ŞÜKÜR VE TEŞEKKÜR

Biz insanlar başkasından karşılıksız bir bardak çay içsek mutlaka teşekkür ederiz. Çünkü bu insanlık icabıdır. Yüce ve sevgili Peygamber Efendimizin ismini duyunca salavat-ı şerife okuruz. Bizi yoktan var eden; bize akıl, fikir, şuur, düşünce gibi nimetler ihsan eden Rabbimize şükrederiz.

***

Hatta bazı alimler kitaplarının başında şöyle bir not düşerler; deniz kenarındaki kum ve çakıl taşlarının adedince, tüm ağaçların yaprakları adedince Rabbimize hamd ve şükürler olsun. Şükür edecek o kadar çok şey var ki.

***

Sabah uyanıyoruz, uyanabiliyoruz. Sağlıklıyız, ölmeden uyandığımıza şükür. Kalkabilecek kadar kudretimiz olduğuna şükür. Sesimizin kısılmadığına şükür. Kulaklarımızın duyduğuna şükür. Gözlerimizin uyandığımızda tekrar gördüğüne şükür.

***

Burnumuzun iyi koku ile kötü kokuyu fark edebildiğine şükür. Yakın dönemde tat ve koku gitmesinin nasıl bir şey olduğunu öğrendik. Kalbimizin namaza meyilli olduğuna şükür. Hatta günahlarımız yüzünden yüzümüzün şeklinin değişmediğine şükür.

***

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şu ayetler çok geçer: ‘İnsanların ekserisi şükür etmez.’ Gerçekten şimdi öyle insanlar var ki şükür kelimesini ağzına bile almıyor. Genellikle ‘neyim var ki neye şükredeyim’ diyorlar. Senin aklın erse senin bu şekilde konuşabiliyor olman bile bir nimettir.

***

Anne ve babasından epey bir miras kalmış, paylaşma aşamasındalar. Fakat ben şurayı isterim, burayı istemem derken finalde bu sözler kavgaya dönüştü. Kavgada sonucunda anlaşmak mümkün olmayınca şükür edilmeyen arsa nimeti çok ucuz fiyata satılıp elden çıktı.

***

Bana da bazen sorarlar, ‘anne babandan ne miras düştü’ diye. Ben de ‘anne babamdan miras olarak ben varım’ derim. İşin şakası bir yana Mevlam bize nimet verir ama şükrünü eda etmeyi bilmez isek elimizden de alabilir. Nimet elimizden gitmeden kıymetini bilmeli ve şükretmeliyiz.

***

Hep yaşamışızdır hasta olunca sağlığımızı özleriz. Ayağa kalkabilmeyi, yürüyebilmeyi, bir şey yiyebilmeyi ve hatta hapşurmayı bile. Ama iyileşince de şükretmeyi unuturuz hep. Ramazan ayındayız mesela, açlıktan gözümüz kararır ama iki lokma bir şey yiyip gözümüz doyunca şükretmeyi unuturuz.

***

Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyururlar: ‘Dört şey vardır ki bunlar bir kimsede bulunursa ona dünyanın ve ahiretin hayrı verilmiş olur. Zikir eden bir dil, şükür eden bir kalp, sabırlı beden, saliha ve mümine bir zevce. Bunlara sahip olabilmek bizim elimizde, sahip olunca da şükretmemiz lazım

***

Allah-ü Teala yemeğini yiyip içeceğini içtikten sonra bunları nasip ettiği için kendisine hamd edenden razı olur. (Hadisi Şerif) Askerde yemekten evvel, bazı evlerde ve yurtlarda yemekten sonra sofra duası okunur. Eğer yalnız bile olsak sofra duasını okursak, nimetlere şükredersek Rabbimizi memnun ederiz.

***

Sonuç olarak sağlıklıyız ve aklımız yerinde, bu bizim şükür etmemiz için yeterli değil mi? Evinin kapısından çıkarken kendi ayakkabını bulabiliyorsan akıllısın demektir. Yaşadığımız hayata, imkanlarımıza, bize sunulan nimetlere baktığımız zaman bizleri yaradana zaten fazlası ile teşekkür etmemiz lazım.

SON SÖZ

Ağzı tatlandıran şeker değil şükürdür.