TARİHE IŞIK TUTAN MEZAR TAŞLARI

Türk mitolojisi, Türk kültürünün şekillenmesinde ve Türk sanatının gelişmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Türk mitolojisindeki unsurlar, Orta-Asya’dan, İran, Mezopotamya ve Anadolu’ya kadar Türk mezar taşlarında semboller olarak kendini göstermiş, adeta Türk kimlik ve varlığının birer yansıması olmuştur.

***

Üzerine bu mitolojik sembollerin adeta ilmik ilmik işlendiği mezar taşları, Orta-Asya’daki mitolojik sembollerimizin Türkler tarafından gittikleri her bölgeye taşındığının bir ispatı niteliğindedir. Altay Türklerinin Yaratılış Efsanelerinde, uçsuz bucaksız evrende uçan Ülgen, denizden çıkan taşa oturunca rahatlar ve:

“Denizden çıkan taş fırladı çıktı yüze,

Hemence taşı tuttu, bindi taşın üstüne!

Artık Ülgen memnundu, rahatı bulmuş idi.

Üzerinde duracak bir yeri olmuş idi”

***

biçimindeki mitolojik anlatıda görüldüğü gibi taş, yeryüzü, insanlar, bitkiler ve hayvanlar yaratılmadan önce önemli bir işlev üstlenmiştir. Tanrı suda boğulmak üzere olan ve kendisinden yardım isteyen kişiyi kurtarmak için ‘Sağlam bir taş olsun’ der ve suyun dibinden bir taş çıkartır. Mitolojide taş; kurtarıcı, üzerinde durulabilen bir korunak anlamındadır.

Türk mitolojisiyle ilgili önemli tespit ve değerlendirmeleri bulunan Prof. Dr. Bahattin Ögel’e göre;

“Türk milletinin başarılarını, yalnızca kılıcının kuvvetine bağlamak doğru değildir. Her Türk ailesinde, gerçeğe dayanan bir tabiat bilgisi vardı. Çünkü onlar, tabiat içinde doğmuş, tabiatta yaşamış ve tabiatı yenmeye çalışmışlardı. Bunun için de bilgileri gerçekti ve gerçeğe dayanıyordu. Tabiat düzenine göre bir mantık ve yine, aynı düzene göre kurulup işleyen bir cemiyet vardı.

***

Hisleri düşüncesi tabiata dayanıyordu ve bundan dolayı da gerçekçi idi. Yine gerçek yönleri ile tanıdığı tabiat olaylarına bir kişilik verip, onlarla beraber yaşamayı da ihmal etmiyordu. Hayaller ve hisler madde ile birleşiyor ve böylece de bir mitoloji doğuyordu. Eski Türklerde, tabiat düzenine göre kurulmuş ve zaman birimlerine göre işleyen bir mitoloji vardı. Bunun için de Türklerde mitoloji, daha çok bir ideal ve ülkü düzeni idi.”

***

Dünya durdukça duran taşlar, en kalıcı belgelerdir. Çünkü taşlar biçimlendirilerek oluşturulan eserler ve insan eli ile üzerine işlenen izler, tarihe ışık tutan geçmişten geleceğe uzanan sağlam köprülerdir.

***

Bu bağlamda kadim mezarlıklarımız hem tarihi açıdan hem de sanatsal açıdan birer kütüphanedir. Toplumsal hafızamızın saklandığı mezarlıklarımızı açık hava müzelerine dönüştürmek gerekmektedir.

***

Bunun için önce mevcut varlıklarımızı tespit etmemiz, envanterini çıkarmamız ve sonra restore etmemiz, geleceğe güvenli bir şekilde aktarmamız gerekiyor.