TARİHİMİZ ÖNEMLİ ZAFERLERLE DOLU

Türk tarihi şanlı zaferlerle doludur. Bugünde şanlı zaferlerimizden en önemlisi olan 30 Ağustos’un 100. yılını kutluyor. Dile kolay değil mi 100 yıl. Ancak, birçoğumuzun hala bu tarihi zaferle ilgili bilgisi olmadığını görüyoruz. Bu kanıya nereden kapıldım? Çevremdekilere sorduğum soruları net cevaplar alamadım da ondan.

Hatta daha ilköğretim ve liseye giden çocuklarımızdan bile net cevaplar gelmedi. Ama bir gerçek var ki bizim jenerasyondan kitap okuyanlarımız hala bu konuları didik didik araştırıyor ecüğünü cücüğünü biliyor. Ben yine de bilmeyenler için ibret almaları amacıyla bir iki sayfa karıştırıp bu şanlı tarihimizle ilgili kısa özet çıkarttım. Tarihimizdeki zaferleri anlatmakla ve yazmakla bitmez.

Ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk milletinin yeniden diriliş öyküsünün başlangıcıdır. Malazgirt Savaşı’yla (1071) 26 Ağustos’ta Anadolu’nun Türklere kapıların açan kahraman ordumuz; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle de Anadolu topraklarının Türk Vatanı olduğunu önünde durulmaz bir iradeyle düşmana ispatlamıştır. Ve yine büyük bir iradeyle  Cumhuriyet kurulmuştur.

Atatürk, ünlü ‘Nutuk’unda Kurtuluş Savaşı’nı anlatır. Her Türk’ün okuması gereken Nutuk (Söylev)’da Atatürk savaşa nasıl hazırlandığımızı da anlatmaktadır. O’ndan öğrendiğimize göre; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı ve İnönü Savaşları kahramanı İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz planlarını hazırlarlar.

1922 Ağustos ayında Türk Ordusu taarruza geçmek için, Kurmay heyetince karar verilir. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve diğer paşalar ile kurmaylar; savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye gelirler. 26 Ağustos sabah, saat 05.30’da Türk topçu birlikleri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini ateşle vurmaya başlar. Ardından piyadeler hücuma geçerler. Planlandığı gibi Büyük Taarruz devam eder ve düşman gerilemeye başlar, bozguna uğrayarak ikiye ayrılır.

30 Ağustos’a kadar düşman ordusu çembere alınır. 30 Ağustos sabahı, 1. Ordu ve avcı hatlarını ile 4. Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 14.00’da Aslıhanlar yakınındaki "Komuta Karargâhından taarruz emrini verir.

Dumlupınar’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur. Düşman askerleri kaçmaya başlar. Mustafa Kemal Paşa; kaçan düşman askerlerini kovalamak için, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” komutunu verir. Yunan Başkomutanı General Tikopıs dahil çok sayıda esir alınır.

Şahlanan Türk Ordusu, düşman güçlerini İzmir’e kadar kovalar. 9 Eylül 1922 günü Türk Ordusu İzmir’e girer. Batı Anadolu’yu yakan yıkan düşman kuvvetleri canlarını zor kurtararak, geldikleri gibi gemilere binerek giderler.

30 Ağustos 1922 tarihi, Türk ulusunu esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı; kadınıyla çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verdiği bir savaşın, ulusal benliğini kurtardığı ve Zafer Destanı’nın yazıldığı gündür. Bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetlerimizi sunuyoruz.

Bize bu cennet vatanı kazandırmak için canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve emanetlerine sonsuza kadar sahip çıkacağımıza söz veriyoruz. Ruhunuz şad olsun. Zafer Bayramı kutlu olsun. Umarım bu kısa özetten bilmeyenler azıcık ders alır ve nasiplenirler.

ÖNCE KENDİNDEN BAŞLA!

Antalya’da son dönemlerde en çok tartışılan isimi Mimarlar Odası Antalya Şubesi Başkanı Hasan Çerçiler. Örnek olması gereken isimken tartışılan bir isim oldu. Tartışıldığı konular temsil ettiği kurumla ilgili değil kendisi ile alakalı. Özellikle otel ve plaj işleri. Kimisi kaçak kimisi usulsüz ve tartışmaya açık yapılar!

Birkaç kez ben de o tartışmalı ve usulsüz işleri yazdım ama ne ben ne de bu memleketin insanı sonuç alamadı. Çünkü girift ilişkiler içinde Mimarlar Odası Başkanı Hasan Çerçiler. Çerçiler, geçtiğimiz günlerde Akdeniz Bülten isimli dergiyle bir söyleşi gerçekleştirmiş. Demiş ki, “Kentte aksayan çok şey var, Bu yüzden biz mimarların söyleyecek çok sözü var.”

Tartışılan isim Hasan Çerçiler, Büyükşehir Belediyesi Deprem Master Planı’nı üstü kapaklı eleştirmiş. Manavgat’ta sakınım planı yapılması gerektiğini anlatmış. Ulaşım Master Planı’nın yokluğuna dem vuran Çerçiler, yolların bir an önce yapılması ve alt yapılarının oluşturulması gerektiğini belirtip, “Bu bağlamda da mimarların söyleyecek çok sözü var” cümlesi ile konuyu bağlamış.

Hani deveye “Boynun neden eğri” demişler, “Nerem doğru ki?” diye cevap vermiş diye bir atasözümüz var. Yapılan işin bir yerinin değil, her tarafının kusurlu olduğunu anlatır.

Tıpkı Hasan Çerçiler de öyle. Kendi işlerini doğru dürüst yapmayan birinin hem de oda başkanı olan birinin önce kendine dönüp bir bakması gerekir. Sonra çıkıp akıl verip söyleyecek sözlerini ondan sonra söylemelidir. Yani önce kendinden başlamalıdır.