SEKTÖR TEMSİLCİLERİ TALEPLERİNİ AKTARDI
ANTALYA Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Meslek Komiteleri Müşterek Toplantısı, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) kurucularından Prof. Dr. Güven Sak'ın katılımıyla gerçekleşti.
Toplantının açılışında bir konuşma yapan ATSO Başkanı Davut Çetin, koronavirüs salgınında 1 yılın geride kaldığını belirterek, “Her gün 200-300 insan kaybı tablosunu izliyoruz. İzlediğimiz kayıp sayısı insandır, insan hayatı sayı ile ölçülemez, 300 değil, 3 kişi bile olsa hepimizin bunun acısını ve sorumluluğunu hissetmesi gerekir" dedi.
EKONOMİK KAYIP ARTIYOR
Türkiye'nin salgınla mücadeleye iyi başladığını, ancak 1 yıl sonra daha kötü bir noktaya gelindiğini vurgulayan Davut Çetin, “Maalesef rehavete kapılmakla büyük bir hata yaptık ve şimdi vaka sayısında dünyada ikincilik ile dördüncülük arasında bir yerdeyiz. Bu kadar can kaybına neden olan salgını ülkemizin birinci gündemi yapamadık. Pandeminin ikinci planda kalmasının ve rehavetin bedeli ağır olmuştur. Can kaybı dışında ekonomik kayıp da artmaktadır. Bu vaka sayısında artık tam kapanmanın gerekli olduğu görülmektedir" diye konuştu.
KAPANMA VE AÇILMA TAKVİMİ NET OLMALI
İşletmelerin önünü görmesi için kapanma ve açılma takviminin net olması gerektiğinin altını çizen Davut Çetin sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bir işletmenin açılması da kapanması da bir maliyettir. Kapanma ve açılma kararları son gün verilmemelidir. Bir yıldır pandemi ve sektörel sorunlardan başka şey konuşamaz olduk. Geçen yıl mart ayında lokanta, kafe, kantin, spor salonu, düğün salonu, AVM gibi işyerlerini kapattık. Yaklaşık 3 ay kapalı kaldılar. Otellerimizin ve turizme bağlı işletmelerin bir kısmı hiç açılmadı. Kasım ayında Mart ayına kadar tekrar kapanma oldu. Saat kısıtlaması ve hafta sonu kısıtlamasından bütün üyelerimiz etkileniyor. Pandemiyi Türkiye'ye kafeler, restoranlar, mağazalar getirmedi, bütün sorumluluk ve yük bu sektörlerimize yüklenemez. Elbette ki dünya genelinde olduğu gibi, bizde de önlem alınması, kısıtlama getirilmesi normaldir. Fakat mesele bu işletmelerin hayatta kalmaları için gereken desteğin sağlanmasıdır. Bu işin ekonomi yükünü sadece bu sektörler çekmemelidir. Bu nedenle biz yardım değil, hakkaniyet istiyoruz.
Pandemiden beri her günümüzün değişmeyen konusu, her ay komitelerimizin ve meclisimizin değişmeyen gündem maddesi bu sektörlerimize destek talebimizdir. Son bir yıldır sürekli olarak hükümetten yardım dilenir haldeyiz."
Antalya'nın turizm özelliğinden dolayı yaşanan krizlerden diğer illerden farklı etkilendiğini vurgulayan Davut Çetin, “Bizim diğer illerden farklı olarak bir sorunumuz turizmdeki durumdur. Son haftalarda Antalya'ya günde 10-15 bin arasında turist gelmeye başlamıştı, ama Rusya'nın charter kararıyla nisan ve mayıs ayını kaybettik. Dolayısıyla bugün mesele sadece yiyecek ve içecek hizmetleri sektörü olmaktan çıkmıştır. Turizm sektörü, turizme bağlı sektörler, hizmet işletmeleri, perakende ticaret işletmeleri, özel eğitim kurumları, özel yurtlar, rent a car, kuyum, giyim, deri, hediyelik eşya, spor, eğlence ve kişisel bakım yerleri, tekstil hatta sağlık hizmetlerinin bir kısmı hepsinde durum ciddidir" dedi.
