SEN DONU BIRAK DA HESAP VER BAKALIM

Antalya’da son dönemde SEVİYESİZCE bir tartışma var. Hani bir atasözümüz var ya, “Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz” diye. Yaşanan tartışmanın özü de bu.

Öncelikle şunu bir kez daha belirtmekte fayda var. Ben ne esnafım ne de bununla alakalı STK’ların temsilcisi değilim. İşim gücüm gazetecilik. Otobüsçü, taksici, tatlıcı falan değilim!

Ben sadece doğruluktan yana ve mikro milliyetçi birisiyim. Anam AKSEKİLİ ya ondan. Bu nedenle de bu memleketin insanına taş atılmaya başlandığı zaman taraf oluyorum.

Gelecek yıl esnaf odalarında yapılacak seçimlerin kavgası biraz erken başladı. Şer odakları marşa erken basınca motor gavmaya başladı. Motordan acayip sesler geliyor.

Bu kavga Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin Azerbaycan’daki toplantısının SABOTE edilmesi ve sonrasında MANİPÜLASYON açıklamaları ile başladı, başlatıldı.

Geçen yıl Antalyaspor’un hafriyat sorunu ile gündeme gelen Antalya Biriketçiler Nalburiyeciler İnşaat Malzemecileri ve Hafriyatçılar Odası Başkanı Özgür Bucaklı kavgayı başlatan isim.


Kırk yılda bir maça gitmesine rağmen üzerine Antalyaspor formasını geçirip TİYATRO oynayan Bucaklı; işi don, gömlek, pijama seviyesine indirgeyip AESOB Başkanı Adlıhan Dere’ye savaş açması ile devam ediyor bu TİYATROYA!

Bir oda başkanın seçim zamanı “Çıkıp ben de adayım” demesi en doğal demokratik hakkıdır. Sonra çıkıp kongre salonunda rakibine hakaret etmeden yerden yere vurup eleştirmesi de en doğal hakkıdır. Ama talip olmak istediği STK’yı itibarsızlaştırmadan!

Ancak daha seçime 11 ay kadar uzun bir süre var iken 100 bin esnafın temsilcisine SEVİYESİZ sözlerle saldırması biraz garip gelmişti bana. Önce gelin Bucaklı ne demiş bir bakalım.

Adlıhan Dere’ye diyor ki; “Mesleğini söyleyebilir misin? Mal varlığını açıklayabilir misin? Esnaf Odaları Birliği’nin gelir gider bilançosunu açıklayabilir misin? Giydiğin don dahil yediğin içtiğin her şeyi esnafın sırtından ödemediğini açıklayabilir misin? Karşında dimdik duran oda başkanlarına mobbing uygulamadığını açıklayabilir misin? Satılık kişilikler ile oda başkanlarını şikayet ettirmediğini açıklayabilir misin?”

Bu sözlerin hepsi neredeyse hakaret içerikli. Aralarında kongrede sorulması gerekenler de var. Örneğin mal varlığı açıklaması. Bu ilgili kurumlara yapılır. Yazılı başvurup öğrenirsin.

Hele hele şu SEVİYESİZCE sorulan DON sorusu! Bunu da çok merak ediyorsan AESOB’a yazılı başvurur faturasını istersin! Öyle ulu orta mahalle kavgası gibi laflarla olmaz.

Sonra şu MOBBİNG meselesi. Eğer böyle bir şey var ise YARGI YOLU açık. Kimse başvurmamış ise ALENEN İFTİRA atarak bir suç işlediğinin farkında mısın?

Hele hele şu satılık kişiler ile oda başkanlarını şikayet ettirme konusu. Eğer elinde belge yok ise birine böyle bir suçlamada bulunmak da bir İFTİRA olur.

Peki; bir esnaf odasının başındaki isim olan Özgür Bucaklı niye böyle bir kavgaya girmiş olabilir ki? Bir nedeni mutlaka vardır. Yoksa SEBEPSİZ KUŞ BİLE UÇMAZMIŞ!

Böylesine bir karın ağrısı sonunda patlak vermiş, marşına erken basılan motorun GAV-GAV etmesinin nedeni belli olmuş. AKSU TV’den Mehmet Çelik GAVLAMANIN nedenini bulmuş.


Gelin bir de Mehmet Çelik’in teşhisine ve Bucaklı’ya yönelttiği sorulara göz atalım; “Halkın sağlığını nasıl tehlikeye attın. Çocuklarımızın eğitim gördüğü bir kolejin neredeyse dibine döktüğün yasaklı maddenin hesabını ver? 10 milyon 500 bin lira neden ceza yedin? Ferrokrom senin yüzünden 2 milyon 500 bin lira  neden ceza yedi? Odaya bağışlandığı iddia edilen çekleri neden Aksu'dan bir firma çalışanı tahsil etti? Sen onun bunun giydiği don ile uğraşacağına aşağıdaki birkaç soruya cevap ver.”

Şimdi anladınız mı Özgür Bucaklı’nın AESOB Başkanı Adlıhan Dere’ye saldırmasının ve hedef saptırmasının nedenini? Biliyorum ki bu kavga ADLİYE’de devam edecek.

Neyse konuyu, bir dönem dilimize pelesenk olmuş Rus atasözü ile kapatayım; “Camdan evin varsa komşunun camına taş atma (Bir sürü eksiği, gediği, açığı olan sağda solda başkasına artistlik yapıp da kendini üste çıkarmaya çalışan. Millet artistlik yapanın açıklarını bir güzel ortaya döker anlamında).”

--------------

HAYIRLI BİR İŞE EL ATTIK

Bu bölümün başlığına bakıp da sakın aklınıza düğün dernek işleri falan gelmesin. En az onun kadar HAYIRLI bir iş. EĞİTİM gönüllüsü birkaç kişinin bir araya gelip olaya el atması işi.

Efendim, herkesin malumu olduğu üzere Konyaaltı Hurma’da Antalya’nın en iyi liselerinden Dr. İlhami Tankut Anadolu Lisesi var. Her yıl onlarca öğrencisi istediği üniversiteye giriyor.

Bu okulun bir de hamisi var. Sadece okulun değil bölgenin hamisi, hayırseveri, abisi Şafak Otuzaltı. Gazeteci meslektaşım Teslime Tosun ile beni, “Bir hayır işim var. Okulda buluşalım” diye davet etti.

Eğitim gönüllüsü olan Teslime ve ben (8 yıl Milli Eğitim Vakfı yöneticiliği yaptım) davete icabet ettik. Sevgili Şafak kardeşim okulu bize, Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Fedai Yaman, Okul Müdürü Muhammet Ali Çil ile gezdirdi. Konuyu enine boyuna anlattı.


Okulun büyük bir bahçesi var. 150 metre karesine 19 kişi hissedar. Olay mahkemelik olmuş ve yıllardır devam ediyor. Bu nedenle bahçeye ÇOK AMAÇLI SPOR SALONU yapılamıyor!

Mevzuyu sanırım kısaca özetledim. Bir Konyaaltı sakini olarak el birliği yapma kararı aldık. Önümüzdeki günlerde gerekli mercilerle görüşmelere başlayacağız. İnşallah sorunları çözer ve bölgede bir okula ait tek spor salonunu gençlere kazandırmış oluruz.

Velhasıl velkelam, HAYIRLI İŞİMİZ bu dostlar. Haftanızın hayırlara vesile olması dileğiyle…