Prostat büyümesinin tedavisinde ‘’prostat arter embolizasyonu’’
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) tarafından düzenlenen ‘2024 Türk Girişimsel Radyoloji 19. Yıllık Toplantısı’nda, prostat büyümesinin tedavisinde ‘’prostat arter embolizasyonu’’ hakkında çeşitli bilgiler verildi.
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) tarafından
düzenlenen 2024 Türk Girişimsel Radyoloji 19. Yıllık Toplantısı, Antalya Belek’te
2-6 Şubat tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. 2024 Türk Girişimsel Radyoloji
19. Yıllık Toplantısı, yüksek düzeyli ve merak uyandıracak bir bilimsel
programla düzenleniyor. Toplantıda girişimsel radyolojideki bilimsel son
gelişmelerin ve güncel uygulamaların sunulması ve karşılaşılan sorunlara
çözümler üretilmesi hedefleniyor. Bu konular alanlarında uzman olan ulusal ve
uluslararası bilim adamlarının katılımıyla münazara ediliyor. 650’yi aşkın
katılımcının takip ettiği kongrede alanında söz sahibi 26 uluslararası bilim
adamı davetli olarak yer alıyor. Türkiye’den 109 oturum başkanı ve konuşmacı
görev alıyor. Paralel olarak devam eden iki salonda 51 oturum düzenleniyor. 86
araştırma görevlisi, hemşire, teknisyen ve öğrenci, dernek desteği ile kongreye
katılıyor.
TGRD ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Levent Oğuzkurt, prostat
büyümesinin tedavisinde “prostat arter embolizasyonu” hakkında çeşitli bilgiler
verdi. Embolizasyonu kısaca anjiyo ile damar tıkama olarak tanımlayan Prof. Dr.
Levent Oğuzkurt, “Bunu yıllardır kanamalarda yaptık. Bu kanamaları anjiyo ile
durdurmanın ne kadar rahat olduğunu gördük. Embolizasyon son 15-20 yılda çok
daha farklı hastalıklarda kullanılmaya başlandı. Daha öncesinden tümör
embolizasyonları var, özellikle karaciğer tümörlerinde tümörün beslenmesini
kesmekle başladı. Daha sonrasında o beslenmeyi keserken aynı yerden tümöre
değişik ilaçlar vererek, çok daha aktif tedavilerle devam etti. Bunun dışında
diz ağrılarında son 10 yılda çok popülerleşti” dedi.
Prostat bezinin büyümesinin ileri yaşta çok sık görülen bir
durum olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Levent Oğuzkurt, “80 yaşında insanların
neredeyse yarısında görülüyor. Prostat bezi mesanenin hemen altındadır ve
içinden idrar kanalı geçer. Prostat büyüdüğü zaman (BPH ya da benin prostat
hipertrofisi) hem mesaneye hem de idrar kanalına baskı yaparak sık idrara
çıkma, gece idrara kalkma, zor idrar yapma, mesaneyi tam boşaltamama, idrarda
çatallanma gibi yakınmalar oluşturur. Bu yakınmalar arttığı zaman, örneğin
günde 8-10 kere tuvalete gitme ihtiyacı olduğunda, kişinin sosyal hayatını ya
da iş yaşamını etkileyebilir. Her gece birkaç kere uyanarak idrara çıkma
ihtiyacı olduğunda, uyku düzeni bozulabilir ve kişinin hayat kalitesinin
düşmesine yol açar. Prostat büyümesi aslında basit bir hastalıktır ancak bir
kısım hasta için iş ya da sosyal hayatı ciddi zorlaştırabilir” ifadelerine yer
verdi.
Prostat büyümesi tedavi gerektirdiğinde öncelikle idrar
yapmayı rahatlatan, mesane kapasitesini arttıran ilaçlar başlandığını belirten
Prof. Dr. Oğuzkurt, “Bunlar bir süre hastayı rahatlatabilir, ancak prostat
büyümesi ilerledikçe kullanılan ilaç şikayetleri gidermeye yetmeyebilir ve daha
ileri bir tedavi gerekebilir. Bu durumda önerilen standart tedavi genellikle
idrar kanalından girilerek prostat bezi içinde daralan kanalının genişletilmesi
(TUR; transüretral rezeksiyon) ameliyatıdır. Bunun sonucunda hastanın idrar
yapması rahatlar. Son derece güzel bir işlemdir, hastalarda rahatlamak
gerçekten çok iyi olur. Ameliyat işleminde anesteziye bağlı ve cerrahi strese
bağlı riskler bir kenara bırakılırsa; kanama, iltihap oluşması, geçici idrar
kaçırma, geçici idrar yapamama, cinsel fonksiyon bozulması gibi sorunlar
gelişebilmektedir” açıklamasına yer verdi.
Bu tedaviye alternatif olarak bulunan prostat embolizasyonunun
prostat bezi büyümesinde anjiyo ile yapılan, oldukça yeni ve ameliyatsız bir
tedavi olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuzkurt, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Anjiyo işlemi kasıktan ya da koldan girişimle
yapılabilir. Anjiyo ile sağ ve sol prostat atardamarları çok küçük tıkaçlarla
tıkanır. İşlem 1,5-2 saat sürüyor. Bu embolizasyon işlemini yüzlerce yerde
kullanıyoruz. Burada kullanma amacımız ise organı küçültmesidir. Ve
embolizasyon yaptığımız zaman hastaların çok büyük bir kısmında prostat bezi küçülüyor.
