SUİKAST POLEMİĞİ

Yaşı elliye dayanmış bir tanıdığım var. O, tanığım kişi; Ömrünün birkaç yılında işe girip çalıştı. Uyumsuz ve beceriksiz olduğu için çalıştığı işyerlerinin tamamından kovuldu.     

Normalinde girdiği her işten kovulan kişi yeni işinde daha dikkatli ve duyarlı olması gerekirken, bu şahıs; çalışmayı bıraktı.

Hatta; kendisi ile yirmi yıl kadar önce yaptığım bir konuşmada, ‘’Madem işe girdiğin her yerde sana haksızlık yapıldığını düşünüyorsun, o halde kendine maliyeti düşük bir iş yeri aç patron sen ol’’ gibi telkinlerim de oldu.

Benim gibi bu konuda kendisine başka telkinlerde bulunmuş olanlar olacak ki, “Bana akıl vermeyin, para verin” diyerek tersledi. Bende, böylece ağzımın payını alıp sustum.

Aradan on yıl gibi bir zaman geçtikten sonra, bahsettiğim şahısın kırklı yaşlara geldiğinde ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve birkaç aylık ömrünün kaldığını duydum.

Bir insan olarak ta “Geçmiş olsun, yapabileceğim bir şey var mı?”  diyerek ziyaretine gittim. Doğal olarak ziyaret esnasında hastalığının ne olduğunu, doktorların ne dediğini sordum.

Keşke gitmez ve sormaz olsaydım. O, hasta zevat; birden bire köpürdü, kükredi. “Sen benim hastalığıma inanmıyor musun? Neyi sorguluyorsun? Ben yalan mı söylüyorum. Diyerek bana hiddetlendi. Bu hiddet karşısında bende doğal olarak tekrar “geçmiş olsun” diyerek evinden ayrıldım.

Aradan birkaç ay değil, birkaç yıl geçtikten sonra bahsettiğim şahsın gayet sağlıklı ve semirmiş vaziyette olduğunu görenler ister istemez şaşırıp işin aslını araştırıp soruşturmuşlar.

Meğerse; bahsettim şahıs; Çalışmadan, yorulmadan, alın teri dökmeden başta yakın akrabaları olmak üzere her yere borçlanarak hayatını idame ettirmiş ve sonunda icra memurları kapıya dayanmış. 

Borçları da öyle az buçuk borç değilmiş, iki ev parası kadar borç yapmış. O sebeple de kendine acındırmak için “Ölümcül” hastalığa yakalandığı yalanını uydurarak zaman kazanmış.

Ancak olayın aslı ortaya çıkınca da, başta yakın akrabaları olmak üzere herkes kendisine sırt çevirmiş. Şu anda da tek başına, kimsesiz, borç içerisinde ‘’Yok hükmünde’’ bir hayat sürüyor.

GELELİM SADEDE

CHP Genel Başkanı bay Kemal! Yıllardır girdiği her seçimi (tıpkı yukarda anlattığım zevat gibi) kaybetti. Boş yere on bir yıldır koltuk işgal etti. Kendisine umut bağlayan seçmenlere çok borçlandı.

2023 seçimlerini de kaybedince siyasette “Yok hükmünde” olacağını, genel başkanlık koltuğundan indirileceğini, kendi seçmenleri tarafından bile yuhalanacağını biliyor.

Bunları bildiğinden de kendisine acındırarak zaman kazanmak istiyor. O yüzden de kendisini işaret ederek, hiçbir belgesi, dayanağı olmayan; “Siyasi suikastlar olabilir” şeklinde bir iddiayı ortaya attı ve kenara çekildi.

KILIÇDAROĞLU BİLDİĞİNİZ GİBİ

Kendisini ifadeye çağıran cumhuriyet savcılarına da, avukatları aracılığı ile milletvekili dokunulmazlığını kullanarak "Ben ifade vermeye gelmiyorum" dedi. E ne oldu şimdi? Ülke gündemini haftalarca yalanlarınla meşgul et. Sonrada kaç.  Sen bunu hep yapıyorsun zaten bay Kemal. Geçmişte yaptın. Bugün de yapıyorsun. Gelecekte de yapacaksın.