PLANCIA MAGNA’DAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE

Geçen yıl 3 Eylül’de akciğer yetmezliğinden hayata veda eden prof. Dr. Haluk Abbasoğlu,  hayatını Perge antik kentine adayan bir akademisyendi. Ben de her yıl birkaç kez Perge antik kentine gider, Haluk hoca ile ekibinin gerçekleştirdiği kazı ve restorasyon çalışmalarını büyük bir heyecan ve merakla takip eder,  haberler yapardım.

Haluk Hoca, Perge kazılarının 65’inci yılında Antalya Kaleiçi’ndeki Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde bir konferans vermişti. Perge kazılarına katılan ekibinin de katıldığı o toplantıda Haluk Hoca antik kent hakkında çok detaylı bir sunum yapmıştı.

O sunumda ise Perge’nin imarında büyük emekleri olan Plancia Magna’ya özel bir yer ayırmıştı. Haluk Hoca o sunumda "Perge'nin en önemli özelliklerinden biri M.S. 2. yüzyıl başında, yani bundan 1900 yıl kadar önce  kentin idarecisinin kadın olmasıdır.  Bu kadının adı Plancia Magna'dır. Bu kadın, hem kentin idarecisi hem de Tanrıça Artemis'in baş rahibesidir. Aynı zamanda imparator kültü baş rahibesidir" demişti.

Plancia Magna'nın Perge'ye büyük katkısının olduğunu anlatan Abbasoğlu, “Perge’ye hizmetlerinden dolayı bu kadının heykelini yapıp dikmişler. Bu heykel  halen Antalya  müzesinde sergileniyor. Plancia Magna o dönemin soylu kadınlarından biri. Pergeli önemli bir kadın.  Onun  adına bir de anıt mezar yapmışlar.Onunla ilgili bir de yazıt var.

Yazıtta deniyor ki, 'şehrin kızı, Artemis rahibesi, belediye başkanı.'  Milattan sonra ikinci yüzyılda kadınlar, önemli görevler alabiliyorlardı. Bence Plangia Magna bu bölgede bir kadının en erken önemli görev alan resmi bir belgesidir. Dolayısıyla biz Plancia Magna ile övünüyoruz, Günümüzden 1900 kusur sene önce böyle bir kadının var olması Antalyalılar için çok önemli” demişti.

 Plancia Magna tarihte bilinen ilk kadın belediye başkanı idi ve Antalya’da yaşamıştı. Bunu  daha önce hiç duymamıştım. O konferansta anlatılan bu bilgiyi ben de yaptığım haberlerle paylaşınca Plancia Magna’yı herkes tanımaya  başlamıştı. Abbasoğlu o toplantıda Anadolu’nun tarih öncesi  çağlardan itibaren ata erkil değil; ana erkil bir yapıya sahip olduğunu da anlatmıştı.

Anadolu'nun anaerkil bir özelliğinin olduğunu belirtmek için ana tanrıça heykellerini örnek gösteren  Abbasoğlu, " Neolitik Dönem'den beri iri göğüslü ve iri kalçalı ana tanrıça heykelleri, doğurganlığı ve bereketi simgeler. Sonra bu Kybele'ye dönüşmüştür. Perge'de MS 2. yy. başında bir kadın yönetici olması Anadolu için çok önemlidir" demişti.

Haluk hoca o toplantıda Anadolu uygarlıklarında kadının her alanda söz sahibi olduğunu vurgulamak için  Asur tabletlerinden de örnekler  vermişti. Abbasoğlu,  " Asurlular döneminde kadınlar ticaret hayatında da söz sahibiydi. Örneğin  bir tüccar kadın Kayseri Kültepe'ye gönderdiği mektubunda şunları söylüyor. 'Biliyor musun insanlık ne kötüleşti. Kardeş kardeşi yiyecek. Herkes komşusunu yutmaya çalışıyor. Buraya yani Asur şehrine gelmeyi bize lütfet. İş mecburiyetlerini kes, kızımız tanrı Asur'un kucağına yerleştir.  Ah, şehirde yün çok pahalı. Gümüşü yani parayı bana tahsis edeceğiniz zaman, 1 mina gümüşü yünün içine yerleştir. Vergi için bana yolladığın 1 mina gümüşü kontolörler istediler. Senin için korkuyorum.  Fakat ben daha onlara bunu vermedim. Onlara şunu söyledim. Görevli benim evime gelsin. Gerekirse evi götürsün. Kız kardeşin hizmetçi kızlardan birini satışa çıkardı. Onu da 14 sekele aldım. Kız kardeşin, sen gittiğinden beri iki ev inşaa ettirdi.  Acaba biz ne zaman yapacağız' “  dediğini aktarmıştı. (devamı yarın)