SEMUD KAVMİ’NİN HELAK SEBEPLERİ (2)

Hz. Salih, taşkınlık yapan Medyen Kavmine şunu demek istemiştir:

‘Önderlikleri altında kötü bir hayat tarzı takip ettiğiniz reislerinize, rehberlerinize ve yöneticilerinize itaatten vazgeçin. Bunlar tüm ahlak sınırlarını aşmışlardır. Hiçbir ıslah hareketinde bulunmazlar ve benimsedikleri her hayat sistemini bozarlar.

‘Sizin için tek kurtuluş ve mutluluk yolu Allah’tan korkmanız, kötülük önderlerine itaati bırakıp bana itaat etmenizdir. Çünkü ben, Allah’ın Resulüyüm. Samimiyet ve dürüstlüğümün tümüyle farkındasınız. Giriştiğim ıslah hareketlerinde hiçbir kişisel çıkarım yoktur.’

Bu uyarı yalnızca dini bir mesaj değil, aynı zamanda kültürel, ahlaki ve siyasal bir devrim niteliği de taşıyordu. Buna rağmen Kavmi O’nu, ‘büyülenmiş’, yani o devrin tabiriyle deli, aklını yitirmiş, cin çarpmış, büyünün etkisine girmiş, mecnun gibi tabirlerle kötülüyorlardı.

Böylece kavmi O’nun, Allah’ın elçisi olduğuna inanmıyordu. Onlar: ‘Çünkü sen de bizim gibisin, sende hiçbir ayrıcalık ve hiçbir farklılık yok. Bununla birlikte, eğer Allah’ın seni elçisi olarak seçtiği iddianda doğru isen bize öyle açık bir mucize göster ki, senin gerçekten kâinatın Rabbi ve yaratıcısı tarafından gönderildiğine inanalım.’

Onların mucize talepleri üzerine dişi bir deve yaratılmıştı. Bu deve, onların görmeye alıştıkları bir deve değildi. Çünkü O’nun yaratılışı harikulade bir nitelik taşımalıdır ki, mucize kabul edilebilsin. Şayet Hz. Salih mucize olarak sıradan bir deveyi gösterecek olsaydı, bir peygamberden beklenmeyen bir davranış olurdu. Kuran’ın birçok yerinde bu devenin mucize özelliği taşıdığı açıklanmıştır.

Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semud’a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. O yüzden kendilerine zulmettiler. Oysa biz o mucizeleri, yalnız korkutmak için göndeririz. Oyun ve eğlence olsun diye değil.

Kavminin istediği mucize deve aralarına katılınca Hz. Salih, devenin haklarını gözetlemeleri için onlarla anlaştı. Buna göre, kuyu ve pınarlardan bir gün deve su içecek, bir gün de kavmin hayvanları. Bu sıra hiç bozulmayacaktı. Ayrıca deve, istediği şekilde serbestçe otlayacak ve kendisine hiçbir kimse kötü niyetle dokunmayacaktır. Herhalde Araplar için bundan daha büyük bir meydan okuma olamazdı.

Çünkü Araplar arasında çoğu kez kan dökülmesi ve canların verilmesi ile sonuçlanan savaşların ve kan davalarının en önemli nedenini su oluşturuyordu. Dolayısıyla Hz. Salih’in meydan okuması tüm kavmine karşıydı ve halk tarafından, ardında büyük bir güç olduğuna kanaat getirmeden kabul edilmesi mümkün değildi.

Hz. Salih, ardında hiçbir dünyevi güç olmadığı halde bu meydan okumada bulundu ve tüm kavmi de buna ses çıkarmadan kabul etti ve bir hayli gün bu uygulamaya boyun eğdi. Bu meydan okuma karşısında hemen deveye saldırmadılar.

Ta ki, deve tüm kavim için büyük bir sorun haline gelince, iyice öfkelenip O’ndan nasıl kurtulacaklarıyla ilgili olarak birbirlerine danıştılar. Sonunda kibirli bir reisleri buna bir son verme görevini yüklendi. “En şakileri (bedbahtları) ayaklandığı zaman (deveyi kesmek için atıldığında)”, “yoldaşlarını (arkadaşlarını) çağırdılar, o da (bundan cüret alarak) çekip bacaklarını kesti.

KISSADAN HİSSE

Kıssa bir yerde şöyle geçer: “Semud Kavmi de uyarıları yalanladı. Dediler ki: “Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz. Zikir (vahiy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir. Gerçek şu ki biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret. Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası kiminse, o hazır bulunsun. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp hayvanı ayağından biçip yere devirdi.”