SPORBEN Projesi: “İhtiyacımız Bir Gün Değil, Her Gün Farkındalık”
Otizmli çocukların sporla sosyal hayata uyumunun amaçlandığı spor ile yaşam programı olan “Sporben”, otizmli çocukları olan aileler için yeni bir umut oldu. Belirtilerin ortaya çıkmasından itibaren konuşma, denge, hareket, uyum ve günlük rutine uymakta zorluk çeken çocuklar, Bener Erkorur ve ekibi öncülüğünde sporun iyileştirici gücüyle hayata yeniden adapte oluyor.
Bu çocuklar, sadece kişisel becerilerini geliştirmek ve
topluma adapte olmakla kalmayıp olimpiyatlarda da göğsümüzü kabartacak
başarılara imza atıyor.
Bener Erkorur, kendini otizmli bireylerin spor yoluyla
gelişimine adayan bir spor eğitmeni. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor
Yüksek Okulu Öğretmenlik bölümünden mezun olan ve Marmara Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü'nde yüksek lisans yapan Erkorur, SPORBEN projesinin tüm detaylarını
Lider Haber’e anlattı.
SPORBEN PROJESİ NASIL
ORTAYA ÇIKTI? HİKÂYESİ NEDİR?
Bener Erkorur, hayata hikayesi olan şeylere çok inandığını
ve bu projenin de bir hikayeyle anlam kazandığını ifade ediyor. “2000 yılında
otizmli bir bireyle tanışarak onun hayatında anlamlı farklar yaratmayı hayal
ederek başladı bu hikaye aslında, yani ‘bir hayal kur ve kurduğun hayale âşık
ol’ ile başladı. Burak adında otizmli bir bireyle çalışmaya başladım. Burak,
otizm tanısı almış, farklı streotip ve farklı obsesif davranışlar gösteren bir
bireydi. Özellikle ellerini çok hareket ettirdiği için kendi bulunmuş olduğu
yaşam, iç dünyaya çok girdiği içinde diğer yaşama entegre olamıyordu. Bu
anlamda onun eline bir tenis raketi verirsek ve tenis oynayarak beyinin korteks
kısmı dediğimiz hareket kısmını geliştirir ve buna bağlı farkındalık ve
muhakeme yeteneklerini de bu çocukta geliştirebilirsek belki de onun hayatında
çok fark yaratacağını inandım. Böyle bir hayal kurdum ve bu hayali
gerçekleştirmek için Burak’la birebir çalışmaya başladım. Açıkçası kendi
hayatımı ona adadım.
Biz Burak’la yedi gün 24 saat çalıştık. Yaklaşık altı seneye
kadar çok anlamlı çalışmalarda bulunduk, bizi bir takım konuşma terapistleri,
özel eğitimciler ve pediatriler destekledi. Burak gün be gün, yavaş yavaş
ortaya koyduğu streotipik davranışları azaltmaya ortaya koyduğu öfke, stres ve
saldırganlık davranışlarını da azaltmaya başladı. Bu davranışları görünce hem
çalışmaya olan motivasyonum artıyordu. Hem de otizmli bir bireyin hayatında çok
ciddi bir keşifte bulunuyordum. Sporun onun hayatında yaratacağı farklılıkları
hissetmeye başladım ve Burak her geçen gün hareket ve motor becerileri
geliştirerek bir tenis oyuncusu olmaya başladı. bugün 2023 yılına geldiğimizde
Burak otizmli bireylerin hayatında fark yaratan bir tenisçi oldu.
Burak, Fenerbahçeli futbolcular; Roberto Soldado ve Nabil
Dirar ile Sporben Otizm Aileleri Gençlik ve Spor Kulübü Derneğinin organize
ettiği tenis gösteri maçında korta çıktı.
Bu sayede otizmli bir bireyin sahaya çıkıp gerçekten de
tenis oynayabileceğini tüm insanlara gösterdi ve benim de hayalim gerçek oldu.
