SON VEDA

Yer ve gök orman kokuyor... Çünkü adını andıkça özleminin yeşili mavinin sonsuzluğuna doğru yol alıyor... Ört sevdiğim ört, bu gece üzerine yorgan yerine sevgimi ört. Yağmur damlası vurdukça pencerene yastığına başını bir başka koy. Bu yaşına kadar yaşadığın en uzun geceyi ilan et kendine.

***

Çünkü ömründe ilk kez bu gece misafir olacağım yasaklı hayatına. Dur, panik olma… Ekmek, su,  aş istemiyorum senden telaşlanma. Sadece göğsüne uzanıp dinlenmek istiyorum. Dinlenirken seni dinlemek olacak bu gece tek derdim. Sahi senin de tek derdin ben olmalıyım değil mi sevgilim?

***

Öyle ya onca yıl bensiz bir hayata seyirci kalmışsın. Bugün acısını çıkartmalı o boşa geçen yılların… Yağmur damlaları toprağa düştükçe içimi bir titreme alıyor.

***

Sen titrediğimi hissedince kollarının arasına alıp tüm ruhunla kavrıyorsun bedenimi. Derin bir nefesle ciğerlerine çekiyorsun özlem dolu kokumu. Boynumdan öperek ‘’Geceme hoş geldin sevdiğim’’ diyorsun.

***

 “Hoş bulduk orman kokulu sevdiğim” diyorum. Çok konuşan, hatta çoğu zaman sevişirken dahi kelimeleri israf eden ben bu gece ölüm sessizliğini üzerime giyiniyorum.

***

Değil konuşmak, nefes bile almak haram bu gece bana. Ve karanlığın içinden küçücük bir aydınlık doğuyor gözlerine. Gözlerimi kaçırırken yakalanıveriyorum bir çift göze.

***

Öyle derin, öyle içten, öyle çaresiz bakıyorlar ki bana sabah ezanı vakti ruhumu teslim etmemek imkansız. Öyle ya bu geceyi seninle geçirmenin bir bedeli olmalı değil mi? Kolay değil tabi her şeyi yok sayıp, unutup, geride kalanları ardımıza alıp sabaha kadar birbirimize sarılmak mucize olmalı…

***

Hissediyorum bu gece son gecemiz, son günümüz, son veda. Çıkmaz sokakların sonuna geldik, üzgünüm! Sol yanımda bir ağrı var. Bana öyle geliyor ki kollarındayken yine yenileceğim.

***

SON SÖZ

Bu yenilgi çok başka olacak. Burnuma cennetten orman kokuları geliyor. Hadi son kez sarıl bana sevdiğim. Öyle bir sarıl ki ölümün kıyısına varlığınla gideyim. Öyle bir sarıl ki korkusuzca son veda mı edeyim.