TÜRKİYE BÜYÜRKEN ANTALYA KÜÇÜLDÜ
Turizm nedeniyle geçen yıl Türkiye ekonomisi yüzde 1.8 büyürken, Antalya ekonomisinin yüzde 13 civarında küçüldüğünü belirten Davut Çetin şöyle konuştu;
“Yani en az yüzde 15 fazla kaybımız oldu. Bunu pandemi başında öngörüp raporlarla uyarı yapmıştık. Antalya'daki perakende işletmesiyle Ankara'daki aynı değil, bizim işletmelerimiz turizme bağlı. Bu kadar farklı durumda yapılacak iş kriterler belirleyip seçici destek verilmesidir. Dünyada pandemi sürecinde devlet bütçelerinden verilen desteklerin milli gelire oranı ortalama yüzde 9.2'dir. ABD yüzde 25 ile zirvede, biz yüzde 1.9'dayız. Bu sadece bütçeden verilen destek, kredi ve İşsizlik fonu bunun içinde değil. Bizde destekler ya kredi olarak verildi ya da İşsizlik Fonu'ndan verildi, bütçeden fazla para çıkmadı. Oysa Türkiye'nin bütçe açığı ve kamu borcu dünyaya göre düşük düzeyde. Biz sorunları ve çözümleri söyleriz, gerisi siyasetin, Hükümetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin sorumluluğudur. Keşke Büyük Millet Meclisi sektörel destekleri ele alsa, uzlaşmayla gerekli önlemler alınabilse. Bu Ramazan gününde bu da ilave bir dileğimiz olsun."
TEK SORUN PANDEMİ DEĞİL
Ekonomide tek sorunun pandemi ve kapanmalar olmadığının da altını çizen Davut Çetin, “Pandemi bütün dünyanın sorunu, fakat bizim enflasyon, döviz, işsizlik, yüksek vergi-prim yükü sorunlarımız pandemiden önce var olan sorunlardı. Şimdi bu sorunlar ağırlaşmıştır. Dünyada hammadde, girdi maliyetleri, navlun maliyetleri artmaya devam ediyor. Uluslararası piyasada demir-çelik, gübre, yem, mısır, yağ, buğday, alüminyum, pamuk, kömür fiyatları yüzde 40 ve yüzde 100 arasında arttı. İçerde buna kur artışını da eklemek gerekiyor, bu nedenle üretici enflasyonumuz yüzde 30'lara çıktı. Biz üretim maliyetlerinin düşürülmesi, reel sektöre daha fazla destek verilmesini beklerken şimdi kurumlar vergisinde artış kararı alındı. Kurumlar vergisi gibi vergiler döneme göre değil, uzun vadede yatırımlar dikkate alınarak belirlenir. Pandemi haricinde yabancı sermaye yatırımlarında gerileme ve işsizlikte bu kadar artış varken kurumlar vergisi artırılmamalıdır."
ATSO MESLEK KOMİTELERİNİN TALEPLERİ
ATSO Komite üyelerinin dile getirdiği konulardan bazıları ise şöyle;
* Antalya'da Covid-19 salgınına karşı daha fazla önlemin gereklidir, sosyal mesafe kurallarına uyulmasına yönelik denetimler artırılmalıdır.
* Hafta sonu kapatılan işyerlerinde genel uygulamalar yerine risk derecesi dikkate alınmalı, bilişim, rent a car gibi az sayıda kişiyle çalışan, bulaş riski düşük sektörlerde işletmelerin çalışmasına izin verilmelidir.
* Paket servis veren yiyecek hizmeti ve tıbbi malzeme sektörlerinde çalışanlara aşı önceliği verilmelidir.
* İşletmelere kira desteği konusunda sadece küçük esnafa ayda 500-750 TL destek verilmiştir, ancak Ticaret ve Sanayi Odası üyelerinin kira desteği talepleri karşılanmamıştır.
* Pandemi önlemlerinden etkilenen sektörlerde nakdi ücret desteği artırılmalıdır.
* İşletmelere yeniden KGF destekli kredi sağlanmalı ve kredi ödemeleri ertelenmelidir.
* İhracatçıların konteyner ve navlun maliyetlerindeki artışa karşı devlet desteği sağlanmalıdır.
* Cadde mağazaları kapatılırken, zincir marketlerin gıda ve acil ihtiyaç maddesi dışındaki ürünleri satması haksız rekabet yaratmaktadır. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bu reyonları satışa kapatılmalıdır.
* Devletin tarım ürünlerini maliyetinin altında satması uzun dönemde üreticinin bu ürünlerden vazgeçmesine neden olacaktır. Devlet desteğinin üreticiden tüketiciye satışta üreticiye verilmesi halinde hem üretici hem tüketicikazanacaktır.
* Fırınların un ve diğer girdi maliyetleri %60 artmışken ekmek fiyat tarifesinde ayarlamanın engellenmesi haksızlıktır, ekmek fiyatının artması istenmiyorsa fırınların girdi maliyetlerine destek verilmelidir.
HABER MERKEZİ