Bu projede Hülya Avşar da bize destek verdi. Burak’la beraber toplumsal
farkındalığı da biz oluşturmaya başladık, bugüne kadar 1127 otizmli bireyin
hayatında sporun anlamlı farklar yaratabileceğini gördük. SPORBEN böylece hem
otizmli bireylerin hem de bu alana destek verecek eğitimcilerin de
geliştirilmesine kaynak sağlayabilecek bir proje haline geldi.
OTİZM SİZİN HAYATINIZIN NERESİNDE?
“Otizm, şu an hayatımın tam merkezinde yer alıyor, çünkü
otizmli birinin hayatında fark yaratmak istiyorsanız ve onunla beraber otizmle
mücadele etmek istiyorsanız; gerçekten de otizmi yaşamanız ve içinde olmanız
gerekiyor. Ben ve ekibim inanın ki yedi gün 24 saat boyunca otizmle de
yaşıyoruz. Otizm ile ilgili ortaya çıkan sorunları çözmek için kafa yoruyoruz,
ekiple beraber bunun için çalışma planları oluşturuyoruz ve otizmli mücadele
ediyoruz. Sadece biz değil, bizi destekleyen ailelerimiz de var, onlar da bize
destek veriyorlar.”
OTİZMDE BELİRTİLERİN
GÖRÜLMEYE BAŞLANDIĞI YAŞ ARALIĞI KAÇTIR? ERKEN TANININ OTİZMDEKİ ÖNEMİ NEDİR?
Erkorur, "SPORBEN’i spor ile otizm olgularının
birleşimi sonucu oluşan, "spor ile yaşam programı" olarak tanımlıyor
ve SPORBEN programlarının, tedavi edici programlar değil, spor eğitimi içeren
yaşam programları olduğunu ifade ediyor. “Erken tanı otizm de çok önemlidir.
çünkü bireyde farklılığın ortaya çıkmasıyla çocuk psikiyatristleri otizm tanısı
koyarlar. onlar tanı koyduktan sonra belli özel eğitimcilere ve terapistlere
yönlendirirler. Bunun altını özellikle çizmek istiyoruz biz terapist değiliz.
Biz, birer spor eğitmeniyiz. Biz, sporla otizmli bireylerin hayatında yaşam
kalitesini geliştirmek amacıyla spor becerileri kazandıran ve bunu yaşamla
ilişkilendiren tamamen eğitim veren eğitimcileriz. sporu tamamen araç haline
getiriyoruz. Terapi ve tedavi programı değiliz. günümüzde son açıklanan değerlere
göre her 36 çocuktan birinin otizmli olduğu konuşuluyor ve bununla alakalı da
çocukların beyin tomografisi ya da kan ölçümleriyle değil, gözlemsel olarak
tanımlanması lazım. psikiyatristlerin gözlem ölçekleri ile tanımladığı Otizm
tanıları var, bu bir spektrumdur, birbirinden farklı farklı Spektrumlar otizm
içine girebilir, bunu tanımladıktan sonra da doktorlarımız yönlendirme yapmaya
çalışırlar.
Otizm, hayat boyu süren bir farklılık, ben otizme hastalık
ve engellilik asla demem diyen insanlara da müdahale ederim, bu çocuklar hasta
ve engelli demeyin! Bu çocuklar sadece farklı. Farklı yol ve yöntemlerle
hayatlarında çok büyük başarılar elde edebilirler, ki bizim projemizde de bunu
görecekseniz.”
AİLELERDE FARKINDALIK
KAZANDIRMA ADINA YÜRÜTTÜĞÜNÜZ FAALİYETLER VAR MI? NE TÜR ETKİNLİKLER
YAPIYORSUNUZ?
Bener Erkorur, ailelere farkındalık kazandırmak için 23
yıldır mücadele ettiğini ifade ederken anne Vicdan Hanım’ın da fedakarlığının
diğer ailelere örnek olması gerektiğini belirtiyor. “Yaklaşık 23 yıldır
mücadele veriyorum, 23 yıl içerisinde bir tane bir anne, süper kadın gibi
ortaya çıktı ve çocuğuna gerçekten de adadı kendisini. Bu hikaye beni çok etkiledi,
derneğimize de faaliyet gösteren Vicdan Hanım’ın hikayesi istiyorum… Tüm genç
anneler, şu anda otizmle yeni tanışan anneler, bu anneyi örnek alsınlar!
