SİYASETTEN BİLE ÖNCE AKLIMIZA SEVGİ GELMELİ

İçimiz dışımız SEÇİM, işimiz gücümüz SİYASET, neredeyse ekmeğimiz AŞIMIZ olacak siyasetteki tartışma. Bu işi yapanların sayısı belli. TBMM’ye giren de CUMHURBAŞKANI olan da belli. Normal yani bizim gibi vatandaşların ÇENESİ yorulmaktan, boşa VAKİT ÖLDÜRTMEKTEN başka bir işe yaramıyor SİYASET. Sağa bak olmuyor sola bak hiç olmuyor, boşa koy dolmuyor.

Dün ortalık yine TOZ DUMANDI. İstifa eden sığınma milletvekilleri, peş peşe birbirlerini suçlayan MİLLET İTTİFAKI bileşenleri. KANDİL’den gelen yeni talimatlar, SELO’nun HDP’yi yerden yere vuran açıklaması. Hepsini üst üste koysan bir ARPA boyu yol alınamayan siyaset.

Bu HENGÂMENİN ardından bugün ÇİÇEĞİ burnunda ve ESKİLER olmak üzere milletvekillerinin TBMM’de yemin töreni olacak. Meclis açılışı ve yeminler tamamlandıktan sonra sanırım kısa bir tatil süreci yaşanacak. Daha İŞE BAŞLAMADAN tatil. Tıpkı işe yeni giren birinin “Ne zaman EMEKLİ olurum” diye sorması gibi.

Neyse bunları bir kenara bırakayım. Pazartesiye kaldığımız yerden devam ederiz. Haftayı GÜZEL GÜZEL bitirmek istiyorum. Çünkü bu MUHABBETTEN sıkıldım. Bunun için haftayı SEVGİ ve AŞK üzerine yazarak kapatmak adına “Önce sevgi” diyorum. Ünlü düşünür JIDDU KRISHNAMURTI’nin sevgiye ilişkin İNCİLERİNDEN satırbaşı açalım; “Bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz?

Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir evcil hayvanı sevebilir misiniz? Size hiç bir karşılık vermese, gölgesinden de YARARLANMASANIZ, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık da duymasa gene de SEVEBİLİR MİSİNİZ?

Çoğumuz böyle bir sevgiye KAPALIYIZ, çoğumuz bu biçimde SEVEMEYİZ, çünkü sevgi bizim için her zaman, KAYGIYLA, TEDİRGİNLİKLE, KISKANÇLIKLA, KORKUYLA çevrelenmiştir.

Yalnızca sevip sevgiyi orada bırakmak istemiyoruz, sevip de sevmekle yetinemiyoruz, sevgimize bir KARŞILIK bekliyoruz. Bu isteğimizle de başka bir kimseye bağımlı olmuş oluyoruz. İşte bunun için SEVİN ve bununla yetinin.

Sevgi bir TEPKİ değildir. Eğer siz, “Beni severseniz, ben de sizi severim” diyorsanız, bunun adına TİCARET derler, alışveriş derler... SEVMEK KARŞILIK BEKLEMEMEKTİR. Bu noktadan sonra birde AŞK meselesi var. Bir İNCİ TANESİ gibi. Aslında seni bir inci tanesi gibi saklamalıydım. Avucuma aldım, BÜYÜ bozuldu. Kırk katlı BOHÇAYI HOYRATÇA araladım.

Sevgi nezaketi ÖLDÜRMÜŞ olabilir mi? Yok, yok. Öyle değil. Aşk SABIR İMTİHANINI kaybetti denebilir ancak. Kaybettiğime mi YANAYIM, yokluğuna mı AĞLAYAYIM. Seni uzaktan sevmek belki daha az YORARDI. Atmak kalbimin derinliklerine. Kırk katlı bohçalarda bir inci tanesinin varlığı ile mutlu olmalıydım. Gerçi o zaman daha mı az acı çekecektim?

Ne mümkün. Ben buyum işte, SAKLAMADIM. KAÇMADIM. Cam da yansıyan yüzüne bakmak, bakabilmek bile CESARET istiyor, artık. Ben insanım. Oldu, geçti diyemem. Her gün tazelenen bir acıyı yaşamak hayatı daha da zorlaştırıyor.

Ama boş ver. Hayatın bir anlamı kaldı ise o yeter. Ama sen! Esaretinin farkında mısın? Ne fayda? Ama olsun. Vallahi benim sevgi ve aşk üzerine fazla tecrübem olmadığı için ancak böyle bir ROMANTİZM yazısı çıkarabiliyorum. Alışmışım SİYASETE, alışmışım vatandaşın derdini anlatmaya.

Olsun varsın arada sırada böyle denemeler yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Yoksa işin içinden ÇIKMAK zorlaşıyor. Ortam insanı bunaltıyor. Bu bir KAÇIŞ yolu belki de.

Bu konuda HZ. MEVLANA bile, “Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye ‘YAR’ denilir. GÖNÜL, han değil DERGÂHTIR. Paldır küldür girip çıkılmaz, GÜNAHTIR. Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de UCU BUCAĞI” demiştir.

Yine ünlü MUTASAVVIF sevgi üzerine de, “Sevgi, insanı bir şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten bir duygu, hayatın aslı, kendisi ve âlemin var oluş sebebidir. İnsanı HAKK'a götüren uzun ve zorluklarla dolu bir yol, gönülleri feragat ve fedakârlığa, yanıp kemale ulaşmaya alıştıran bir LÜTUFTUR” demiştir.

SCHILLER, “Sevgi insanı birliğe, bencillik de yalnızlığa götürür” derken, SENECA ise, “Sevip de kaybetmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir” ifadesini kullanış. Bu kadar sözün üzerine başka bir şey yazmak yanlış olur değil mi? O halde; SEVGİYLE ve AŞKLA kalın.

Haftaya buluşmak üzere…