SEVGİSİZLİK…

Takvimler 1 Şubat 1999’u gösterdiğinde bu dünyadan bir Barış Manço göçüp gitti. Doksanlarda çocuk olanlar çok iyi hatırlayacaktır Barış Manço’nun 7’den 77’ye adlı programını.

***

Programın içerisinde “Adam Olacak Çocuk” adlı bir de küçük bölüm yer alırdı. Bu bölümde Barış Manço, programa çıkardığı küçük çocuklarla sohbet ederdi. Sohbet ederken de muhakkak çocukların göz hizasına gelebilmek için diz çökerdi. Ne alçak gönüllülük değil mi?

***

Herkesin sevgisine mazhar olmak büyük bir meziyettir. Yakından hiç görmediğimiz birini böyle sevebilirken neden yakın çevremizdeki insanları sevmeyiz? Aynı apartmandaki komşumuzu sevmeyiz ya da aşağı mahalledekiler yukarıdakileri, yukarı mahalledekiler aşağıdakileri sevmezler. İki komşu ilin insanları birbirini sevmezler.

***

Üniversite eğitimimi Elazığ’da aldığım sırada dinlediğim bir olayı anlatayım. Elazığ’ın plaka kodu 23, yakın komşusu Malatya’nın da 44’tür. KYK yurdunda güvenlik görevlisi olan bir abimizin başından geçiyor olay. Elazığ ile Malatya aynı ligde ter dökmeye başladığı yıllardan birinde Malatya deplasmana Elazığ’a gelir.

***

Maç çok çekişmeli, bol kavgalı geçer ve maçı Malatya kazanır. İşte kızılca kıyamet o zaman kopar. Maç çıkışı Elazığ taraftarı ezeli rakipleri Malatyalıları stadyumdan çıkartmazlar. Bizim güvenlik görevlisi abimiz de bir hafta önce Malatya’dan satın aldığı 44 plakalı aracıyla stadyumun civarından geçmeye çalışırken kalabalığın tam ortasında bulur kendisini.

***

Sinirli Elazığ taraftarı hemen 44 plakalı aracın etrafını çevirir ve aracı sarsmaya, sallamaya başlarlar. Güvenlikçi abimiz aracın içinden “Ben de Elazığlıyım.” diye bas bas bağırsa da sesini duyuramaz, duyursa da inandıramaz. Güvenlikçi abimiz çareyi cebinden çıkardığı nüfus kağıdını aracın camına yapıştırmakta bulur.

***

Bunu gören taraftarlar bir müddet daha aracı salladıktan sonra gitmesine izin verirler. Ardından “44 plakalı araca binmeyecektin hemşerim” nidalarını duyar güvenlikçi abimiz. Ne kadar komik, bir o kadar da basit ama aynı zamanda dehşet verici bir hikaye değil mi?

***

Hiç tanımadığımız birine duyduğumuz bu öfkenin sebebini açıklamak gerçekten çok güç. Normal zamanlarda gördükleri diğer ilin nüfusuna kayıtlı insanlara böyle davranmıyorlar tabi ki ama o sürü psikolojisi bambaşka bir his. İnsanın içinde sakladığı bütün canavarca hisleri ortaya çıkaran tarifi kelimelerle imkansız bir duygu…

***

Zor zamanlardan geçiyoruz dostlar. Birbirimizi şucu, bucu diye yaftalamak, ötekileştirmek inanın kimseye fayda etmez. İyice yalnızlaştığımızı fark etmiyor musunuz? Eskiden çat kapı gelebilen eşimiz, dostumuz, akrabalarımız şimdi neredeler? Kapınız en son ne zaman çaldı bu şekilde?

***

 “Haklısın” dediğinizi duyar gibiyim. Gidemiyoruz dostlar. Bizim gidemediğimiz gibi kimse de bize gelemiyor. En yakınlarımızla bile günler öncesinden randevu alarak görüşüyoruz. Kapının çalan ziline “Hayırdır inşallah, kimseyi beklemiyorduk.” diye şaşkınlıkla bakıyoruz.

***

Sevgisiz kaldık dostlar. Belki biraz bizden, biraz da çevremizden kaynaklanıyordur bu durum. En son ne zaman uzun süredir aramadığınız bir arkadaşınızı arayıp da hâl hatır sordunuz? “Ben bunu yapıyorum sık sıkı” diyenler hâlâ yalnız kalmayan şanslı azınlıktansınız. Kıymetini bilin bu durumun.

***

Hasbelkader yolda karşılaştığımız bir dostumuzla iki muhabbet etmek için bir yerlere gidip bir çay içtikten sonra telefonlar çıkıyor ve herkes sanal dünyasında kayboluyor. Yanı başımızdaki dostlarımızla iki kelam edemezken sanaldan hiç tanımadığımız kişilere laf yetiştiriyoruz.

***

Toplumumuzun kanayan bir yarası oldu bu durum. Doksanların sonuna doğru ilk cep telefonumu aldığım günleri hatırlıyorum da gece yatmadan önce kapatırdık telefonları. Şimdi ise sanki önemli bir gelişme olacak da kaçıracakmışız gibi gece gündüz açık tutuyoruz.

***

Çoğu zaman gün boyu çalmayan telefonlarımıza öyle bağımlı hale geldik ki kapalı kaldığında ulaşılamayacak olmamızın tedirginliği had safhalarda. Cep telefonu henüz hayatımıza girmeden önce yaşamıyor muyduk yoksa?

SON SÖZ

Zaman akıp geçiyor ve sevdiğimiz herkes bir bir göçüp gidiyor. Sevgilerinizi ertelemeyiniz dostlar. Sevdiklerinize, sevdiğinizi gösteriniz. Hissettiriniz. Yarını beklemeyiniz, zira yarın çok geç olabilir. Sizlere “Sevgilerle” isimli şiiriyle veda ediyorum. Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın.

SEVGİLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.

 

Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

 

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telâşlarda bu kadar çabuk

Geçeceği aklınıza gelmezdi.

 

Gizli bahçenizde

Açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vaktiniz olmadı.

Behçet NECATİGİL