SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ
Günümüzde yaşanan toplumsal ve toplumlar arası olaylar salt
yaşadığımız anda kendiliğinden ortaya çıkan olaylar değildir. Olayın türüne,
derinliğine, etkilediği alanın genişliğine göre zamansal bir sürecin uzantısı
ve sonucu olarak belirirler. Zamansal süreç, olayın bu yönlerine göre
değişkenlik gösterirken bunun farkında olmayan, tedbir almayan ya da alamayan
toplumlar zafiyet derecesine göre muzdarip olurlar.
***
Bu cümlelerden hareketle değerli okurlarım önce yakın
geçmişimize bir göz atalım. Benim belleğime kazındığı gibi birçok duyarlı
insanımızın da hatırasında hâlâ canlı olan bir resmi hatırlayalım. Çok değil
daha 1990’lı yılların sonunda, 2000’li yılların başında IMF yetkililerinin
karşısında her an azarlanacakmış gibi el pençe divan duran ülkemiz
başbakanlarının resmi, İsmi, partisi önemli değil: önemli olan bu ülkenin
başbakanı olmaları… Bu satırları yazarken dahi içimdeki burkulmanın o dönemden
kalma bir millî onur zedelenmesi olarak yansıdığını ve benim gibi içinde sızı
kalan birçok vatansever olduğunu düşünüyorum. Siyasal bir kavram olarak Batı
dünyası diye adlandırdığımız ülkelerin siyasi gücüne –mevkidaş bile değil
yalnızca bir kurumun yetkililerine- ceket düğmeleyerek hazır ol’da duran bir
mağlubiyet anlayışı…
***
O günden bugüne neler hangi oranda değişti, hangi alanlarda
ve yine ne oranda güce erişme imkânı bulunabildiyse bunların üzerinde durmak,
geleceğimize yön vermede bu yolların o oranda doğru olduğunu söylemek akılcı
bir yaklaşım olacaktır. Güç oranının farkında olunarak, amiyane tabirle ucuz
kabadayılığa kaçmadan, alınacak ve uygulanacak kararların topluma moral ve
inanç aşılayacağını; ikilemlerin, kararsızlıkların ülkeler arası denge ve
stratejide yorulmalara yol açacağını teslim etmek gerekli.
***
Doğru yolda alınan mesafelerin topluma her yönüyle direnç
sağlayacağı gerçeğinden hareketle zafiyet noktalarını tespit ve alınacak
önlemler, güç mücadelesinde pozitif bir anlayış ve ilerlemenin ivmesi
olacaktır. Varılan nokta, gelinen yolda yürümekten geçtiğine göre, noktanın
hedef olmadığı bir yaklaşımın sürdürülmesi gerektiği sosyolojik bir
gerekliliktir. Bir başka ifadeyle ileri ve daha ileri akılcılığı…
***
Toplumlar zafiyet damarlarına balon yöntemiyle genişlik
kazandırmadıkları/kazandıramadıkları sürece bedenin zayıf düşmesi anında,
hastalığın ölümcül sonuçlara yol açtığı tarihte hep görülür olmuştur. Toplumda
var olan dinsel, mezhepsel ya da siyasal ayrılıkların aslında bir zenginlik
olduğu algısının topluma kazandırılması; toplumları etik bunalımlara sürükleyen
yoksullaşma tablosunun önüne geçecek önlemlerin alınması; toplumun demografik
yapısını bozan ve devletin güçlü zamanlarında hissedilmeyen fakat zayıf düştüğü
ya da, hep olduğu gibi, Batı dünyasının kaşıdığı zamanlarda yıkıcı hâle gelen
farklı kültürlerdeki kitlesel göçlerle ilgili süreç politikalarının vakit
geçirmeden yürürlüğe konması balon yönteminin kanın akışına işlerlik
kazandırması demektir.
***
Bilginin elde edilmesi ve kullanılması süreçlerinin, savunma
sanayiinde olduğu gibi, hız kesmeden günün ötesine taşınacak bir stratejik
anlayış ve yöntemle, zafiyet damarlarına ferahlık kazandırması; toplumu “ toplu
vuran sineler” halinde yoğuran kültürel kimliğimizi koruyacak ve geliştirecek
sistemlerin alanın söz sahipleriyle meşveret içerisinde oluşturulan bir yol
haritasıyla izlenmesi güçlü toplum olma yolunda atılacak önemli adımlardır.
***
Sesimizi duyan olur mu bilmiyorum ama içinde bulunduğumuz
durum, yaşadığımız dünya bu ülkeyi seven insanlar olarak bizleri,
düşüncelerimizi hatırlatma gereğine yönlendiriyor.
Tarihimiz, inancımız da milletimizi güçlü olmaya mecbur
kılıyor.