2002 RUHU, 2008 HEYECANI

Bu hafta milli maçlar nedeniyle lig maçları oynanmayacak. Bizde, biraz milli takımda bahsedelim istiyorum.

30’una merdiven dayamış bir sporsever olarak, 2002 Dünya Kupası’nı hatırlayan şanslı kişilerdeniz. Gerçekten her maç gözyaşlarına boğulduğumuz, bisikletlerimize Türk bayrakları takıp, sokaklarda marş söyleyerek gezdiğimiz güzel yıllardı. Ardından gelen Konfederasyon Kupası’nda başarılı sonuçlar, Euro 2004 play off’larına giden zorlu yolculuk, 2006 Dünya Kupası Elemeleri ve muhteşem İsviçre maçları ile heyecan fırtınası sürüyordu. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale kadar yükselen son dakikaların takımı ile en üst noktaya ulaşan milli heyecan bu noktadan sonra resmen bitti. 2008 yılından beri gerçekten milli takımla, milletimiz arasında bir kopukluk oluştu.

Tüm takım taraftarlarının desteklediği, her maç milyonların ekran başına kilitlendiği o milli takım; prim kavgaları, torpilli futbolcular falan derken içinden çıkılmaz bir tartışmanın ortasına kaldı. Gerçekten burada sosyal medyanın da etkisi göz ardı edilemez. Çünkü ne zaman sosyal medya çıktı, taraftarlık anlayışı da değişti. 2008’in ardından geçen 12 yılda bir kez Avrupa Şampiyonası’na da katıldık. 2016 yılında katıldığımız turnuvayı belki birçoğunuz hatırlamaz bile. Ozan’ın saçı, Emre Mor’un kaprisleri, Volkan Demirel’e edilen küfüler falan derken, ne zevk alabildik, ne de istediğimiz sonuçları.

Şenol Güneş’in gelmesi ile ise bir anda en son 12 yıl önce yaşadığımız o milli heyecan sanki yeniden gelir gibi oldu. Avrupa’ya birçok genç oyuncumuzun gitmesi ile milli kadromuz bir anda gençleşti. O gençlerin hırslı oyunu Fransa ve İzlanda gibi bizi çok zorlayacağını bildiğimiz bir gruptan rahat ve muhteşem sonuçlarla çıkmamız herkesi heyecanlandırdı. Bu noktada sosyal medya da yine saçma sapan yorumlar yapılsa da bu milli takım hepimizin milli takımı oldu. Şimdi Uluslar Ligi’nde biraz da futbolcuları deneyen Şenol Güneş, kötü sonuçlar almasına rağmen kredisi hiç ama hiç azalmıyor ve herkes milli takımı desteklemeye devam ediyor.

Şenol Güneş’in bizlere 2002’yi hatırlatması bunda tabi ki etken, Merih ve Çağlar gibi iki çok başarılı, hırslı, vatan millet aşkı gözlerinden okunan ve canla başla mücadele eden stoperlerimiz olması bunda tabi ki etken, İstanbul’un 3 büyükleri olan takımlardan az sayıda futbolcu olması bunda tabi ki etken, Dorukhan, Hakan Çalhanoğlu, Cenk, Mert Günok, Yusuf Yazıcı, Mahmut Tekdemir ve Efecan Karaca gibi karakterli, herkesin sevdiği futbolcuların takımda olması etken. Bu etkenler sayesinde bu milli takımı sevdik ve benimsedik. Şimdi bırakalım Uluslar Ligi’nde istediklerini yapsınlar, kendilerini denesinler, form tutsunlar. Pandemi nedeniyle 2021 yılına ertelenen Avrupa Şampiyonası’nda ne sonuç alırsa alsın güzel anılar hafızamızda bırakacaklardır. Ay yıldız bayrağımızı bir kez daha gururla sallayacağımız günler olacaktır. O günleri de büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz.

Bu turnuvada sonuç ne olursa olsun kimse takımada küsmesin. Çok genciz, çok heyecanlıyız. Belki bu turnuvada başarılı olunmaz ama aynı takım mutlaka Dünya Kupası’na gidecektir, Önümüzdeki 3- 4 turnuvada bu futbolcular illaki başarılı olacaktır. Zaten önemli olan da bu turnuvalara düzenli bir şekilde katılabilmek. Devamlı bir başarı, sürekli katılım sağlanırsa gelir. Mert Günok, Burak Yılmaz, Caner Erkin, Mahmut Tekdemir, Efecan Karaca gibi 30 yaş üstü futbolcularımız belki o kadar uzağı göremez ama diğerleri bu bayrağı ileriye taşıyacaktır. Alt taraftar gelen Altay, Ali Akman, Burak Kapacak, Rıdvan Yılmaz, Orkun Kökçü, Ravil, Atakan gibi futbolcular bunların yerini dolduracak hatta bir üst seviyeye çıkacaklardır. Ben ümitliyim. Yeter ki bu takıma sahip çıkalım. Ne diyor Öğretmen Şenol Güneş:

“Önemli olan neye sahip olduğunuz değil, kiminle paylaştığınızdır.”