Son derece kötü bir sürecin geri çevrilmesi gibidir. Prostat küçüldükçe
mesaneye ve idrar kanalına olan baskı azalır, idrar kanalı genişler ve hasta
tekrar idrarını rahat bir biçimde yapmaya başlar. Bu tedavi yöntemi yaklaşık 20
yıl önce bulundu ve son 10 yıldır çok daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
Bu tedavi yöntemi ile cerrahi yöntemi karşılaştırdığımız zaman hasta
memnuniyeti birbirine çok yakın. Anjiyo ile yapılan embolizasyon, narkoz
gerektirmez, ekseriyat hastaneye yatış da gerekmez ve hasta aynı gün evine
gönderilebilir. Embolizasyonun riskleri son derece küçüktür. Hastaların yüzde
90’ında hiçbir sorun yaşamıyoruz.”
İşlemin 2 saate yakın sürdüğünü belirten Prof. Dr. Levent
Oğuzkurt, “İşlemden sonra hasta yaklaşık 4-6 saat hastanede gözlem altında
tutulur ve sonra evine gönderilir. Hasta bir gün sonra normal yaşamına
dönebilir, dinlenme dönemine gerek yoktur. Türkiye’de şu anda az merkezde
yapılıyor, 10-15 sene içerisinde daha da yaygınlaşacaktır. Hasta sayısında 100
katına ulaşabiliriz” dedi.
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) ve Kongre Genel
Sekreteri Prof. Dr. M. Koray Akkan ise bacak ve ayak damar tıkanıklıklarında
“ameliyatsız tedavi” yöntemleri hakkında bilgi verdi. Damar sertliği ya da
kireçlenmesinin dünyadaki tüm ölümlerin yarısından fazlasından sorumlu olduğuna
dikkat çeken Prof. Dr. M. Koray Akkan, “Damar sertliği daralma ve tıkanma
yaparak damar hangi dokuyu besliyorsa o dokunun beslenmesini engeller. Ortalama
yaşam süresi ve diyabet oranları arttıkça bacak damar tıkanıklıkları da çok
önemli hale gelmektedir. Şu an dünyada 442 milyon diyabetli hastadan
bahsediliyor, Ülkemizde de 7 milyon diyabeti bulunan hasta var. Diyabeti olan
hasta ömrü boyunca en az yüzde 15’i bir dönem iyileşmeyen ayak yarası ile
karşılaşabiliyor. Girişimsel radyoloji, kalp damarları dışında vücuttaki tüm
damar hastalıklarının anjiyografi kullanarak tedavisini yapan bölümdür. Daha
önce ameliyatla tedavi edilen damar tıkanmaları, yerini daha kolay ve riski
daha az olan girişimsel anjiyografi ile yapılan tedavilere bırakmaktadır. Bunun
bilincinde olan sağlık endüstrisi de son yıllarda çok büyük atılım yaparak
damar tıkanmalarını açmada kullanılan balon ve stentlere ek olarak damar açma
cihazları geliştirmektedir. İlaç kaplı balonlar ve ilaç kaplı stentler açılan
damarların daha geç tıkanmasını ve daha uzun süre açık kalmasını sağlamaktadır.
Bu tedaviler deneyimli girişimsel radyologların eli altında yüzde 95 üzerinde
başarı ile gerçekleştirilmekte ve klinik olarak da ampütasyonları yüzde 80
civarında önlemektedir” dedi.
Yapılan çalışmalarda bir ayak ya da diz altından bacağı
kesilen hastanın 5 yıllık sağ kalım oranlarının yaklaşık yüzde 40-50 düzeyinde
olduğunu belirten Prof. Dr. M. Koray Akkan, “2 hastadan birisi 5 yıllık sürede
yaşamını da kaybediyor. Çünkü başka damarlarında da problemler var, olmasa bile
hastalar bir şekilde yaşama sevincini yitiriyor. Dolayısıyla branşımız
dahilinde bu tür damar tıkanıklığı olan diyabet hastalarının ayak yaralarının
iyileşmesine damarlarını açarak üstün başarı sağlıyoruz” ifadelerine yer verdi.
TGRD Eğitim Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Sinan Şahin de rahim
ve yumurtalık varis hastalığı (pelvik konjesyon sendromu-pks) hakkında bilgi
vererek, hastalığın 30-50 yaş arası kadınlarda görüldüğünü belirtti. Hastalığın
nedeni açıklanmayan uzun süre devam eden pelvik ve genital bölgede ağrı,
dolgunluk hissi ile seyreden, over (yumurtalık) ve uterus(rahim) çevresindeki
venöz (toplardamar) yapıların genişlemesi (varisleşmesi) sonucu gelişen, az
bilinen, teşhisi zor, tedavi edilebilir bir durum olduğunu belirten Prof. Dr.