Hepimizin çok önemli bir sorusu var, o da şu “Biz öldükten
sonra bu çocuklara ne olacak?” bu sorunun cevabı da biz eğiticilerle başlıyor,
ailelerle devam ediyor. Daha sonra bütün sorumluluk ablalara kardeşlere ve
topluma kalıyor, en sonda çocuğa kalıyor. bu noktada ailenin rolü çok önemli,
anne ve babanın rolü çok önemli, biz SPORBEN derneği olarak ailelerin de
eğitimine bu noktada çok değer veriyoruz.”
OTİZMLİ BİREYLERİN
AİLELERİYLE İLETİŞİMİ NASIL OLMALI?
“Otizmli bireylerin ailelerle olan iletişimi gerçekten de
tamamen sevgi ve hatta sevgi yumağıyla dolu bir ilişkiyle başlıyor. Fakat farklılıklar ve kendini geliştirememek,
özellikle ailelerin yanında çok artmaya başladığı için artık çağımızdaki
aileler maalesef ergenlikle beraber işin içinden çıkamaz bir hale
geliyorlar. Bu yüzden bence, bir
eğitimci olarak net şu tanımlamayı yapabilirim ki, mutlak olarak ailelere
destek vermek gerekiyor. Tanının alındığı yaştan itibaren bu çocukların
hayatının ciddi bir düzene sokulması gerekiyor. Uzmanlarla beraber ortak bir
koordinasyonla çocuğun hayatı iyi bir noktaya getirilmeli.”
SPORBEN İLE GELEN
BAŞARILAR NELER? BİZE BİRKAÇ ÖRNEK VERİR MİSİNİZ?
Bener Erkorur, “Spor aktiviteleri ile otizmli bireylerin,
aşırı asabiyet ve kontrolsüz hareketlerden kurtulmaları sağlanırken kişisel
becerilerinin gelişmesi ve toplumsal hayata katılmaları konusunda olumlu yönde
gelişmeler kaydediliyor.”
Erkorur, spor becerilerinin kazanılmasından sonra otizmli
bireylerde yaşam, sosyal ve dil gelişiminde olumlu değişiklikler gözlemlendiğinin
altını çiziyor. “Çalışmalarımızdaki öğrencilerimizin vaka çalışmaları gerçekten
de birçok otizmli bireyin hayatına dokunabilecek ve onlara rol model olabilecek
şekilde ilerliyor. özellikle Mari Cankardeş 2011 yılında SPORBEN Projesi’ne
başvurduğunda yaşamış olduğu otizmde farklı davranışlar ortaya koyuyordu; kask
ve kolluklar takarak kendine zarar vermeyi engelleyici davranışlar
gösteriyordu. Maalesef davranışları onları çıkarttığımızda canını acıtabileceği
ve kendine zarar bileceği bir boyuttaydı. Bu davranış problemleri ile beraber
aile gerçekten de yaşamını yaşayamaz, sürdüremez hale gelmişti. Yaklaşık 12
senedir Mary’nin hayatında spor ve yaşam projesi altında yer alıyoruz. Artık
gördüğünüz gibi kas takmıyor, kolluk takmıyor ve hiçbir toka takmadan da
hayatını yaşayabiliyor. Marie 7 gün 24 saat boyunca uzmanlarımız tarafından
Pediatrik destekle çok ciddi bir çalışma programında tutuluyor, bizi her konuda
psikologlar, psikiyatristler ve alan uzmanları destekliyorlar ve bu destekte
beraberiz. Sadece ruhumuz olan spor ve yaşam projelerinde menüye yardımcı
oluyoruz. Hocalarımız bu konuda eğitim almış durumdalar ve derneğimizde bizimle
beraber eğitim alarak kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar. Semra hocamız
mesela Urfa’dan İstanbul’a gelerek çok özel bir emek verdi ve Mari’nin
hayatında yaşam ve spor hocası olarak görev yapıyor. Gün içerisinde beraber
geziyorlar, dolaşıyorlar, sosyal aktivitelere katılıyorlar, sporda yapıyorlar
masa tenisi yapıyorlar, bisiklete biniyorlar, havuza giriyorlar, yüzüyorlar…
Otizmin en önemli olan noktalarından biri boşlukta bırakmadan her anın
doldurabilme Projesini yapıyoruz. Ve bu sayede Meri’nin yaşamında fark yaratmış
durumdayız.”
