PROTOKOLLERDEKİ ADAB-I MUAŞERET
Bugün siyasetten uzak bir konuyu ele alacağım. Özellikle son
zamanlardaki törenlerde dikkatimi çeken PROTOKOL ve OTURMA DÜZENİ meselesi ve
yaşanan kırgınlıkları!
Protokol; devlet törenlerinde, diplomatik, resmi
ilişkilerde, günlük hayatta usul ve şekil yönünden uyulması gereken
kurallardır. Bir başka deyişle, resmi ilişkilerde ve törenlerde önde gelme
hakkı, törensel davranış konusunda uyulması gereken kuralların bütünüdür.
Bu işin kendine has öyle kuralları vardır ki çoğu törende
karşımıza sorun olarak çıkar ve krize dönüşür. Diplomatik, askeri, mülki
protokol gibi farklı alanlarda tam 13 tür protokol vardır ve bu kuralların
yaklaşık yüzde 70'i ortaktır.
Yani devlet yetkililerinin, kamu kurum ve kuruluşlarının,
örgütlenmiş tüm sosyal grupların kendi aralarında izledikleri protokol sırasına
önde gelim denilmekte. Öyle ‘BEN YAPTIM’ oldu mantığı ile değil.
Şimdi diyelim ki devlet büyüklerinin (vali, belediye
başkanı, kaymakam, emniyet müdürü, garnizon komutanı vs.) katıldığı bir tören
var. Salonda veya alanda onur konuğunun (1 numara) oturacağı yeri belirtmek
üzere orta merkezdeki koltuğun önüne çiçekli bir sehpa konur.
Protokole dahil diğer davetliler önde gelme sıralarına göre
onun sağına ve soluna, önceden belirlenen ve kendilerine ayrılan (yazılan veya
gösterilen) koltuklara otururlar. Alanda veya salonda protokole ayrılan yeri
belirtmek için ‘Protokol’; öteki davetlilerin oturacakları yerleri belirtmek
için, ‘Konuklar-İsimler’ yazılır.
Fakat bu böyle mi yapılıyor derseniz çoğu zaman HARMAN YERİ
gibi görüntüler ortaya çıkıyor. Her tören düzenleyen kurum veya STK öyle ‘BENİM
PROGRAMIM’ deyip işin içinden sıyrılarak kafasına göre konuk oturtma planı
yapamaz, yapmamalı!
Sadede gelecek olursam yukarı satırlardaki meramımı da
anlamış olursunuz. Önceki gün Antalya’da iki ayrı tören vardı. İki törene de
katılan devlet ricali, kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ların temsilcileri
aynı isimlerdi. Ancak iki törende farklı PROTOKOL kuralları uygulandı.
YÖREX’in açılış törenini düzenleyenler işi en ince
ayrıntısına kadar düşünüp hareket etmişken, ATSO’daki ödül töreninde tam tersi
bir uygulamaya gidildi. Kendim törenlere gidemedim lakin giden muhabirlerimizin
anlattığı ile olaya vakıf oldum.
Şimdi, ilk törende Vali Hulusi Şahin ile önceki dönem
Dışişleri Bakanı ve halen Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ve TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı ile yan yana oturtuldu.
Protokol kurallarına göre sağı ve sollarına da diğer
isimler. Örneğin Hisarcıklıoğlu’nun yakınına ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman,
TESK Başkan Vekili Adlıhan Dere ve ilçe belediye başkanları gibi.
Hemen birkaç saat sonra ATSO’da yapılan ödül törenindeki
düzen ise tam bir fiyasko. Önce Vali ile TOBB Başkanı yan yana, en uzaklarına
Bakan Çavuşoğlu, onların en uzağına teşbihte hata olmasın KORNER DİĞERİNİNİN
yanına da TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve ATB Başkanı Ali Çandır. İlçe belediye
başkanları ise yedek kulübesinde (ikinci üçüncü sıra).
Sonra hatanın farkına varan bir görevli en azından Bakan
Çavuşoğlu’nu Vali’nin yanına oturttu ve büyük bir krizin yaşanmasını önledi.
Çünkü Valilik Protokol Ekibi ince bir dokunuş yaptı...
Ya arkadaş hadi iki büyük isimde hata yaptınız gaflete
düştünüz. ATB Başkanı’na yaptığınız ayıba ne demeli? Adam üstüne üstlük TOBB
Yönetim Kurulu Üyesi. Yani sizin üstünüz. Bu kindarlığınız niye ve niçin? Allah
aşkına kendinize gelin. Ali Bahar’ın kemiklerini sızlatmayın.
Sonra, Hisarcıklıoğlu’nun “Ali Çandır, benim TOBB Yönetim
Kurulu Üyemdir. Sorunlarınızı ona anlatıp bana iletilmesini sağlayabilirsiniz”
sözüne içerlemeyin, alınganlık göstermeyin.
Neyse. Bilindiği gibi mükemmeli ortaya koyan daima
ayrıntılardır. Mükemmel ise bir ayrıntı değildir. Özellikle yönetim
hayatımızda, resmi ve özel ilişkilerimizin sınırını ve seviyesini belirleyen
unsur, ‘Protokol Kuralları’ ya da öteki anlamıyla ‘Resmi Nezaket Kuralları’dır.
Bize önemsiz gibi gelen bazı hususlar, üstlerimizce
özellikle istenebilir. Eskiden adab-ı muaşeret kuralları (topluluk içinde
uyulması gereken yaşam kuralları) vardı. Bunlar bize atalarımızdan mirastır.
Maalesef günümüzde bu değerleri teker teker yitirdiğimizi görüyoruz.
Görgü kuralları toplumun en önemli değerleri arasında yer
alır. Kimsenin kimseye tahammülü olmadığı bir dünyadayız. Nezaket, teşekkür ve
lütfensiz olmaz. Adab-ı muaşeretin bileşenleri; saygı, hoşgörü, tevazu, dikkat
ve zarafettir.
Aslında ben iki törende yaşananları örnekleyip bir konuyu
ele aldım. Lakin, bu konu sadece resmi törenlerde değil hayatımızın hemen hemen
her alanında yaşanıyor. Lafın kısası ADAB-I MUAŞERETİ yok sayıyoruz vesselam.