SANKİ KISA FİLM GİBİ ATATÜRK’ÜN YAŞAMI

Hani film festivallerinde izleriz ya kısa filmleri. Kısacık süreye bir ömür sığdırılan yaşam öyküleri anlatılır. İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün 57 yıllık yaşam öyküsü de aynen böyle! Hızlandırılmış filmler vardır ya, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk de hayatı sanki öyle yaşamış gibi. Koşarcasına. Haber bültenlerindeki bir haberin süresi kadar sanki!

Ömrünün yetmeyeceğini bilmişçesine koşar adımlarla “Ülkem için ne yapabilirim” diye kısa sürede öyle büyük işler yapmış ki saymakla bitmiyor. 84 yıl geçmesine rağmen hala geçerliliğini koruyor. Şöyle bir düşünün, “Ya bu Atatürk ne yaptı?” diye. Hiçbir şey yapmadığını düşünler bile bu topraklarda, dünyanın en güzel bu coğrafyasında özgürce yaşama imkanı verdiğini söyler.

İşte bu sayede gelecek yıl 100’üncü yılını kutlayacağımız koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti var. Büyük badireler atlatmasına rağmen bir asırdır ayakta kalmayı başaran Cumhuriyet. Düşünün bir kere; “Acaba bunu kime borçluyuz” diye. Bu Cumhuriyeti borçlu olduğumuz bu büyük insan yalnızca savaş kazanmamış bir millete özgürce yaşamanın yolunu açmış.

Aslında ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen bir lideri 84 yıl önce sadece biz değil tüm dünya kaybetti. Çünkü dünyada barış isteyen toplumların önder aldığı bir liderdi Atatürk. Yeri asla doldurulamayacak bir lideri kaybettik. 84 yıldır bitmeyen bir özlemle anıyorsak birçok nedeni vardır. Onun ilkelerine azıcık riayet edebilsek inanın ülke olarak farklı noktalarda olurduk.

Dün ilk günkü gibi içimizin buruk acı dolu olduğu bir gündü. Yaşadığımız Türkiye’de nefes alabiliyorsak o ve onun silah arkadaşları sayesinde olduğunu asla unutmamız gereken bir gündü. Lakin 10 Kasım törenleri, zaman zaman farklı siyasi parti ya da gruplar tarafından polemik konusu haline getirilmiştir. Hatta siyasi bir hesaplaşmanın aracı olarak bile kullanılmıştır.

İşte her zaman söylediğim bir şey var, “Biz insan olmayı da kardeşçe yaşamayı da beceremedik” diye. Öyle acılar, günler ve kayıplar vardır ki insanları birleştirir. 10 Kasım’da işte böyle bir acı ve böyle bir gün. Atatürk bizim Türk milleti olarak ortak değerimizse ki bu böyle, o zaman tereddütsüz 10 Kasımlar birleştirici olmalıdır.

Aradan 84 yıl değil 884 yıl geçse de ne Atatürk’ten ne de, onun düsturu olan ve coşkuyla söylemekten gurur duyduğumuz “Ne mutlu Türk'üm diyene!” demekten vazgeçmemeliyiz. Sadece Atatürk’ü sevmekle olmaz. Ancak önce sevginin ne demek olduğunu bilmemiz gerekir. Sevgi yürekten olur, ısmarlama olmaz. Bizde Atatürk’ü yürekten sevmeliyiz.

Sevgiyi insan kalplerine veren yalnızca yaradandır. O sevdirmedikçe, kimseyi sevemezsiniz. Allah bir lideri, bir millete çok sevdirmişse, neden diye bir düşünün bakalım? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te o sevilenlerden ve sevdirilenlerden birisidir bana göre. 84 yıldır, Türk milletinin ona olan sevgisi hiç eksilmedi. Bir 84 yıl geçse de eksilmeyecekte!

Bunun nedeni var. Biz ondan; hür olmayı, hürriyeti, devleti olmayan milletlerin ayakta kalamayacağını, dostumuz kim, düşmanımız kim onu öğrendik. En önemlisi de “Ne mutlu Türküm” demeyi öğrendik. Bu yeterde artar bile. Her ne kadar kısa bir film gibi yaşanmış bir ömür olsa da yıllarca sonu gelmeyecek bir senaryosu var.

Bu nedenle Atatürk’ü iyi anlayarak onu özlem ve minnetle bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.

BU MU ATATÜRK GENÇLİĞİ?

Dün Atatürk’ün ölümünün 84’üncü yılıydı. Gazi Mustafa Kemal, bu ülkeyi Türk gençliğine emanet etmişti. Sanırım bugün gençliğin içinde bulunduğu hali ve yaşananları görseydi kahrından ölürdü! Atatürk’ü rahmet ve minnetle anarken Antalya’da son 3 gündür yaşanan kız öğrencilerin kavgası dikkatimi çekti. “Bir haller oluyor bu gençlere” dedirten türünden yaşanan olaylar.

Dana üç gün önce Vali Saim Çotur Ortaokulu önünde kızların saç saça, baş başa kavgalarını göndük. Erkek öğrencilerin ayırmak yerine sosyal medyadan canlı yayınına tanık ettik. Al birini vur ötekisine! Önceki gün bu kez Kepez’de buna benzer bir olay yaşandı. Yeni Mahalle'deki bir parkta toplanan kız öğrenci grupları arasında meydan muharebesi yaşandı.

Yaşları 12-15 arasındaki 7 kız birbirlerinin saçlarını çekip, tekme ve yumruklarla kavga etti. Paylaşamadıkları ne ise? Burada da erkek öğrenciler yine tam tekmil yayındalar! İnanın bu görüntüleri görünce umut bağladığım gençlerden umudumu yitirir hale geldim. Yarının anneleri, geleceğin bilim insanı olacak genç kızlarımızın düşündüren halleri.

Ya bu memlekette Milli Eğitim Müdürlüğü’nün rehberlik bölümleri ne iş yapar Allah aşkına? Hiç mi görmezsiniz bu öğrencilerin ruh hallerini? Bir dokunsanız bu işler olmaz sanırım. Yoksa bu gençlik elden gidecek. Haberiniz var mı?

İYİ BİR MİZANSEN

Antalya’da son dönemde yaşanan yabancı göçü ile birlikte artan konut ve kira fiyatlarının gelecekte şehrin gerçek sahiplerinin düşebileceği durumu iyi bir mizansenle canlandırmış. Sosyal medyada, ‘kadir dayı uzmanımsı Reuterse konuşan Türk yetkili’ adıyla yazan bir kullanıcının hesabında yer alan fotoğraf ve altındaki yazı hayli ilginç.

“Antalya’ya yabancı göçü yasaklansın. Ev fiyatları uçmuş vaziyette. Eğer Rus ve Ukraynalı göçü devam ederse biz yerliler mağaraya taşınacağız” ifadeleri ve mağara önündeki ilk insan kıyafetli erkek fotoğrafı yer alıyor o paylaşımda.

Bakınca “Güler misin ağlar mısın” diyor insan ama gerçekten güzel bir mizansen ile gelecekteki durum yansıtılmış.