OTİZMLİ BİREYLERİN
SOSYAL ORTAMLARDA YAŞADIĞI ZORLUKLAR NELER? İNSANLARIN TEPKİLERİ VE
DAVRANIŞLARI KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Bener Erkorur, otizmli bireylerin temel sorunlarından
birinin kendini ifade etme güçlüğü olduğunu belirtiyor. “Otizmli bireylerin
spektrumu içerisinde ortaya koymuş olduğu problem ve davranışların
temellerinden biri de maalesef konuşma becerilerinden yetersiz kalması… Aşağı
yukarı yüzde 75 oranında otizmli, kendini ifade edemiyor ve konuşamıyor.
Konuşanlar da çoğu kendi net olarak ifade edemiyor. Bu anlamda iletişim
becerileri maalesef yetersiz kalıyorlar. Toplumumuzun da bu konuda farkındalığı
düşük bir noktada. Çünkü Türkiye’de 10 kişiden 8’i otizmi tanımıyor, bu çok
ciddi bir oran rakamlara göre 400.000’in üzerinde otizmli olduğu düşünülüyor.
Şu anda Amerika Psikiyatri Derneğin açıkladığı orana göre ‘her 36 çocuktan bir
otizmli’ toplumun bu konuda ciddi bir farkındalık oluşturması gerekiyor. Biz
SporBen kulübü olarak belli dönemlerde Nisan ayında otizm ayı olduğu için,
tenis turnuvaları ve farklı etkinlikler yaparak otizmi farkındalık haline
getirmeye çalışıyoruz.
Otizmli bir öğrencimin çok güzel cümlesi var, “Onur, sen
toplumdan neyden rahatsız oluyorsun?” dedim. Bana dedi ki, “Ben bize acınılarak
bakılmasından rahatsız oluyorum.” İşte bunu mutlaka kaldırmamız gerekiyor,
hasta ve engelli olmadıklarını farklı olduklarını farklı yeteneklere sahip
olduklarını anlamamız gerek. Bunu keşfettiğimiz de ise toplumun içerisinde
onları katabileceğimizi onlara göstermemiz gerekiyor.”
HER OTİZMLİDE FARKLI
ETKİLER VE BELİRTİLER VAR, BU FARKLILIĞA GÖRE EĞİTİM ÇEŞİTLİLİĞİNİ NASIL
SAĞLIYORSUNUZ?
Erkorur, derneğin de simgesini taşıyan parmak izinin aslında
bireylerin farklılığını temsil ettiğinin altını çiziyor. “Sporben projesini
ortaya çıkardığımda projenin hem logosunu hem de projenin nasıl bir yol
izleyeceğini düşündüğümde şöyle bir karar verdim; parmak izi! Her birinin
parmak izi birbirinden farklı, birbirinden farklı oldukları için her biri özel
tasarlanmış bir yaşam planı ve eğitim planı yapma durumundasınız. Çünkü her
çocuğun öğrenme şartları farklı, öğrenme yöntemleri farklı, eğer bunu keşfeder
ve doğru şekilde yaparsınız çocukların hayatında fark yaratmış olursunuz.
Mesela Caner tiyatroda başarılı olabilir, Mehmet Can tiyatroda ona eşlik
edebilir ve başarılı olabilir. Arda teniste başarılı olabilir Mari yüzme de
olabilir ve bunun gibi birçok örnek artırılabilir.”
DİĞER ÇOCUKLARLA
SINIF EĞİTİMİNDE NASIL UYUM SAĞLIYORLAR?
