SAHİ NEYDİ BAYRAM?

Bir telaş var yüreğimde… AHH…! Çocukluluğumuzun bayramları, çocukluğumun. Telaşım korkuya yenik düşmek üzere. Olmayacak,  gelmeyecek, yaşanmayacak gibi o güzel bayramlar. Ne yaparız?  Ne yaparım? Unutulursa o bayramlar. Sahi neydi bayram?

Bir araya çoluk, çocuk toplandığımız, dargınların barıştığı, yoksunlukların giderildiği, ihtiyaç sahiplerinin incitilmeden, onurunu kırmadan ihtiyaçlarının giderildiği, birlikte sofraların kurulduğu, çocukların korkusuzca mahallelerde şeker –harçlık topladığı, küslüklerin rafa kaldırıldığı, günler öncesinden evlerde hazırlıkların yapıldığı bayramlar.

***

Heyecanla arefenin beklendiği, halıların balkonlarda bahçelerde komşularla birlikte yıkandığı, tatlıların böreklerin evlerde yapıldığı, o tepsilerin evin küçüklerinin minik ellerinde pişmesi için mahallenin taş fırınlarına götürüldüğü, çikolata ve badem şekerlerinin evin çocuklarından bayram sabahına kadar saklandığı bayramlar.

***

Yeni pırıl pırıl rugan ayakkabıların alındığı, elde işlenen mendillerin çocuklara hediye hazırlandığı, bayramda herkesin evde olduğu. Özellikle aile büyüklerinin evinde neşeyle toplanıldığı, bayram sabahı evin erkeklerinin sünnettendir deyip bir lokma evde pişen börekten ağzına atıp bayram namazına gittiği, onlar dönene kadar kahvaltı sofrasının hazırlanıp hep birlikte dua ile yemeğe başlandığı ardından da büyüklerin baş köşeye oturup küçüklerin sırayla el öptüğü ve tüm bayram coşkuyla aile fertlerinin birbirini ziyaret ettiği günler değil miydi bayram?

***

Sonra bayramlarda değişti! Değişen bayramlar mı sizce? Gün aynı, güneş aynı, ev aynı. Değişen bayram değil dostum değişen bizim yaşam biçimimiz, bakış açımız, alışkanlıklarımız seçtiklerimiz. Eski bayramlar YOK derken bizdeki bu değişikliklerin niye farkında değiliz! Neden biz kendimize dönüp bakmıyoruz! Oysa biraz düşünsek biraz ben değil de biz düşüncesini hareketlendirsek ve değerlerimize sahip çıkabilsek, kaçmasak, korkmasak yüzleşmekten, kendimizi eleştirmekten imtina etmesek… Başta eski bayramlar ardından da değerlerini yaşatan aynı toplum olmaz mıyız?

***

Değerlerimiz dedim… Ortak toplum değerlerimizden söz etmek istiyorum. Toplumun kişiliğini ve karakterini oluşturan bilincin huzurla hissedildiği hayat değerlerimiz. Bayram kültürü de bunlardan bir tanesi.

Son yıllarda bayram demek tatil demek anlamına gelmeğe başladı. İnsanlar aylar öncesinden tatil beldelerinde rezervasyonlarını yaptırmaya başlıyor ve o gün gelmeden evlerinden ayrılıyorlar. Sıkış tepiş plajları, izdiham içinde otelleri, kafeleri, barları dolduruyorlar. Tabi ki çocukları da onlar ile birlikte, aqua parklar yabancı animatörlerin yönettiği çocuk kulüplerinde vakit geçiriyorlar. Büyük anneler, büyükbabalar, amcalar, halalar, dayılar bayram hazırlıklarını yapıp boynu bükük Whatsapp’tan gelecek görüntülü aramaları bekliyorlar.

***

Kaybedilen değerler eksilen uzuvlar gibidir. Kişinin bir kolunun bir bacağının ya da bir gözünün olmadığını düşünün. Ruhu ve fiziği birlikte yıpranır. Değerleri kaybetmek hepimizi ve ortak geleceğimizi birlikte yıpratır. Değerlerimizi unutarak bile bile kaybetmeğe göz yummak çocuklarımıza da olumsuz örnek teşkil etmekte. Bayram temizliğinden, misafir ağırlamaktan kaçan bir anne; bir ev kadını… Fiziksel işten kaçmamış aynı zamanda en önemlisi ortak kültürümüzün  bir parçası olan bayram ruhundan kaçarak çocuğun samimiyet, hoşgörü, birlik, aile bilinci değerlerine sahip çıkma alışkanlığını da çocuğuna öğretmekten kaçmıştır.

SON SÖZ

Bayramlar mı değişti? Eski bayramların tadı mı kalmadı?

Babası, amcası, ağabeyi ile bayramda yüz yüze gelip sohbet etmek yerine tatil beldesinde yeni tanıdığı belki adını bile hatırlamayacağı insanlarla eğlence peşinde olan bir babanın oğlu bayramda dedesini mi arayacak? Yoksa iki güne bir oyuncak ya da not kavgasına düştüğü arkadaşını mı tercih etmeyi öğrenecek?

Hay Allah! Eski bayramların tadımı kalmadı?

Bize bizi hatırlatan, birliğimizin gücünü pekiştiren değerlerimizi yaşatıp sahip çıkmadığımız için bayramlar mı SUÇLU oldu? Onlar mı değişti şimdi? Sahi neydi bayram?