Sinan Şahin, “Bu hastaların dolgunluk hissi ayakta kaldıkları süre içerisinde
artıyor, uzandıkları zaman ise gerileme meydana geliyor. Ağrı kesiciler bu
kısmen bunların etkisini azaltabiliyor, ama temel sorunları ortadan
kaldırmadığı için şikayetleri devam ediyor. Bunun nedenleri arasında birden
fazla gebeliğin olması, geçirilmiş derin venöz trombozları (toplar damar
tıkanıklıkları), hareketsizlik, pelvik bölgede olan kitlesel lezyonlar gibi
nedenlerle hastalarımız bize başvuruyor” dedi.
Şikâyetlerin tedavisinde çeşitli yöntemlerle bu damarların
tıkanmasının önlenebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sinan Şahin, “Ancak
tedavisinde en önemli yöntem girişimsel işlem dediğimiz kasık veya boyun
toplardamarından girilerek problemli toplardamarların belirlenmesini takiben
özel ekipmanlar yardımı ile çeşitli maddeler ile (coil, köpük, tıkaç,
yapıştırıcı sıvı maddeler) embolizasyonu yani tıkama işlemidir. Hastanın hayat
konforu normal hale getirilebilir. Burada o damara ya kasık ya da boyun
damarından ulaşılabiliyor. Teşhis konulabilmesi için önce akla gelmesi gerekir.
Varisi olan hastaların hemen hemen hepsinde mutlaka pelvik bölgenin renkli
ultrasonla gösterilmesi gerekir. Buradan yola çıkılarak ilgili damarın farklı
yöntemlerde tıkanması sonucu tedavi yapılabilir” dedi.
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç.
Dr. H. Tuğsan Ballı ise konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Çağımızın hastalığı kanserdir. Kanserin önümüzdeki yıllarda
sayı olarak artacağı öngörülüyor. Çok fazla tedavi yöntemleri var. Son yıllarda
kanser tedavilerinde en önemli gelişmelerden bir tanesi de minimal invaziv
tedavi yöntemleridir. Yani uygun hasta grubunda kanser tedavilerinin
ameliyatsız yönetimidir. Biz tümörü daha öncesinde görebilirken, şimdiki görme
şeklimizle daha önceki görme şeklimiz çok farklı. Sadece görmek değil, o
tümörlere ulaşabilme imkanını sağladık. Böylece belirli kanser türlerinde daha
başarılı sonuçlar elde etmeye başladık. Sadece tedavisini yapmak değil
yaptığımız tedavilerin sonuçlarını ne olabileceğini öngörebilmeye başladık. Bu
teknoloji yöntemlerini diğer hekim arkadaşlarımız ile birlikte kullanımız
hastaların sağ kalımını arttırdı. Teknolojideki gelişmelerin daha da belirgin
hale gelmesiyle daha iyi tedavi yöntemleri ortaya çıkacağı aşikardır. Bu
tedavileri daha doğru nasıl yapabileceğimizi konuşuyoruz. Ancak son dönemde,
teknolojik gelişmeler özellikle de sanal ve arttırılmış gerçeklik alanındaki yenilikler,
tedavi hedefindeki tümöre güvenli ulaşımın yolunu açtı. Sanki bir video oyunu
platformundaymış gibi, hedef tümörlere güvenli ulaşım ve sonrasında tedaviye
birçok anatomik zorluk için imkan sağladı. Navigasyon, hedefleme ve işaretleme
gibi üst düzey yazılımların da yardımı ile günümüzde birçok tümörün tedavisi
mümkün olmaktadır. Buna ek olarak tedavi ile eş zamanlı bir şekilde tedavi
yanıtını değerlendiren yazılımların da entegrasyonu, bütüncül yaklaşımı
tamamlamaktadır” dedi.
Embolizasyon işlemlerinin genellikle girişimsel radyologlar
tarafından gerçek zamanlı görüntüleme modaliteleri olarak floroskopi gibi
yönlendirilen kateterler aracılığıyla çeşitli embolik ajanlar ile uygulandığına
dikkat çeken ABD Mayo Clinic, Vasküler ve Girişimsel Radyoloji Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Oklu ise şu açıklamalarda bulundu:
”Embolizasyon işlemleri, damar kapanmasını tetikleyen
embolik ajanlar olarak bilinen çeşitli cihazlardan yararlanır. Kan damarı
anormallikleri veya kanamalar için altın standart işlem, tel şeklindeki uzun
metal telleri damara tekrar tekrar sıkı bir şekilde yerleştirmeyi içerir,
böylece kan akışının yavaşlamasına ve pıhtılaşmasına izin verir. Sonuç olarak,
bobinler etkili bir şekilde çalışmak için hastanın pıhtılaşma yeteneğine bağımlıdır.
Kan inceltici ilaç kullanan hastalar, coilin (metalik sarmallar) düzgün
çalışmasını zorlaştırabilir ve tekrar embolizasyon işlemleri veya cerrahiye yol
açabilen yeniden kanama ihtimali yüksektir. Coil ayrıca, proksimal anatomik
taramaların teşhis kullanışlılığını azaltan görüntü oluşturabilirler.”