REDDİYE VE FARKINDALIK

Geçtiğimiz günlerde; Siirt Belediye başkanının, “Terör Örgütüne Üye Olma Suçu” sebebiyle hapis cezası alması sonucu belediyeye kayyum atama işlemi gerçekleştirildi. Mevzubahis duruma karşı Kürt siyaseti aktörlerinden naralar bekliyordum ki bu sırada Ömer Öcalan tabi ki devreye girdi. “Bu mesele çözülürse herkese yaşam hakkı açılır. Çözülmezse Türkler Anadolu’ya çekilir ve cehennemi Anadolu’da yaşar” ifadesi hemen gündeme oturdu. Yani açıkçası güldüm. Belli ki; TSK’nın Afrin’e girip Demirci Kawa’yı sıvacı yapmasından pek ders almamış gibi gözüküyor. Keyfi bilir tabi, sosyal medyada Rojava’da katliam var tagı açmak nasıl olsa bedava.

***

Her neyse; 10 yıl önce sırtını PYD/YPG’ye dayayanların çığırtkanlığından sıyrılıp, peşi sıra yaşanan bu olaylar sonrası, 13-15 Çözüm Sürecini şiddetle destekleyen kamuoyu mühendislerinin bugünkü yaşanana karşı yaklaşımlarını taramaya koyuldum. Acaba o dönem söylediklerinden dolayı en azından bari bir utanma hissiyatı yaşıyorlar mı, meseleyi aynı noktadan okumaya hala mı devam ediyorlar merakı buna itti desem yanlış olmaz. Bunun üzerine; “akil insanlar” arasında muhtemelen en inançlı ve hatta en parlağı olan eski malum Taraf Gazetesi Yazarı Yıldıray Oğur ve Serbestiyet kanalını bulmam pek de zor olmadı. Ama tahmin ediyorum bu cephenin aklını başına devşirmesi o kadar kolay gibi durmuyor.

***

Aslen Rize doğumlu olan Yıldıray Oğur’un meseleleri genellikle Kürt siyaseti tarafından açıklamasına ve Kürt milliyetçilerinin dozajından yola çıkarak vaziyete göre ehlileştirme yanlısı oluşuna bunu da demokrat ve makul bir siyasi anlayış olarak yansıtmasına aşinaydım açıkçası. Türklerin hangi acılarla uğraştığına, Kürtlere neden kızdığına ve onlardan umutsuz oluşuna, 13-15 sürecinin bitişinin Türklerde neler doğurduğuna dair gözlem ve kafa yorma işlemi yapmadığına da emindim. Öyle ya; Kürtler ikna edilmeliydi, Türkler nasıl olsa hazır kıta, onlar halledilir.

***

Geçen şu 10 senede; Kürt siyaseti aktörlerinin tavırlarına karşı gözünü bu denli kapatamaz kanısındaydım ki yanılmışım. Özür dilerim; Kobani olayları sonrası eyleme teşvik eden Demirtaş’ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız” hitabından rahatsız olduğu vurgulamasını söylemem gerekiyor. Bu rahatsızlığı; geçtiğimiz 10 yıl içerisinde hiç dile getirmeyip, şimdilerde bir anda ortaya çıkarması da enteresan tabi. Mayıs 2023 seçimleri öncesi, halihazırdaki Cumhurbaşkanlığı makamı ve yetkilerine karşı halini ve tavrını rahatlıkla hatırladığımız Yıldıray Bey’in kronoloji bilimine taş çıkaran bu tavrını, 1974 Dünya Kupası Hollanda – İsveç müsabakasında ilk kez gerçekleştirilen “Cruyff Turn” kıvamında ilerlediğini söylemek de pek mümkün.

***

Her neyse; bu vesileyle, eski Taraf Gazetesi Yazarı, Kürt Milliyetçisi Mücahid Bilici’yi konuk ettiği programını izleyip yaklaşımının Suriye ve Irak’taki gelişmeler nazarında ne yönde ilerlediği kanısını elde etmeye çalışmıştım ki sonucu yine şaşırtmadı.

***

Bilici’nin “Elbette herkes silahın bırakılmasını ister, ama eline silah alacak kadar bu yola girmiş insanların hadi silah bırakın demeyle bırakacağı beklenemez” diyecek kadar gözü dönen, insanlar yola girmiş ki eline silah almış mantığını daha doğrusu PKK/YPG’nin varlığına karşı olumlu empatiye uğraşan, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi devlet memuru olarak nitelendiren, “Türkler Kürtlere zulmetmiştir, Kürtler hesap sorma meşruiyeti içerisindedir” diyen ve bunu ahlaki üstünlük addeden, “Kürtler devletin sahibi olmalıdır resmi olarak Kürtlere vermelidir” diyen ve bir sonraki demecinden de belli ki Türkiye isminden haz etmediği rahatlıkla anlaşıldığı için Anadolu Kurdistan Federatifliğini kalıbını vurgulayan genel tavrın, aslen Rizeli Yıldıray Bey tarafından rahatlıkla tevil edildiğini gördüm. Şaşırmadım.

***

Bilici’nin “Uşak’ta yaşayan vatandaş bunu anlayamaz” deyip gülerken Yıldıray Bey’in yüzünde oluşan garip gülümseme dikkatimi çekmedi desem yanlış olmaz. Uşak’ın ve vatandaşlarının, etnik Türk kimliği olarak simgeleştirip yaşantı ve acıların küçümsendiği farkındalığı beynime işledi. Üzülmedim. Ancak bu bir reddiye de değil, farkındalık. Umarım bir gün görüşürüz Yıldıray Bey, geç olmadan. Vaziyetin size “Türkleri unutmuşuz” dedirtmesini istemem. Yoksa güç olur.