SEN DEĞİŞİNCE DÜNYA DEĞİŞİR
Hem çok büyük hem de çok küçük bir cümle… Herkesin diline
pelesenk olmuş, ancak bu sıradanlık içinde özelini kaybetmiş, derin anlamını
yitirmiş… “Sen değiş ki, dünya
değişsin…” Bu cümleyi herkes kullanır ama çoğu kişi anlamını bilmez.
Çoğunlukla sadece cümle olarak kalır, kelimeler havada uçuşur.
***
İlkokul yıllarında büyüklerimizin hep söylediği,
öğretmenlerimizin sıkça dile getirdiği bir başka cümle vardı: “Herkes kapısının önünü temizlerse, tüm
dünya temiz olur!” Ama bu tür söylemler yalnızca dilimizde yaşar,
davranışlarımızda hayat bulmaz. Ne çok deyim, ne çok cümle kurulur, ancak
yaşamımıza dokunmazlar.
***
Herkesin birisine dönüştüğü, birinin hiç kimse olduğu o ünlü
öykü gibi… Bir iş vardı yapılması gereken, ve HERKES birisinin bu işi
yapacağından emindi. Gerçi işi HERHANGİ BİRİ de yapabilirdi… Ama HİÇKİMSE
yapmadı… BİRİSİ çok kızdı çünkü iş HERKES’İN işiydi… HERKES, HERHANGİ BİRİ’NİN
bu işi yapabileceğini düşündü… Ama HİÇKİMSE, HERKES’İN yapamayacağını fark
etmedi… Sonunda HERHANGİ BİRİ’NİN yapabileceği bir işi HİÇ KİMSE yapmadığı için
HERKES, BİRİSİ’Nİ suçladı…
Cümlelerim çoğu zaman üç nokta ile biter. Söylenecek çok söz
olduğuna dair yarım kalmış anlatımlar taşır içinde… Hep bir yarım kalmışlık,
bir yarıda bırakılmışlık vardır. Her şey yarımdır, çünkü hayat da öyledir… “Söylenecek ne çok söz var, ancak hiçbir
kelime yok” der üç nokta…
***
Hayatın dişli çarkları arasında akarken, zihnimdeki
boşluklardan bakıyorum dünyaya, herkese ve her birine. Gördüğüm şey şu: “Herkesin dilinde, kendisinden çok daha
fazla kelime barındıran bir diğeri var…” Oysa biliyorum ki, eğer sen kendin
değilsen, dilinde de olmuyor bir diğeri… Yaşam, herkesin bir diğerini yaşadığı
kimsesizliktir… İçini herkesle doldurulmuş bir hiç kimse, kendilik… Kendi
dışında herkesle meşgulken unutulan bir benliktir.
***
Bir çocuk ile bir yetişkin arasındaki en büyük fark, çocuğun
kendisiyle meşgulken büyümesi, gelişmesi ve büyümek için çaba harcarken,
yetişkinin diğerleriyle meşgul olduğunda küçülmesidir. Belki de bu yüzden
içindeki çocuğu ve serseri ruhu kaybetmeyenler yaşam boyu büyür, renklenir,
zamanla bir gökkuşağına dönüşür. Kendinden çıkıp, diğerlerinin herkesi olmuşlar
ise büyüdükçe hiç kimseye dönüşür, kimsesizleşir, renklerini yitirir.
***
Bir gün, kendinden uzaklaşıp, diğerlerinin herkesi olmuş bir
baba, yorgun bir haftanın ardından keyifli bir pazar sabahı evde dinlenmeyi
hayal ederken, çocuğu koşarak gelir ve ona parka ne zaman gideceklerini sorar.
Baba, hafta sonu çocuğuna parka gitme sözü vermiştir ama
dışarı çıkmak istemediği için bir bahane bulmak zorundadır. Gözleri gazetenin
promosyon olarak verdiği dünya haritasına ilişir. Haritayı küçük parçalara
ayırır ve çocuğuna uzatarak:
“Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim!”
der. İçinden “Saatlerce uğraşsa da bu haritayı düzeltemez, böylece dışarı
çıkmak zorunda kalmam ve tüm gün evde dinlenebilirim” diye düşünür. Fakat, on
dakika sonra çocuk babasına koşarak gelir: “Babacığım,
haritayı düzelttim, artık parka gidebiliriz” der.
Baba önce inanmaz, görmek ister ve sonra gördüğüne inanamaz.
Çocuğuna, nasıl başardığını sorar. Çocuğun yanıtı şöyle olur: “Bana verdiğin dünya haritasının arkasında
bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğimde, dünya kendiliğinden düzeldi.”
Bir çocuk ve bir yetişkin arasındaki fark, çocuğun saf insan
haliyle kendisiyle meşgul olarak büyümesi, yetişkinin ise kendi dışındaki
herkesle ilgilenerek herhangi birine dönüşmesidir…
SON SÖZ
İçindeki çocuğu koruyan, serseri ruhunu kaybetmeyenlere
selam olsun… Hep olsun… Çok olsun… Öyle çok olsun ki, sonunda kocaman bir dünya
olsun…