SÖZ AĞIZDAN ÇIKAR BEYLER!

Bende hile hurda olmaz, karnından konuşma ise hiç olmaz. Dalağı dışında olanlardanım. Bir insanın arkasından konuşuyorsam, yüzüne de konuşacak yüreğe sahibim. Kimseye ‘eyvallah’ım yok.

Bugüne kadar yoktu, inşallah bugünden sonra da olmaz. Bazılarına batıyor tabi ki bu tarzım. Gazetecilikle alakası olmayan, yazdıklarıyla değil, yazmadıklarıyla evlerine ekmek götürüp, çoluk çocuğunun kursağından geçirenlerden değilim.

Meslek benim onurum ve yaşam tarzım. Dolayısıyla da yaşadığım gibi düşünür, düşündüğüm gibi de yaşarım. Onun için hilem hurdam olmaz.  Yani Hazreti Mevlana’nın dediği gibi göründüğüm gibi olanlardanım, olduğum gibi görünenlerdenim. İki yüzlü olmadım hiç.

Yalakalık yapmam, kimseden de korkmam. Onun için kime nerede ne zaman tepki koyulacağını çok iyi bilirim. Hele hele nezaket kurallarını da. Birine bir söz verdiğimizde mutlaka yerine getirmişizdir. Getiremediğimiz oldu ise de haklı bir gerekçesi mutlaka vardır. Öyle laf olsun diye söz verilmez, vermedim vermem de. Vereni de sevmem.

Tarihte bile yeri vardır söz verip söylemenin. Ünlü dervişe sormuşlar, “Zor olan nedir?” diye. Dervişin cevabı net, “Söz vermek, söz söylemek” demiş. Ve eklemiş, “Anlatması da zor, anlaması da.”

Sakın bu sözü bir menfaat gibi algılamayın. Bizim işimiz gazetecilik. Ya haber için yada televizyonda yaptığımız program içindir. Yoksa başka işle işimiz olmaz.

Ben bu kentte birçok bürokrat gördüm, birçok STK başkanı gördüm. Hem de en aliyülalasından (pek fevkalade, pekiyi), nezaketli, zeki, becerikli ve dost.

Ama şimdi bu dönemde bu türleri mumla arasan bile bulunmuyor. Ya verdiği sözü unutuyor ya da bin bir bahane üretiyor. Hatta demlediğini söyleyip bizi yalancı çıkarmaya çalışıyor!

Bak sevgili dostum. Sen bu memleketin en önde gelen bir STK’nın başkanısın. Hani derler ya, “Boğaz dokuz boğumdur” diye. Ne söylediğine dikkat edeceksin. Valla ben böyleyim işte dalağım dışında, söyler atarım. Alınan da alınır. Ama ben çok alındığım için böyle pat diye yazdım.

BU KAÇINCI SÖZ OLDU

Madem bugün konumuz söz vermekten açıldı konuya devam edelim. Efendim sürekli gündeme getirdiğim bir konu var benim. Tam bir yılan hikayesi ama yılan bile şaşırırdı bu işe. Büyükşehir Belediyesi'nin ‘Güneş Doğudan Yükseliyor’ adını verdiği Doğu Garajı Nekropol Alanı, yeni adıyla Doğu Garajı Kültür ve Ticaret Merkezi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in göreve gelmesiyle birlikte 3 ay içinde hizmete açacağını söylediği şu meşhur alan. 2019’dan buyana en az 14 açılama yapılmış burayla ilgili.

Her seferinde “Bitti, sona gelindi” gibisinden. Yani her seferinde yeni bir söz verilmiş Antalyalılara. Hatta ben bile saymayı unuttum bu konuda kaç kez söz verildiğini!

En son iki gün önce esnafa vaat edilen işyerlerinin teslim edilmediğini yazdığım ve verilen sözün tutulmadığını anlattım. Ama ilgililerinden tek bir ses yok. Resmen ölü taklidi.

Bana göre verilen söz senettir ve ödenmesi de mecburidir. Lakin borcuna sadık olan kim? Tıpkı Başkan Böcek gibi. Bir haller oldu Konyaaltı’ndan geldiğinden beri.

Çünkü verdiği sözlerini ya tutmuyor ya da o yukarıda bahsettiğim STK başkanı gibi unutuyor. Acaba koronavirüsten dolayı mı diyeceğim ama hatırladığını pek tabi hatırlıyor.

Bu alanla ilgili 28 Kasım’da yani 3 gün önce sosyal medya hesabından bir video ve birkaç cümlelik paylaşım yaptı Böcek. Yine mi son olacak diye şöyle baktım. Ama öyle değilmiş.

“Doğu Garajı Antalya’mızın sanat ve tarihle buluşma noktası haline geliyor. Doğu Garajı Kültür ve Ticaret Merkezi’nin ticaret alanı inşaatını Haziran ayında tamamladık. Şimdi ise tiyatro, bale, opera, konser ve eğitimlere ev sahipliği yapacak olan kültür alanını tamamlıyoruz” diyor Sayın Başkan Böcek.

Yani yine tarih yok. Ama videoda konuşan Fen İşleri Daire Başkanı Serkan Temuçin tarih değil afaki gün veriyor. “Yıl sonuna hazır olacak.”

İnanalım mı inanmayalım mı bu söze? Siz kendiniz inanıyorsanız bizde inanalım. Ama tek şartla; Sözün ağızdan çıktığını unutmazsanız.