SÜRECİN TAKİPÇİSİYİZ

Ulusal kanalların cumartesi sabahındaki değişmez formatı, abartısız bir makyaj, son derece estetikli ve güler bir yüzle sunulan, ünlülerin genel hayatını özetleyen magazin programlarının bir dönem sık sık tekrarladığı “Babalık, soybağı ve reddi, DNA Testi” gibi kavramlar gene hortladı. Enteresan bir şekilde hem de.

***

Duayen bir gazeteci ve tiyatrocunun; 90’lar tadı yaratan bir manşetle, pandemiyle başlayan ve henüz alamet-i farikasını tam olarak kestiremediğimiz bu dönemde gündemin tam ortasına oturmasını açıkçası pek beklemiyordum. İletişim çağının hızı ve insanların sürekli bir biçimde interaktif olma isteğinin 90’ların gizemli ve komploya açık gündemlerine ve hissiyatına yer vermediği ise muhakkak. Buna rağmen bu enteresan olayın patlak vermesi ise dikkat çekici olarak gözüküyor. Demek ki aile olmak, soybağı kurmak ile alakalı eksiklik toplum nezdinde hala kapatılmamış. Peki, nedir bu eksiklik? İşin en başından başlamak gerekiyor.

***

Klasik bir yaklaşımla başlamak gerekirse; anne, baba ve çocuğun bir araya gelerek temel oluşturdukları, arada bariz bir biyolojik ve hukuki bağın oluştuğu yapıyı aile olarak nitelendiriyoruz. Peki, bu durumu biyolojiden azad ederek oluşturmak mümkün mü? Hukukun sağladığı evlatlık statüsüyle birlikte bu soruya evet şeklinde cevap vermek doğru olacaktır. Ancak bu durum; biyolojik bağın hukuk tarafından önemsiz olarak addedildiği anlamına gelmiyor. Hukuk ise soybağı denilen kavram ile birlikte biyolojik hassasiyetin tanımını açıkça dile getiriyor. Farzı misal; Türk Medeni Kanunu’nun 285. Maddesindeki 300 günlük sürenin “evlilik sona ermesi” ifadesiyle birlikte değerlendirilmesi ise bu unsurun ne kadar kuvvetli şekilde dikkate alındığını söylemek mümkün.

***

Biyolojik unsurun anne ve çocuk arasında kurulumu TMK’nin 282. Maddesinde tartışmasız bir şekilde tanımlanmaktayken baba ile çocuk arasındaki hukuki iletişimin bu kadar güçlü olmaması ise bir nevi boşluk olarak görülebilir. Ancak bu durumun kanun koyucu tarafından bilinçli bir şekilde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Her ihtimale karşı babanın soybağının reddi hakkı olduğu kadar çocuğun ve annesinin de “babalık davası” olarak adlandırılan hakkı elinde tutması ise bu bilinçli boşluğun hedeflediği nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.

***

Çocuk ile baba arasındaki nesebin kurulabilmesi için özellikle baba tarafından olumsuz bir tavır takınılması halinde “babalık davası” açılması ve ilk defa soybağı kurulma ilişkisinin çıkması hedeflenmektedir. Ancak bu durum taraf iradeleriyle değil aile mahkemesinin ilamıyla ortaya çıkacaktır. Mahkeme ilamına başvuracak iki taraftan birinin süreli (anne – doğumdan itibaren 1 yıl) diğerinin de (çocuk) süresiz bir hakka sahip olması ise taraf iradelerinin mahiyetinin hukuk tarafından nasıl değerlendirildiğini açıklamaktadır. Anneye verilen 1 yıllık süre davacı olacağı taraftan maddi veya herhangi bir şekilde çıkar elde etmesine ket vurması bu sebepledir. Peki çocuk bu yöntemi kullanarak babadan çıkar elde edebilir mi sorusunun cevabı ise ilgili davada delil olarak kullanılan bilirkişi raporu (DNA testi) ile ortaya çıkmaktadır. TMK madde 304’te ise bu davanın sonuçları kapsamında değerlendirilecek tazminat ve nafaka miktarını ortaya koymaktadır.

***

Süresiz bir hakka sahip olan çocuğun; bu imkanı hukuk düzleminde kullanabilmesi için ise bazı şartlara sahip olması gerekliliği pek tabi bulunmaktadır. En önemlisi ise; çocuk/kişinin başka bir kişiyle halihazırda babalık bağının olmamasıdır. Bir kişinin en temel hakkı olan bu bağdan yoksun bırakılması ve bu bağla beraber gelebilecek her türlü imkan ve ihtimalin çocuk/kişiden ayrılmasına yönelik olarak hukuk çocuk/kişiye bu hakkı tesis etmiştir.

***

Ezcümle; hayata dair bildiğimiz her şeyin yavaş yavaş dönüşümüne tanıklık ettiğimiz şu ortamda aile kavramının ise buna dayanamayıp başkalaşım göstereceği ise muhakkak.  Ancak hala bu reflekslerin kısmen trajik ve bir parça da mizahi olarak eskiye göre önümüze sürülüyor olması ise bir parça garip duruyor. Peki, hukuk bu duruma göre şekil alıp başkalaşım gösterecek mi, göreceğiz. Genel itibariyle sürecin takipçisiyiz.