılmayanlar ve bir süre iddiaları içiren açıklamalar. Birkaç gündün sosyal medya üzerinden salvo ateşler. Kiminde haklı kiminde haksız.

Ancak ben hala Gencer’in niye zamanında konuşmayıp ta şimdi durup dururken bu tür konuları gündeme getirmesine anlam veremiyorum.  Yahu madem böyle konular vardı da niye o zaman sustun? Asıl sorun burada değil mi? Ya susmayacaktın ya da çıkıp dobra dobra o zaman konuşacaktın.

İnanınki bu tür tartışmaların Antalyaspor’a zerre kadar faydası olmayacaktır. Sadece günün konusu olup konuşulup geçilecektir. Ama hem kulübe hem de camiaya büyük zarar verecektir.

Onun için ya zamanında konuşun ya da sonsuza kadar sessiz kalın.