ŞEYTANIN TUZAKLARI
Hz. Âdem ve Havva, emre karşı gelir gelmez tüm kolaylıklardan mahrum bırakılmışlardır. Fakat doğal olarak onların hissettikleri ilk etki, elbiselerden soyunmuş olmalarıdır. Daha sonra yavaş yavaş susuzluk, açlık ve diğer sıkıntıları hissetmeye başladıklarında, Cennet’teki tüm nimet ve kolaylıklardan mahrum bırakıldıklarını fark etmişlerdir.
Ağacı tattıkları anda, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Burada da Şeytan, onları kandırmak için meyveyi yediklerinde ölümsüz ya da melek olacaklarını söyleyerek kendilerini kandırmıştır.
O zaman Rableri kendilerine seslendi: ‘Ben sizi bu ağaçtan men etmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?” dedi. Bazı ayetlerde de genelleme yapılarak insanlara şöyle seslenilmektedir: “Ey iman edenler, Şeytan’ın adımlarına uymayın. Kim Şeytan’ın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (Şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkmazdı. Ancak Allah, işitendir, bilendir.”
***
“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcılar da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın. Gerçek şu ki, Şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır.” “Ey Âdemoğulları! Size Şeytan’a tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi? Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur’ demedim mi? Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
Şeytan’ın aldatması bir başka ayette şöyle geçmektedir: “Sonunda Şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: ‘Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?” Burada Şeytan, meyvesi yasaklanmış ağacı göstererek: ‘Rabbiniz, iki melek haline gelmeyesiniz veya burada ebedi kalıcılardan olmayasınız diye (yalnız bunun için) size tüm ağacı yasakladı’ diyerek onları kandırdı.
***
“Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerine Cennet yapraklarından yamayıp örtmeye başladılar. Âdem Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı. Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve doğru yola iletti. Dedi ki: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak hasredeceğiz.”
Ancak bazı ayetlerde de Şeytan’ın muttaki kulların üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir. “Gerçek şu ki: İman edip te yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde O’nun ***
(Şeytan’ın) bir hâkimiyeti yoktur. O’nun hâkimiyeti, ancak O’nu dost edinenlere ve O’nu Allah’a ortak koşanlaradır. Bir ayette Rabbimiz: “Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. Yani bu konuda insan yine akıl ve iradesi doğrultusunda ya tüm uyarıları kulak ardı edip ezeli ve ebedi düşman olarak belirtilen Şeytan’ı dost edinip hüsrana uğrayanlardan olacak ya da akıl ve iradesini, uyarıları göz önünde bulundurarak Şeytan’a aldanmayıp Allah’ın sevgili kulları arasında yer alarak iki cihan saadetine ulaşacaktır.
Böylece onların yasak ağacın meyvelerinden yemelerine sebep oldu. “Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Yaptıklarından derin bir pişmanlık duyan Hz. Âdem ve Havva dediler ki: ‘Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız.
***
Biz de: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır’ dedik.” Hâlbuki onlar bu konuda açık bir şekilde uyarılmışlardı. İnsanlar da bu ilk aldanış hatırlatılarak Şeytan’ın hileli aldatışlarına karşı uyarılmaktadırlar: “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın vadi haktır, öyleyse aldatıcılar da sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.”