ŞİİR TADINDA HAYAT

“Gel aldanma bu dünyaya sonu viran olur bir gün, yaşadığın bu demler yalan olur bir gün” diyordu bir şair. Şiir tadında bir hayat yaşamanızı dilerim. Şiirler ile hayatınızı o kadar özdeştirin ki materyalist olmaktan anca o zaman kurtulabilirsiniz.

***

“Gözlerinde sakla beni” diyordu bir şair. Bütün maddecileri dar pencereden bakanları perişan edercesine “gözlerinde sakla beni” diyordu. Gözlerde saklanılır güzellikler ne yana baksanız onu görürsünüz bir de sözler kalbinize dokunduysa ne gözler unutur ne gözler ve özlemler başlar, vuslatlar doyurmaz.

***

Sözün güzelliği kısalığındadır doğru fakat güzel söz doyumsuzdur bitsin de istenilmez. Hayatınızı bir şiir kadar kafiyeli yazmalısınız ki kendiniz yaşarken o akışta mutlu olasınız hem sizi görenler o akışınızın etkisinde sizi takip etsin. Şimdilik meramımı anlata bildim sanıyorum.

***

Fakat hayat her zaman kafiyeli bir şiir gibi olmuyor hem dinlerken hem okurken hem yaşarken ıstırap oluyor gönüllere vicdanlara hayatınıza. Bir karalama defterine dönüşüyorsunuz haylaz bir çocuğun elinde.

***

Toplumda bir bozulma gördüğümde imanım artıyor. Diyorum ki kendi kendime aha şimdi her şey normale döndü. Bir toplum ki anarşi içinde suç içinde olursa anlıyorum ki o toplumda Muhammed aleyhissalam yaşamıyor yaşatılmıyor. Onun yaşamadığı ve yaşatılmadığı bir toplumda ise her türlü alçak ve deni bir hayatın olması normaldir.

***

Bazen de şaşırıyorum. Bu insanların hayatında Muhammed aleyhisselam yaşamıyor yaşatılmıyor amma neden bu insanlar bu kadar sükunet içinde yaşıyorlar. Hâlbuki onsuz bir hayat yaşayanlar daima bunalımda streste yanlışların ve suçların içinde anarşi içinde yaşamaya mahkûm olmalılardı. Sonra anlıyorum ki Muhammedi Nur’u yaşayan ve yaşatanların hürmetine toplumda bir denge ve sükunet sağlanabiliyor hem insanlığa ait güzel seciyelerde her insanın fıtratında bir tohum saklı olmalı ki bu durumda onlar o sükuneti devam ettirebiliyorlar.

***

İşte bu noktada bir bahçıvan lazım o tohuma bakıp filiz vermesini sağlayacak. Her neyse… Biraz dilimi sivrileştireyim. Alimlerin fenası alemin fenasıdır. Ben alimlerin Rablerinde fena olduklarını değil toplum içinde fena bir hastalık olduğunu gözlemlemeye başladım.

***

Yaralara merhem olacaklarına yaralara tuz biber olmaya başladıklarını gözlemliyorum. Asrın imamı diyor kışın soğuğun fırtınanın şiddetli olduğu zamanlarda dar delikler kapatılmalı ev onarılmalı. İslam’a ve imana bu kadar saldırının olduğu tahribatın büyüklüğü hengamında çok mühim meseleleri ekranlarda radyolarda neşriyat lisanı ile bütün insanlığa konuşabiliyorlar.

***

Yahu siz ulu orta bu meseleleri konuşuyorsunuz anlatıyorsunuz fakat toplumsal nabzı bir ölçün bakalım bu verdiğiniz bilgileri ve ihtilafı tartacak malumata sahip midirler. Uhuvveti dilde duymak güzeldir fakat fiiliyatta görmedikçe pek bir mana ifade etmiyor. Herkes diye bilir hak benimdir dediğim doğrudur fakat hak sadece benim ve sadece benim dediğim doğrudur başkaları yanlıştır. Onları çürütüyorum usulünün hiç doğru bir yaklaşım olmadığını yine o güzel insan bize anlatıyor.

***

Haliyle balık baştan kokunca takipçilerinin de onların sözcülüğünü yapmış olmalarını pek ciddiye almıyorum. Kokutmayalım suyunu çıkarmayalım kendimiz yaşayalım yaşamımızın samimiyeti sözlerimizden daha etkili olacaktır unutmayalım. Yeteri kadar tahribatı televizyonlardaki yayınlar toplumdaki İslami uzaktan hayatlar yapıyor. Birde sizin şu tebliğ ediyoruz uyarıyoruz diye ulu orta verdiğiniz vaazlar bir bakın ne kadar faydalı oluyor.

SON SÖZ

Şiir tadında bir hayatı yaşamak, fıtrata muafık bir kafiyeyi hayat sayfasına yazmak için şimdi hangi satırdan istiyorsan oradan başla.