“Bizim için bu bir sosyal beceridir sosyal çalışmalardır
çünkü ülkemizdeki insanlar otizmin farkında olmadıkları gibi otizmli birinin
nasıl eğitilmesi gerektiğini de bilmiyor. Okullarda çocuklarımızı sadece
kaynaştırma öğrencisi olarak özel öğrenci konumuna getirerek belirli bir
noktada biraya getiriyorlar. Toplumun bir diğer hatası bu çocukları aynı duvar
içerisinde bir araya getirmesi! Bu çocukların görsel ve taktiksel yönleri çok
güçlü olduğu için birbirinden olumsuz davranışları belirli noktaları
gözlemleyerek hayatlarını bu anlamda olumsuzluklar taşıyabiliyorlar. Biz ise
buna tamamen karşı gelecek bir sistem içerisinde çocukların diğer akranlarıyla
beraber aynı ortamda bulunmaları gerektiğini fakat sınırlı ve zamanlı planlama
içerisinde yer aldığını düşünerek okullar ve diğer spor kulüpleri ile ortak çalışmalar
yapıyoruz.”
BAZI OTİZMLİ
BİREYLERDE OBSESİF BOZUKLUKLAR GÖRÜLÜYOR. BU DURUMLARDA NASIL BİR YOL
İZLİYORSUNUZ?
Bener Erkokur, Sportizm Derneği desteğiyle, otizmli
bireylerin özel eğitmenler eşliğinde spor yapmalarını, hayat ile gerçek anlamda
tanışmalarını sağlıyor. “Otizmli bireylerin hareketleri parmak izi gibi
birbirinden farklı olduğu için onların streotipik ve obsesif davranışları da
şekil değiştirebiliyor. Farklı davranışlarda bulunabiliyorlar. Kimisi pencereyi
açıp kapatabiliyor, kimisi ellerini hareket ettirebiliyor ya da vücudunu
sallıyor, kimi kitapları aynı şekilde düzenliyor, kimi ortaya koymuş olduğu
obsesiflikle bunu yapabiliyor. Ama benim yapmış olduğum gözlemde hepimizde
zaten obsesiflik var. Hepimizin obsesif davranışları var. Biz bunları sadece
kontrol edebiliyoruz onlar ise bunu kontrol edemiyorlar. Buradaki nokta beynin
kendini kontrol etme yönü. İşte biz bu noktada çok önemliyiz. Çünkü spor,
çocukların kendini keşfetmeleri, tanımaları ve kontrol etmelerinde özellikle
Nöro gelişimsel ve beynin farklılıkları öğrenme egzersizleriyle bunu başarmış
oluyor ve çocuklar kendilerini bu anlamda kontrol edebiliyorlar.”
ACI EŞİKLERİ
KONUSUNDA ÇEŞİTLİ SÖYLEMLER VAR. ACIYI NASIL ADLANDIRIYORLAR?
Acı eşiği ve Ağrıma noktalarına tüm ailelerimiz bu durumdan
çok muzdaripler çünkü çocuklar kendilerini hem iletişim anlamında ifade
edemiyorlar hem de yaşadıkları ve hissettikleri ifade etmekte de ciddi
zorluklar yaşıyorlar maalesef.
KRİZ ANINDA
RAHATLAMALARINI SAĞLAMAK İÇİN NELER YAPIYORSUNUZ YA DA NELER YAPILMALI?
“Biz kriz anlarını yönetme konusunda çocuklarımızı
yönetebilmek için önce onların hayatlarını yönetmeye çalışıyoruz. Çünkü
hayatlarını yönetemediğiniz hiçbir çocuğun krizi ve problemini yönetemezsiniz.
Biz ekip olarak bu çalışmayı çok yoğun bir şekilde yaptığımız için bu çocukları
artık tanıyoruz. Hücrelerini biliyoruz, nerede, ne yapacaklarını çok iyi
anlayabiliyoruz. Ortaya koyacağı bir problemden önceki alt problemleri
irdeliyor, biliyoruz, çözüyoruz. Önce onları söndürürüz ki büyük probleme
sebebiyet vermeyelim. Ama her otizm de çocuğun belirli dönemleri var, o
dönemleri girdiğinde çok ciddi bir girdaba giriyorlar. O girdapta da elimizden
geldiği kadar onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.”
