SİYONİSTLERİ NE MUTLU EDER?

Bir Yahudi Siyonistine sormuşlar; Seni en çok ne mutlu eder?

Cevap: Müslümanların birbirleri ile kavga etmeleri, birbirlerine köstek olmaları, birbirlerinin kusurlarını araştırıp yaymaları. Çünkü o zaman benim yaptırmak istediğimi onlar bana ihtiyaç kalmadan kendi aralarında yapmış oluyorlar.

Gerçekten çok ibretlik değil mi? İslam’ın ve Müslümanların düşmanlarını yeteri kadar sevindiriyoruz olsa gerek. Niye mi? Şöyle bir etrafıma cemiyete bakıyorum da maalesef bir hoca başka hoca aleyhinde konuşuyor, bir cemaat diğer başka bir cemaat aleyhinde konuşuyor, bir tarikat başka bir tarikat aleyhinde konuşuyor, bir parti başka bir parti aleyhinde konuşur. Bir düşünce başka bir düşünce aleyhinde konuşuyor. Bu kadar aleyhte konuşmalar neleri lehimize çeviriyor?

***

Ben söyleyeyim, koca bir hiç! Evet, koca bir hiç. Hem de hiçbir şey kazandırmıyor. Hiçbir fayda sağlamıyor. Sürekli insanlar şu kısacık hayatta hem kendilerini hem başkalarını üzüp duruyorlar. Benden bu konuda misal istemeyin. Çünkü bu aleyhte konuşmalar daire daire içinde en küçük akraba aile ortamına kadar giriyor.

***

Öyle ki öz kardeşler bile zaman zaman birbirleri aleyhinde konuşabiliyor. Kim bilir belki siz benden bu konuda daha çok tecrübeler yaşamışsınızdır. Hani derler ya hayatımı yazsam roman olur. Aman ha yazmayalım bu hayatımızı romanımız olmasın. Çünkü dramatik sahnelerden bıktık.

***

Müjdeler diyarı cennetten gelen nice haberlere hasret kaldık. Resulullah söylüyor, Evliyaullah söylüyor. Yazmayalım ki o müjdelere perdeler çekilmesin menfi dünyamızda. Ah bilseydik, ah anlasaydık her sözümüzün, özümüze mahşeri günde yapışacağını. Acaba bu kadar cesur olup dövebilir miydik sözlerimizle birbirimizi?

***

Kim bilir materyalist Müslüman mı olduk çıktık 21’nci yüzyılda meydanlara? Anlamadan dinlemeden, neden ve niçinine bakmadan, olayları içinde bulunduğu şartlar içinde değerlendirmeden çok şüpheli mevzularda bile çok kesin sözlerimiz oldu.

***

Bir bilgine sormuşlar. İnsanlara anlattığın bilgileri onlara kabul ettirebiliyor musun ki sana Bilgin demişler. Bilgin cevap vermiş. Beni takip edin. Soruyu soranlar bilgini takip etmiş. Bilgin ahaliye seslenmiş herkes toplansın beni takip etsin.

***

İnsanlar büyük bir kalabalık olup bilgini takip etmişler. Bilgin yüksek bir tepeye çıkmış.  Ve parmağını gökyüzüne doğru kaldırmış. Bu sırada insanlar ikiye ayrılmış. Bir kısmı demiş: Bilgine bakın elini kaldırmış bize parmağını gösteriyor. Diğer kısmı demiş: siz Bilginin parmağına bakmayı boş verin de parmağının ucunda gösterdiği Güneş’e bakın.

***

Ve bilgin seslenmiş o soruyu soranlara: Aldınız mı cevabınızı? İşte hikayeyi hakikate tatbik et bakalım. Aldınız mı sizde cevabınızı? Aldık mı cevabımızı? Hangimiz parmağa bakıyoruz. Hangimiz parmağın ucundaki güneşe bakıyoruz. Nefis muhasebemizi yapalım.

***

ELEŞTİRİ YAPMAK

Bir de şunu anlamıyorum. Eleştiri yapmak kavramını kim sokmuş bizim lügatımıza. Yani Müslüman’ın lügatında eleştiri yapmak var mı? Bu konuda o kadar araştırma yapıyorum. “Bir tane kaynaklarda ey müminler birbirinizi eleştirin birbirinize zarar veren yorumlar yapın sürekli. Şüphesiz ki ey müminler birbiriniz hakkında yapacağınız eleştiriler ve aleyhinizdeki yorumlar size cenneti kazandıracaktır” denildiğini yazdığını göremedim. (Devamı yarın)