SÖZDE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA...

Bölücü terör örgütü kurulduğu günden beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemiz başta olmak üzere teröristler tarafından katledilen o kadar çok bebek var ki saymakla bitiremem. Ama bu zatlar bir gün çıkıp bir tanesi için bile “İnsan Hakları”ndan bahsedememişlerdir. Zaten artık kendilerinden de öyle bir beklentim yok. Ama kendilerine şunu sormak istiyorum:

Size göre dağdaki teröristin “İnsan Hakları” var. Hatta bölücü terör örgütünün ele başısı caninin bile öyle bir hakkı var. Ama teröristin “Şehit” ettiği Polisimizin, askerimizin, sivil vatandaşımızın, 3 aylık bebemizin “İnsan Hakları” yok! Öyle mi? Peki! Bunlar “İNSAN” değil mi? Bunlarında “Yaşama Hakkı” yok mu? Eğer “VAR!” diyorsanız, neden bugüne kadar çıkıp şehitlerimizin hakkını aramadınız?

Neden bir gün şehitliğe gidip, mezar taşlarının üzerine birer kırmızı karanfil koymadınız? Ya da neden Şehit analarımızı ziyaret edip “evladınız kadar olmasak da evladınızın yerine bizi koyun bizde sizin evladınız deyip, elini öpmediniz”? İşinize mi gelmedi? Yoksa başka bir nedeni varda, ben mi bilmiyorum? Neyi gizliyorsunuz? Açıklayın da tüm millet öğrensin yahu!

Asırlardır etle – tırnak olmuş bir milleti “Vay Doğu Sorunu var! Vay Kürt Sorunu var! diye sorunlar uydurarak, Avrupa’nın lobi odalarında gezip Türkiye’yi şikayet ettiniz ve destek aradınız. Yalan mı? Neden bir günde çıkıp, o lobi odalarının kapalı kapıları ardında “gencecik fidanlarımızın ‘İnsan Hakları’nı terör örgütü ihlal ediyor ve onların ‘Yaşama Hakları’nı ellerinden alıyor, bu konuda şöyle fikirlerimiz var şehit ailelerimize ve gazilerimize şu şu haklar verilsin” diye dosyalar hazırlayıp sunmadınız? Sundunuz da milletin mi haberi olmadı? Yok! Değil mi?

Ancak teröristleri dağdan indirmenin çözüm yollarını sundunuz veya mahpustaki teröristlere şu haklar verilsin dediniz. “Dağdan insinler, ovada demokratik yollarla haklarını arasınlar” dediniz değil mi? Yahu bir düşünün! Adam polisime, askerime, sivil vatandaşıma hatta 3 günlük bebeye kurşun sıkmış, siz çıkıp bu itlerin “İnsan Hakları”ndan bahsediyorsunuz.

Ama herhangi bir sözde aydına bir vatandaş çıkıp kurşun sıktığında da aynı haklardan bahsedip “adalet önünde cezasını çeksin” de diyebiliyorsunuz. İş polise, askere gelince gıkınız çıkmıyor ki sesiniz çıksın. Eee, bu nasıl “İnsan Hakları Savunuculuğu” bilmem kimin katiline otuz yıl verilsin amma teröriste “Şartsız – Şurtsuz Af” getirilsin ve hatta mükâfat olarak da bazı haklar verilsin. İşinize gelince “Adalet” işinize gelmeyince “NO ADALET”. Öyle mi? Bu yağın bolluğu hangi devlette hangi ülkede var?

ABD kalkıp okyanus ötesinden burnumuzun dibine gelip, Irak’ta “İnsan Hakları İhlali” yapıyor, binlerce sivili öldürüyor, binlerce kadının ırzına geçiyor gıkınız çıkmıyor. Ya da daha geçtiğimiz günlerde cereyan etmeye başlayan Çinlilerin Doğu Türkistanlı kardeşlerimize uyguladığı “katliama”, “soykırıma” da kayıtsız kalıp gıkınız çıkmadı. Ama yeri geldiğinde sesiniz borazan sesi gibi meydanları inletiyor.

Yanılmıyorum değil mi? Yok yanılıyorsam buyurun meydanlar sizin. Teröristlere “Şartsız – Şurtsuz Af” tekliflerine karşı “Vatan, Millet ve Bayrak” için şehit düşmüş polis, asker ve sivil vatandaşlarımızın hakkını aramak için davetiye mi bekliyorsunuz? Ya da ABD ile Çin’in uyguladığı katliamlara karşı duyarsız kalmamak için… Siz kalkıp bunları yapmayın ondan sonra da biz “yok İnsan Haklarını, yok Demokrasiyi, yok Özgürlüğü, yok Barışı, yok Kardeşliği” savunuyoruz deyin. Gülerler halinize… Ve “Sözde Savunucular” derler. Yalan mı?

Ey Sözde İnsan Hakları Savunucuları

Ateş düştüğü yeri yakar. Ailesinde bir tane “ŞEHİT” yoksa önüne gelen katili, bölücüyü, Vatan hainini bile affeder. Sabancı ailesine bir sorun bakalım. Fehriye Erdal’ı topluma kazandırmak amacıyla affedip, Türkiye’ye getirip moral kamplarında moral depolayıp, Sabancı ailesinin fabrikalarında veya devletin herhangi bir kurumunda çalışmasını veya siyasete atılıp TBMM’ne milletvekili olarak girmesini isterler mi?

Ya da Üzeyir Garih’in ailesine. “Şartsız – Şurtsuz Af”la Üzeyir Garih’in katilinin mahpustan çıkartılıp, topluma kazandırılmak amacıyla iş – güç verilmesine ne derler? Hiç düşündünüz mü? Düşünmezsiniz tabii! Niye düşünesiniz ki? Siz sadece işinize geleni düşünürsünüz. Amma iş öyle değil. Ben ve benim gibi olanlar herkesi düşünüyor. Ve diyoruz ki; “Adaletse herkese adalet. Herkes suçunun cezasını çeksin. Hiçbir suç cezasız kalmasın…”

“Suçlunun adalet önünde cezasını çektiği bir Türkiye’de huzur içinde yaşamak dileğiyle…”

Kalın sağlıcakla...