SAVAŞIN 9. GÜNÜNDE GÖÇ PSİKOLOJİSİ
Korku Kiev’i sımsıkı sarmış, sınır kapıları göç dalgasıyla karşı karşıya kalmış durumda Bir süre sonra yolların birleşmesi ümidiyle ayrılıyorlar sapaklara. Zordur alışılmışı terk etmek hem psikolojik hem de sosyolojik olarak. En yakın ülkeye göç edeninden savaşın ortasında kalana… Büyük yıkımlar böyle başlar.
Gelin öncelikle göç kelimesini tanımlayalım. Göç, alışılmış yerleşim yerinden bir başka yerleşim yerine kalıcı ya da geçici süreyle topluluklar veya küçük kitleler halinde taşınmaktır. Bir süre boyunca göçmen ne göçtüğünün farkındadır ne göç ettiği yerin… Alt katmanında zoraki göç, geçici göç, zincirleme göç gibi seçenekleri bulunur.
***
1678 yılında İsveçli hekim Johannas Operius tarafından “İsviçre Hastalığı” olarak giriyor literatüre. Ardından ise bir Alman Psikiyatrist “Kökten Kopma Sendromu” olarak tanımlıyor bunu. Bu, biz psikologların çok hoşuna giden bir tanım aslında. Çünkü kişiler sadece bedenini taşımıyor bir başka şehre. Duygularını, hayallerini, geçmişini ve dahası…
Yaklaşık 2 haftadır Avrupa’nın ortasında bir savaşa şahit oluyoruz. Doğurduğu sonuçları, sebeplerinden büyük olan... Özellikle de psikolojik, sosyo-ekonomik, psiko-ekonomik ve psiko-sosyal olarak. Yaşanan göç dalgasıyla birlikte stresli ve sonucu bilinmeyen yaşam olaylarıyla karşı karşıya kalınıyor. Yeni bir ülke, bilinmeyen bir dil, yeni bir kültür, farklı yaşam tarzları, yeni sisteme uyum gibi kültürel şok ile karşı karşıya kalınabilecek birçok unsuru içinde barındırıyor göç.
***
Psikolojik süreçleri ele alındığında ülke değiştirmek kişilerde duygu durum bozukluklarına, depresyona, intihar düşüncelerinin oluşmasına neden olabilmektedir. Sonuçta insan sosyal bir varlıktır.
Enteresandır Ukraynalı insanların göç ettiği ülkelerden birisi de savaştığı Rusya. Düşmanla koyun koyuna. Savaştan kaçan ülke insanları kadar diğer ülke içindeki insanlarında müthiş bir kargaşa içerisinde olduğunu görüyoruz. AB ve ABD yaptırımları sonrası 1929’un Kara Perşembesini yaşadıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu yaptırımlarla beraber sosyo-ekonomik sorunların ortaya çıkması hem göç eden Ukraynalıları hem de savaş istemeyen Rusları etkilemiş durumda. Tek kurşun sıkmadan yok olan ekonomik değerler ve binlerce kurşun sıkılarak yok olan psiko-sosyal değerler…
***
Dedik ya zordur alışılmış toprakları bırakmak diye bu etkenlerin ortaya çıkardığı depresyonu, anksiyete ve asimilasyon baskısını kontrol edebilmekte o kadar zordur. İnsanlar, değişen yaşam koşullarının yanına ruhsal bozuklukların da eklenmesiyle çıkmaza girerler. Alınması gereken psikolojik destek bu süreçte alınamadığı için çoğu göçmen, savaş ülkesinde yaşayan ve göç edilen ülkede yaşayan insanlar hayatına son verir.
Her dönemsel geçiş gibi göç olgusunda da bir geçiş dönemi vardır gelin son olarak bunlardan da bahsedip yazımızı sonlandıralım.
Göç psikolojisi içerisinde göç eden insanlar için 5 aşama vardır;
Balayı aşamasında iyi şartlarda yaşayacağı hayalini kurar ve her şeyi pozitif algılar.
Reddedilme aşamasında yeni gelinen ülkenin eksiklikleri fark edilir, kendi ülkende yapabildiğin ama geldiğin ülkede kısıtlı olarak yapabildiğin şeyler sorgulanmaya başlar. Örneğin nitelikli bir işçi grubundasındır ancak dil eksikliği nedeniyle geçici işlerde çalışmak durumunda kalmışsındır.
Geri Çekilme aşamasında gidilen ülkeye karşı duyulan pişmanlık ve şikayetler görülmeye başlanır.
Kabullenme aşamasında yavaş yavaş adaptasyon sürecine girilmiş ve yaşanılan durumlar hoş karşılanmaya başlanmıştır.
Ters Şok aşaması ise sonradan benimsenen kültürün doğruları ve yanlışlarıyla doğduğu kültürdeki doğruların ve yanlışların yer değiştirmeye başlamasıdır.
Eğer süreçler doğru aşılabilirse işte o zaman bireyin adaptasyonu doğru tamamlanır, aşılamazsa bireyler adaptasyon sürecinden zararlı çıkar. Birlik ve bütünlük insana ait kavramdır sonuçta. François Fenelon’un da söylediği gibi “Tüm savaşlar bir iç savaştır çünkü tüm insanlar kardeştir.”