SIRTINIZDAKİ KÜFELER
Tümüyle sorunlardan arındırılmış bir hayat mümkün değildir.
Ancak kime sorsanız hayatındaki sorunlardan şikayetçidir ve bu hayatta en çok
ne istersin diye sorsalar, belki herkesin isteği başka başka olacaktır ama
hepsi emin olun ki şu noktada buluşacaktır: “Sorunsuz bir hayat istiyorum!”
***
Bu gerçekçi olmayan bir beklentidir. Çünkü sorunların
bitmesi yaşamın bitmesidir. Çünkü bizi yaşama bağlayan, harekete geçiren önemli
itici faktörlerdir hayatımızdaki sorunlar. Peki, o halde madem ki bu
sorunlardan kaçış yok, bir şekilde madem ki sorunsuz bir hayat mümkün değil.
***
O halde biz ne yapmalıyız? Nasıl davranmalıyız? Bu
sorunlarla nasıl daha iyi bir hayat yaşayabilir ve nasıl daha mutlu olabiliriz?
Ya da bu sorunlara rağmen mutlu olabilir miyiz? İsterseniz gelin bu soruların
cevabını birlikte şu hikayede arayalım… Hikayemiz şöyle;
***
Bir gün bir profesör sınıfa elinde su dolu bir bardakla
girer. Profesör elinde su dolu bardağı sınıftaki tüm öğrencilerin görebileceği
şekilde yukarıya kaldırır ve sorar:
“Sizce bu bardağın ağırlığı ne kadardır?”
“50 gr!” …. “100gr!” …. “125gr!” …. diye öğrenciler yanıtlar.
Profesör der ki: “bardağı tartmadıkça gerçekten ağırlığını
ben de bilemem.” Sonra Profesör öğrencilerine yeni bir soru daha yöneltir:
“Bu bardağı böyle bir kaç dakika tutarsam ne olur?”
“Hiç bir şey!” diye yanıtlar öğrenciler.
Bu kez de profesör “peki bu bardağı bir saat boyunca
tutsaydım ne olurdu?” diye sorar.
Öğrencilerden biri “kolunuz ağrımaya başlar.” der.
Daha sonra profesör şu soruyu sorar “peki bu bardağı bir gün
boyunca elimde tutsaydım ne olurdu?”
Öğrenciler; “kolunuz ağrırdı, kol kaslarınız kas spazmı
geçirirdi… vb” yanıtlar verirler.
Bu sefer de profesör öğrencilerine “ peki tüm bu sorunlar
olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?” sorusunu yöneltir.
“Hayır!” diye yanıtlar tüm öğrenciler.
Profesör, “Peki o zaman kolun kas spazmı geçirecek kadar
ağrımasına neden olan şey neydi? Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için bu durumda ne
yapmam gerekir?” sorusunu yöneltir.
Öğrencilerden biri “bardağı yere bırakın, düşsün!” diye
yanıt verir.
“Evet” der profesör ve devam eder:
“Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda
birkaç dakika tutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre
düşünürseniz bu sefer başınız ağrımaya başlar. Biraz daha uzun düşünürseniz,
artık sizi bitirmeye başlar ve hiçbir şey yapamaz duruma gelirsiniz.
Hayatınızdaki problemleri düşünmek önemlidir. Fakat ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ her günün
sonunda, uyumadan önce elinizdeki bardak gibi onları yere bırakmaktır.
Ertesi sabah bardağı yine bıraktığınız yerden alabilirsiniz.
Böylece güne sabah daha taze uyanır, gün içinde karşınıza çıkabilecek
problemlerle mücadele edebilecek güçte olursunuz. Bu nedende bu gün eve
gittiğinizde “ELİNİZDEKİ BARDAĞI YERE
BIRAKIN!”