RUTİNLERİMİZ VE ALIŞKANLIKLARIMIZ (1)

 “Sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen” anlamlarıyla rutin sözcüğünü yaşantımızın bütününe hâkimmiş gibi düşündüğümüzde olumsuz bir yaşam tablosu aklımıza düşebilir. Onu hayatımızın küçük bir parçası olarak gördüğümüzde rutin sözcüğünün olumsuz çağrışımından kurtulabiliriz. Tekdüzeliğe, monotonluğa yakın arkadaş gibi duran rutinlerimizi açmaya çalışalım. O zaman sevimsiz rutinlerimiz yanında suçsuz hatta hayatımıza neşe katanlarının olduğunu da fark edeceğiz.

Gündelik yaşantımızda faydasını ya da zararını düşünmeden gerçekleştirdiğimiz kalıp davranışlarımız vardır. İlk tür rutinlerimiz diyebileceğimiz bu tür eylemler için bilincimize başvurmaya ihtiyacımız yoktur. Beyin, vakti ve yeri gelince, iradeye danışmadan metabolizmaya verdiği komutla davranışı gerçekleştirir. Sözgelimi işten eve giderken hangi caddeden, hangi sokaktan gideceğimizi,  yemek yerken kaşığı hangi elle tutacağımızı ya da sevdiğimiz birini görünce gülümsememiz gerektiğini düşünmeyiz, davranış kendiliğinden gerçekleşir ve biz bunun farkında bile olmayız. Bu tür eylemler, düşünme gücümüzün boş yere yorulmamasını sağlayan rutinlerimizdir. Biz o davranışı sergilerken beynimiz özgürdür, avantajını yapması gereken başka işleri varsa onlara ayırır.

İkinci tür rutinlerimiz ise doğruluğuna kendimizi inandırdığımız olmazsa olmazlarımızdır. Bu tür alışkanlıklarımız zararlı değilse yaşamımızda yer edinmiş olmalarına sıcak bakabiliriz.

“Yemekten bir saat kadar sonra en az iki bardak çay içmezsem başım ağrımaya başlar.”

“Bir bardak kola, yemeği kolay hazmetmeme yardımcı olur. İçmezsem karnımda şişlik hissediyorum.”

“Araç kullanırken müzik dinlerim. Dinlemezsem dikkatim dağılıyor.”

Örnek rutinlerimizin birinci ve üçüncüsüne sıcak bakmakta herhangi bir sakınca olmamakla birlikte ikincisi için aynı şeyi değerlendirmek sanırım doğru olmayacaktır. Yaşam kalitemize engebe koyan rutinlerimizin negatif olduğu tartışmasızdır ancak sağlıklı yaşama katkı sunmayan her alışkanlığımızı zararlı kabul etmek de doğru bir yaklaşım olmayacaktır.  

Sevimli ve sevimsiz rutinlerimizin üçüncü türü ise sağlığımızı olumlu ya da olumsuz yönde birinci derecede etkileyen davranışlarımızdır ki bunlara “alışkanlıklarımız” demek yerinde olacaktır. Sigara içmek, aşırı yemek veya kitap okumak, spor yapmak gibi…

Davranışlarımızı alışkanlıklarımız yönetir. Hayatımızda bu kadar önemli rol oynayan hatta benliğimizi oluşturan alışkanlıklarımız peki nasıl oluşuyor? Bizi biz yapan, karşılaştığımız olaylara verdiğimiz tepkiden tutun, sosyal yaşamda edindiğimiz yere kadar bizi etkileyen alışkanlıklarımız ilkin aileden gördüklerimizle başlıyor. Söylenenler değil görülenler… Öğütler değil örülenler… Tekrar edilen davranışları gözümüzle ezberliyor, özümüzle benlik heybemize katıyoruz. Sonra sosyal çevreden… Okuldan, mahalleden, yakın ilişkilerimizden…

Anne babadan göre göre edinilen alışkanlıklar, sosyal çevrede kolay kolay değişikliğe uğramıyor olsa bile yakın arkadaşlıkların alışkanlıklarımız üzerinde etkisini göz ardı edemeyiz. Sözgelimi sigara içme alışkanlığı olmayan bir ailede yetişen bireyin, sosyal çevrede bu alışkanlığı edinebilmiş olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Sigara içen arkadaşının ısrarıyla veya okulda büyük yaşlara özentiyle, bir iki derken bir bakıyoruz o davranış alışkanlık hâline gelivermiş. Ya da küçük yaşlarda edinilen kötü bir alışkanlığın yine çevre etkisiyle terk edilebildiğine yönelik birçok örnek sıralayabiliriz. İnsanların anne babalarını seçme özgürlüğü olmamasına karşın sosyal yaşamda arkadaşlıklar, dostluklar kurma özgürlükleri bulunmaktadır. Çıkarım ise kurulacak arkadaşlıkların, dostlukların bizi iyiye, erdeme, güzele yönlendirecek olmasıdır.

Bir sonraki yazımda rutin ve alışkanlıklarımızı kendimce sınıflandırdığım dönem ve evrelere göre tasnif etmeye çalışacağım.

Alışkanlıklarımızın güzele evrilmesi dileklerimle…