SÖYLEMEK ZOR AMA YAZMAK DAHA ZOR

Birine bir laf söyleyeceksen yüzüne söyle. Çünkü arkasından söylemek ya gıybete, girer ya da yalan dolan olur. Ama yazmak?

İşte yazmak söylemekten daha zor.

Önce kimin hakkında ne için yazacağına ve doğru olup olmadığına karar vermek zorundasın. Yoksa ha gıybet, ha yalan dolan.

İnanın günlük yazı yazmak öyle bildiğiniz gibi değil.

Öyle oturduğun yerden “Ne var ya bende yazardım iki satır” demeye benzemiyor.

İnsan başına gelmeyince bilmiyor.

Mideden, işkembeden bir yerlere bağlı değilsen, istediğini yazmak şöyle dursun bir iki cümle bile kurdun mu anandan emdiğin sütü burnundan getirmek için yarışa giriyorlar.

Ne “Sözde gazeteciliğin”, ne de “Ne mal olduğu belli” yaftaları ile karşı karşıya kalıyorsun. Adamı bir komplodan kurtarsan bile “Sözde gazeteci” yaftasını boynuna asmaya yelteniyor.

Ama olsun varsın.

Ben doğruları, doğru bildiklerimi yazmaya devam edeyim de “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” misali takdir eden biri çıkacaktır elbet.

Ha böyle yaptığın zaman dostun, arkadaşın, dünyaya aynı pencereden baktığın insan bile, senden gözlerini kaçırıveriyor.

Sebebi ise hoşuna gitmeyen bir şey söyleyip yazmam.

Ben kimseye yaranmak için yazmıyorum, onun için de bildiğim doğru yolda yürümeye devam edeceğim.

Kimseye bu konuda bir eyvallahım olmayacak.

Yukarıda yazdıklarımdan alınan alınabilir, üstünü vazife çıkaran çıkarabilir.

Kimseyle bir derdim yok.

Ancak vatan ve millette ihanet edenlerle çok ama çok derdim var.

İki elim yakalarında olacak.

Bu da böyle biline.

KORANA VE DELTA İLLETİ

Koronavirüs yeni bir boyut kazanmaya başladı.

Artık Delta varyantından söz eder, çevremizdeki bir çok insanın bu illetten hastanelik olduğunu duyar olduk.

Sorup soruşturduğumuzda ise hepsinin aşısız olduğunu ve durumlarının ağır olduğunu öğrendik.

Aşılı olanlardan tedavi olanların ise hastalığı hafif geçirdiklerini belirledik.

Hala Antalya’da binlerce kişinin aşı olmadığına da tanık olduk.

Ne için direnirler, ne için aşı olmamakta inat ederler anlamak mümkün değil.

Bakın beyler bayanlar; bu aşıyı öylede böylede olmak zorunda gibiyiz.

Çünkü aşının koruyuculuğu kanıtlanmış durumda. 

Bırakın artık şu inadı da gidip aşınızı olun artık.

Yoksa sonumuz hiç ama hiç iyi görünmüyor. Çünkü bu tablo böyle giderse sonbaharda ya kapanma gelecek, ya da aşısızlar için ciddi kısıtlamalar olacak.

Onun için gelin bırakın şu inadı.

Gidin aşınızı olun.

Okullar açılsın, işyerleri kapanmasın.

Kısacası geleceğimizi karartmayın, ipotek altına almayın.

Hadi canlarım benim.

KAFDAĞI’NDA GİBİSİN BAŞKAN

Antalya Pazarcılar Odası Başkanı İsmail Öz’ü uzun yıllardır tanırım ve hayatı hep pazarcıların işlerinin peşinde koşmakla geçmiş biridir.

3 bin 800 pazarcının temsilcisi.

Ancak son günlerde hep sitem dolu.

Merak edip kendisine sordum ve Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen’den 5-6 aydan beri randevu alamadıklarını söyledi.

İsmail Öz, öyle kendi işi için randevu falan talep etmemiş.

Hurma’ya yapılacak pazar yeri için görüşmek istemiş.

Yani sadece pazarcılar için değil, bölgedeki üreticiler ile binlerce bölge sakini için.

Ne için görüşmek istediği belli. Pazarcılar adam gibi bir yerde tezgah açsın, üretici ürününü daha iyi satabilsin, vatandaş ise ucuza evinin ihtiyacını karşılasın diye.

Pazarcılar Odası Başkanı halk için yırtınırken, halkçı siyaset yaptığını iddia eden Semih Esen’de gelen talebe kulağını tıkıyor.

Bak Sayın Esen; bu halk seni oraya ‘Burnun Kafdağı’nda’ olsun diye seçmedi.

İnsanlar sorunlarına çözüm bulsunlar diye oy verdi, o makama oturttu. 

Ama sen bırak halkçılık yapmayı, onlarla muhatap bile olmuyorsun.

Ayıptır, günahtır.

Senden beklenen geçmiş yönetim tarafından onay verilen pazar yeri için esnaf temsilcileri ile masaya oturup gerekeni yapmandır.

İKİSİNE DE NAZAR DEĞDİ

Manavgat yangınlarında yaptıkları çalışmalarla öne çıkan birkaç isimden biri olan Milletvekili Mustafa Köse ve Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’ye nazar değdi. İkisi de göze geldi.

Köse, evde talihsiz bir kaza sonucu kolunu kırarken, Tütüncü’nün ise koronavirüs testi pozitif çıktı.

Birinin kolu alçıya alınırken, diğeri hastanede müşahede altında.

Buna rağmen akılları yine sahadaki çalışmalarda.

İşte bundan dolayı göze geldiklerine inanıyorum.

İkisine de acil şifalar diliyor ve kısa sürede sahaya dönmelerini umut ediyorum.

ÇAVUŞOĞLU HER YERDE

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Manavgat orman yangınlarında 11 gün süreyle deyim yerindeyse gözüne uyku girmeden gece gündüz çalıştı.

Yangın bitti ama onun işi bitmedi.

Bir iki günlüğüne Ankara’ya giden Çavcuşoğlu, tekrar bölgeye geldi.

Bu kez ilk durağı Burdur Bucak oldu.

Evi yanan 80 yaşındaki Gülsüm Karadaş’a sarılıp derdini dinledi.

Gözyaşı döken Gülsüm Teyze’ye sarılan Bakan, “Devlet her sorununuzu çözecek. Yaraları saracağız” dedi. 

Gülsüm Teyze ise, “Devlet buraya yağmur gibi yağdı” sözlerini ile o algı operasyonu çekenlere gereken cevabı verdi.

Yani, millet kendi derdi ile dertlenenler ile provokasyon peşinde koşan yalan siyaseti üretenleri iyi ayırt ediyor.

Yok öyle değil diyenler Bucaklı Gülsüm Teyze’nin yanına bir uğrayıversin.

MHP HAYIR DUASI ALDI

Geçen haftanın takdir toplayan hareketlerinden biri de MHP yönetiminden geldi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin talimatı ile teşkilatlar ve belediyeler bölge halkı için yardıma koştu.

Manavgat’ta  yangından zarar gören vatandaşlara cuma günü 465 küçükbaş, 35 büyükbaş hayvan dağıtımı yapıldı. İlk etapta da yangınzedelere 327 küçükbaş ve 36 büyükbaş hayvan dağıtımı yapılmıştı.

Birileri laf üretirken MHP’liler ve Ülkü Ocakları’nın yaptığı bu anlamlı destek haftanın alkışlanacak harekete oldu.