SİZE LÜZUM YOK

Ülkemizin geleceğini zor bir dönem bekliyor. Öyle böyle değil ama bayağı bir sıkıntı ile karşı karşıya kalacağız.

2.5 yıldır mücadele ettiğimiz koronavirüsten daha illet bir virüs, hepimizi şimdiden tedirgin etmeye başladı bile.

Virüs demem ağır bir kelime olabilir, yadırganabilir ama virüsten daha uygun bir kelime bulamadım bu duruma.

Vicdani açıdan baktığımızda, evet yapmamız gereken bir hareket bu fakat ülkemizin geleceği açısından baktığımızda ise tamamen lehimize gelişecek olaylar silsilesi yaşıyoruz.

Buraya kadar pek bir şey anlamadınız değil mi?

Şöyle açıklayayım;

Suriye, savaşın içerisindeyken 2011 yılında büyük bir mülteci göçü ile karşılaştık.

Suriyelilerin Türkiye'ye ilk kitlesel göçü 2011'de başlayan Suriye İç Savaşı sonucunda meydana geldi ve 2011 yılının nisan ayında ilk mülteci kafilesi ülkeye giriş yaptı.

Ekim 2012'de ülkedeki Suriyeli sayısı 100 bine ulaştı.

Akabinde her yıl katlanarak artmaya başlayan vatandaşlık almış Suriyeli sayısı ise 2021 yıl sonunda 84 bin 152'si çocuk olmak üzere 193 bin 293 kişi olarak kayıtlara geçti.

Türkiye'de yaşayan Suriyeli birey sayısı 99 bin 643 kişi olarak tahmin ediliyor.

***

Suriyeli mülteciler iyiden iyiye ülkemize yerleşip vatandaşlık alıp huzur içinde yaşamaya başladılar.

Hal böyle olunca Türk vatandaşları kendi ülkesinde mülteci konuma düştü.

Neden böyle diyorum?

Suriyeliler ülkemize geldiklerinde neden bu kadar mülteciye biz sahip çıkıyoruz, Avrupa neden kapılarını açmıyor gibi sorular her Türk vatandaşının dilindeydi.

O günlerde bu sorular pek dikkate alınmasa da günümüzde bu soruların ne kadar elzem olduğunu anladık.

Avrupa neden Suriyelileri almadı sorusunun üzerinden gidecek olursak;

Bu kadar mülteci bir ülke için tehlikeli çanlarının çalmasına sebebiyet verir.

Ucuz iş gücü, ülkenin demografik yapısı, suç oranları gibi birçok faktör yüzünden Avrupa, bu durumu savuşturmak istedi ve başardı.

Ülkemiz tamamen vicdanını dinleyerek, savaştan kaçan Suriyelilere kapılarını açtı.

Ama vicdanımız, mantığımızın önüne geçmemesi gerekiyordu.

***

Şu an ülkemiz son günlerde Afgan ve Pakistanlı mültecilerin sosyal medyalarından yayınladıkları videolar yüzünden ayaklanmış durumda.

Ülkemize sığınan, kapılarımızı açtığımız, sırtlarını sıvazladığımız, yedirdiğimiz, içirdiğimiz ve bu ülkede yaşamaları için birçoğuna vatandaşlık verdiğimiz bu insanlar, Türk kızlarını aşağılayacak, rencide edecek hareketler sergilemeye başladılar.

Yazıklar olsun!

İnsanın sığındığı bir ülkede bunu yapması tamamen, bağnazlığın ve cahilliğin örneğidir.

Bugün bu alçakça hareketleri yapanlar gün gelir, ülkemizin altından kalkamayacağı sorunlara da gebe olurlar.

 ***

Suriyeliler ülkemize ilk geldikleri yıllarda buna benzer şeyler yaşanmış hayatını kaybeden vatandaşlarımız bile olmuştu.

Şimdide Afgan ve Pakistanlılar yüzünden yüz kızartan haberleri görür olduk.

İnsan yediği kaba pisler mi?

Bunların midesi kaldırıyor ki pisliyorlar.

***

SON SÖZ

Devletimiz bir an önce bu konuda gereken hassasiyeti göstermeli ve mülteci konusundan yeni bir politika izlemelidir.

Sadece çocukları ve kadınları ülkemizde tutup yetişkin erkek mültecileri ülkelerini iade etmeliyiz.

Bu yol, yol değil. Gün gelir görmek istemediğimiz şeylerle karşılaşabiliriz. Bu gibi olayları yaşamadan bir önce harekete geçmeliyiz.

Ülkemiz şu an Rusya – Ukrayna Savaşı nedeniyle zaten bir çıkmazın içerisinde bir de mülteci sorunun büyümesi ve Türk halkının ayaklanması işleri iyice zorlaştıracaktır. Umarım durum daha da olumsuzlaşmadan bir an önce bu konuya el atılır.