ŞEHADET ŞERBETİYLE GÜL BAHÇESİNE GİRENLER

“Şehit” ve “şehadet” üzerine o kadar güzel sözler söylenmiş ki, sözlerimin bu veciz ve eşsiz seslenişlerin ardında kalacağını bildiğimden gönül pınarından, yüksek inanç ve derin vect hâlinden doğan o seslenişleri öne alarak 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde perde arkasında kalmak istedim.

***

Şairi Mehmet Akif Ersoy’un tam imanından coşkun akan seller misali billurlaşan İstiklâl Marşı ve Çanakkale Şehitlerine gibi iki şaheser şiirden alıntılarla yoluma devam ediyorum:

 Üzerinde yaşadığımız topraklar; nice kahramanların şehadet şerbetini içmesiyle, nice serdengeçti gazinin kahramanlığıyla vatan kılınmış, ekmek gibi aziz olmuştur.

“Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

***

Şehitler Allah’ın lütfuna hak kazanan, cennetle müjdelenen kişilerdir. Allah yolunda savaşırken toprağa düşen şehitlerin kanlı elbiseleri onların kefenidir. Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı’mızda, Türk çocuğuna, gencine üzerinde yaşadığı yurdun, alelade bir toprak parçası olmadığını, şehit kanlarıyla vatanlaştığını söyleyerek onun bu şuurda olması gerektiğini hatırlatır.

***

Bu milletin her ferdinin geçmişinde mutlaka ya gazi vardır ya şehit. Bu gerçek, üçüncü mısrada dile getirilirken Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde de,

“Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.” sözleriyle zirveye çıkıyor. Onun kefene de mezara da ihtiyacı yoktur. Cennetle müjdelenen ve ölü olmayan şehidi kucaklamak için Peygamberimizin kollarını açarak onu beklemekte olduğunu belirterek şehit makamının kutsi yüceliğini derin hislerle yoğuruyor.

***

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda.”

Ataların emaneti olan bu aziz yurdun her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulmuş ve vatan olmuştur. İstiklâl Marşı’mızdaki bu söyleyişi Akif, Çanakkale Şehitlerine şirinde şöyle tekrarlıyor:

“Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar.” 

***

İstiklâl Marşı’mızın bütün kıtaları, anlamları itibarıyla birbirine zincir gibi bağlıdır. Altıncı kıtanın sonunda vatanı cennete benzeten şair hemen arkasından gelen kıtanın ilk mısraında bu benzetmeyi tekrarlayarak vatanımızın uğruna seve seve canlar feda edilecek güzellikte olduğunu söyler. Bu güzellik hem fiziksel hem manevi güzelliktir ve kutsaldır.

***

Ay, gökyüzünde hilâl şeklindeyken kucaklamıştır şehidimin kanını, sarıp sarmalamış ve şehidimin kanının rengiyle bayrağımız olmuştur.

“Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor,

 Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!”

Hilâl, parçadan bütüne yönelen bir anlamla, bağımsızlığımızın sembolü bayrak anlamında kullanılmıştır. Mehmetçik, dünyamızın ısı ve enerji kaynağı, olmasa olmazı olan güneşe benzetilmiştir. O güneş ki vatanın istiklâli için toprağa düşmeye hazırdır.

“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.”

***

Vatan sevgisi imandandır. Yüce kitabımız Kur’an’da buyruluyor ki: “Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler fakat siz bilemezsiniz.” Akif’in dile getirdiği, söze döktüğü o mübarek mertebenin ilham kaynağı…   

***

Hür ve bağımsız bir yurtta yaşayamadıktan sonra ona vatan denir mi? Çocuklarımızın, üzerinde huzur içinde yaşayabildiği, uçurtmalarını özgürce uçurabildiği; bütün bireylerinin ortak değerlerde birleşerek neşeyi, sevinci, acıyı birlikte yaşadığı bu topraklar can verme sırrına eren şehitlerimiz sayesinde… Onlara ne kadar minnet etsek azdır.

***

Bu vatan için canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor ve Akif’in diliyle onun yüceliğine sesleniyorum:

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe, desem sığmazsın.”