SIRAT KÖPRÜSÜ

O kadar çok e-mail ve istek almaya başladım ki, sanki ben bir radyo programcısıyım ve istek parçaları çalıyorum. O kadar ilginç istekler oluyor ki, şu konudan da bahsedin bu konudan da bahsedin deniliyor.

Bazen nazı geçen okurlarım olursa kıramıyorum onları ve cümle arasında da olsa istemiş olduğu konuya değiniyorum. Şimdiler de ise tozlu raflarda dolaşıyorum. Gözlerim tozlu raflarda özlü hakikat damları arıyor.

Kelepçelenmiş ruhlar zindanlar da ve hapis olan aşkları görüyorum. Bir hürriyet meşalesi dikmek istiyorum ki gökyüzüne güneşe kafa tutsun. Özgürlük yamaçlarında dağların hürriyet zirvelerine çıkmak için yazıyorum.

Korkuyorum ama yazmaktan değil yanlış anlaşılmaktan. Çünkü ne yazdığımın beş para kıymeti yok gözümde. Eğer okuyucumun gözünde vermek istediğim mana ve mesaj onun kalp uçlarına dokunamamışsa, ruhuna tesir edememişse ve gönlüne bir titreme oluşturamamışsa.

Velhasıl; Dünya sevgisini kalpten nasıl çıkarırız diye bir okurumuz sormuş ve yazmamı rica etmiş. Konuya baktım nefsime çok faydasını gördüm. Sizlerin de nefislerine faydası olacağını zannederim.

Fakat baştan söyleyeyim bugüne kadar yüzlerce kitaplarda bu meseleler teferruatı ile anlatılmış izah edilmiş. İhtiyacı benim gibi şiddetli olanlar açıp okuyacak araştıracaklardır.

Birincisi dünyayı dört sebepten ötürü fiili olarak değil kalbi olarak terk etmek gerekiyor. Dünyanın ömrü kısadır ve dünyanın içindekilerin de.. Dünyanın lezzetleri zehirli baldır. Verdiği lezzetten çok başa dert getirir.

Dünyada güzel olarak gördüğün o kadar çok şey vardır ki kabrin içinde hepsi çirkindir. Çünkü elinden kayıp gitmiştir. Ve son olarak bütün dost ahbap akraba sevgililer ahret alemindedir onlara kavuşmak onlarla ebedi beraber olmak arzusu sebebi ile yine dünya ya kalp bağlamak manasızdır.

Hem hayret edilecek ve o hayretle sürekli şükür edilmesi gerekilen bir durum vardır ki, insana verilen vücut emanetine ihanet edilmediği takdirde,  o bedeni veren şefkatli Rabbe karşı itaatle kulluk yapılırsa hem dünya da hem ahrette tarifi mümkün olmaz tatminler lezzetler huzurlar kazanılır.

Fakat aksi olursa dünyanın yükünü az aklına zayıf beline maddi fakirliğine yükleyip altında binbir türlü hastalık ve şikayetler ile ezilir çıkmazlar içinde bir labirentin içinde çıkış kapısını arayan fare gibi bir sağa bir sola koşturur durur.

Hem endişe içinde hem tatminsiz bir kalp ile birde haram ve günahlardan gelen sıkıntılar ile berbat bir yaşamı sürer. Böyle bir hayatın sonucun da ise dünyada güldüğü haram gülmelere bedel elemli ağlamalara layık bir surette azap çeker durur.

Ey Gençler! Gençliğiniz geceye benziyor ve sizler uyuyorsunuz uyanın artık. Bu uyanışınız helaller ile olmaz ise, (yaşarsanız ihtiyarlığınızda) çok ağlayacaksınız, ölürseniz de zaten kabirde ağlatacaklar.

Ağlamamak için Allah’a kul olmayı tercih ediniz. Et kemik yağ kan gibi muhtelif tabakalardan oluşan bir ceset için ebedi bir mutluluk yeni cennete layık bir ceset elbisesi ve ruhi doyumu kaybetmeye değmez bilesiniz.

Dünya bir sırattır ya geçesiniz ya düşersiniz.

SON SÖZ

Ruhlarınız kelepçelenmiş kötü ruhlar tarafından hadi rahmani bir el uzanıyor size Peygamber katından, tutun o eli çözülsün sizi dünyaya bağlayan kelepçeler ve kırın ayaklarınıza takılan materyalist zincirleri.