BU PROJENİN SEMBOL
İSİMLERİ VAR MI?
Bener Erkorur’un ekibinde yer alan Burak Erdoğan, Sporben sporcusu
olarak şu anda Türkiye'nin tenis oynayan ilk otizmli bireyi ve diğer bireylerin
de örnek aldığı bir isim haline geldi.
“Bu Proje Burak Erdoğan ile başlamış bir proje. Çünkü onun ortaya katmış
olduğu bir başarı var ve bir otizmli olarak vermiş olduğu mücadele bence bugüne
kadar benim birebir çalıştığım 127 otizmliye de ilham oldu. Onun dışındaki tüm
ülke hata yurt dışındaki insanlara bile ilham oldu. Onunla beraber proje devam
ederken Doruk Davran, Can Demirci, Ege Deniz, Mari Cankardeş, Dila Karacaoğlu
gibi çocuklarla da spor başarıları ortaya çıktı. Ve biz bu çocuklarla sporcu
otizmliler yetiştirdik yani sporben projesi aynı zamanda sekiz otizmli ile on
tane madalya alarak Türkiye’de bu çocukların Olimpiyatlara kadar gidebileceğini
gösterdi. Dilara Samsun, Avrupa Şampiyonu oldu. Doruk Davran dünya şampiyon
oldu. Ve bu çocukların da otizmli sporcu olabileceklerini Türkiye’ye gösterdik.
Bu proje devam ederken ben sanat ve sporun bir araya getirilmesine çok inanan
bir eğitimciyim. Bu dönemde de geçen sene çok özel bir proje imza attık. Mehmet
Can Hacılar ile Caner Karabağ ilk defa hayatlarında iki profesyonel
tiyatrocularla beraber bir profesyonel tiyatro sahnesinde kostümlerle beraber
sahneye çıktılar ve 1,5 saat boyunca tüm insanlara bu bireylerin neler
yapabileceklerini gösterdiler. Bu demek oluyor ki sanat ve spor bir araya gelince çok daha farklı başarılar
ortaya çıkabiliyor.”
SİZİ BU YOLDA EN ÇOK
ZORLAYAN ŞEY NEYDİ?
Erkorur, “Beni bu projede en çok zorlayan maalesef ki,
ülkemizin devlet koşullarının bizler gibi derneklere gerekli desteği
verememeleri ve ailelerimizin toplumda gerekli anlayışı görememeleri… Bunun
devamında da en zoru çocuklarımızın toplum tarafından hala kabul edilmemiş
olması.”
DİZİ VE FİLMLERDE
YARATILAN OTİZMLİ KARAKTER VE ALGILAR NE KADAR GERÇEKÇİ?
Bener Erkorur, son zamanlarda dizilerde popüler olan otizmli
karakterler hakkında farkındalık için gerekli ama yeterli değil açıklamasında
bulunuyor. “Son zamanlarda yaratılan karakterler bizim için çok önemli çünkü
farkındalık yaratıyor ama işin icra ve eğitimsel yönü ve dahası aileni
verilecek mesaj kısmına gelince; ben ona şöyle bir ek eklemek istiyorum. Lütfen
ama lütfen bırakın rollerdeki insanları oynatmayı, gelip de Mehmet Can’ı ya da
Caner’i burada taklit ettirip “Gel onları gözlemle onları oyna!” demek yerine
buyurun işte hadi yetiştirin Mehmet Can ya da Caner’i! Çıkarın sahneye onlar
oynasın. Biz dernek olarak bunu yapıyoruz ve ben en iyi
mesajı onların kendisinin verebileceğini düşünüyorum. Bizim de bu yöndeki
projelerimiz devam ediyor, inşallah kısa film ve devamında çok daha farklı
filmlerle de bu çocukların gerçek hayattaki gerçek rolleri ile onları
göstereceğiz.”