PERSONA NON GRATA: NİŞANYAN
Yıllardır listemde bekleyen ancak okumak için gerekli motivasyonu bulamadığım o kitaba başladım ve bir çırpıda bitirdim. Evet; Yanlış Cumhuriyet’ten bahsediyorum, ülke tarihinin belki de en sıradışı karakterlerinden olan Sevan Nişanyan’ın yazarlığını yaptığı. Tavsiye eder miyim? 240 karakterli tweete bile zor tahammül eden, bir günde maksimum 250 farklı kelime kapasitesi olan, sosyal medyada resmi bayram kutlama bağımlısı geniş kitleyle yaşadığımızı düşünürsem, hayır. Kitabı, dilini ve içeriğini beğendiğim için değil, gemileri yakmışçasına saldırgan, ucu açık ve detaysız soruların geniş kitleyi neden demekten çok sivrilteceğini bildiğim için. Peki neden?
***
Şahsın
hakkında etraflıca araştırma yaptığınız, kendisi hakkındaki belgeseli veya her
hafta Ppazar akşamı gerçekleştirdiği YouTube’daki sohbetlerini izlediğiniz,
işin özü kişiyi genel satıhta okuduğunuz zaman cevabı buluyorsunuz: “Şimşekleri
üzerine çekmeyi seviyor ve bunu bir oyun gibi düşünüyor.” 70 yaşındaki bir
adamın “mommy issues” problemleri yaşaması garip gelebilir ancak; hayatı
çıkmaza girmiş, düzeni bozulmuş, aç kalmış veya tok yaşamış, vatandaşlıktan
atılmış, hapisten kaçmış, ülkeler arası soruna sebebiyet vermiş olması umrunda
olmayan bir kişinin başka türlü tanımlanması da pek mümkün gözükmüyor. Kendisi
hakkındaki belgeseli izlediğinizde; şahsın çocuklarının, kendisi ile annesi
arasındaki ilişkisine yönelik söylediği kilit ifadeler ise bunun apaçık bir
belirtisi.
***
Şimşekleri
üzerine çekme oyunu ise hayatının her noktasına temas etmiş durumda. Artık
sağır sultanın bile duyduğu İttihad ve Terakki’ye, Mustafa Kemal’e, CHP’ye,
Türkçü/Turancı hassasiyete ve genel itibariyle devlet rejimine olan nefreti bu
konuda sağlıklı düşünebilmesini, yazıya dökebilmesini hayli engelliyor. Sorgulama
yaparken; anlık mutmain olup “işte şimdi yakaladım” hıncını dilinden düşürdüğü
anda işlerin onun için değiştiğinin, anlattığı ve ısrarlı şekilde vurguladığı
soruların sıhhatini de tehlikeye düşürdüğünün farkında değil. Öfkesine genel
olarak hakim olamayan bir adam; ki bunu Yusuf Halacoğlu ile gerçekleştirdiği
programda girdiği sinir kriziyle de örneklendirebiliriz.
***
Her fırsatta
“ben yekpareyim” mesajını verirken duygularına yenik düşüp Türk etnisitesine
karşı gizleyemediği nefreti bir anda patlayıveriyor, dinlerken ve okurken sanki
Orta Asya’da Türkler yaşamamış veya oraya bir tane dahi iz bırakmamış
zannediyorsunuz. Gayet normal diyebilirsiniz ancak Ermeniler hakkında da son
derece ezikleyici ifadelerden sonra “bu milletin 1915 olaylarını sırtında
taşıması, aşamaması onu yok ediyor” diyerek sert şekilde eleştirmesini de bir
yere koyamıyoruz. Evet; genel bir tutarsızlık hakim. Tıpkı 13 yıldır Beşar
Esed’in bitmek bilmeyen zulümünü “abartacağınız bir şey olmadı ki” diyerek tevil
ederken, İsrail’in Filistinlilere karşı tutumunu manyakçasına bir ahlaksızlık
olarak değerlendirmesi gibi. Ancak bu tutarsızlığı genel olarak dikkate
aldığını pek sanmıyorum.
***
Ancak
söylemek gerekir ki; son derece zeki, kelime kurmanın şehvetini seven, ifade
oyunlarını artık içselleştirmiş, kendisini dinletmeyi bilen ve dinlettiğini
fark ettiği anda keyif aldığı bariz şekilde belli olan bir kişi. Kendi ifade ve
söylemine bakacak olursak “bir de şuradan bakmayı deneyin” yöneltmesini de
başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Ancak hep bir ama ile
bitirmek durumundayız kendisiyle alakalı meseleleri.
***
Ezcümle; daha
önce okuduğum Aslanlı Yol ve kısa süre önce bitirdiğim Yanlış Cumhuriyet’i bu
minvalde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Belli ki yaratılış olarak
hayli zor bir şahsın; doğduğu, büyüdüğü, konuştuğu kültür sebebiyle bagajı dolu
olarak objektif bir fikriyat kurması, sunması ve tepki alması ise hayli zor.
Fakat bu bagaj meselesinin aklını örselediğini düşünüyor mudur? Sanmıyorum,
Türk milleti Ermeni olduğum için benden nefret ediyor duvarını kırma
belirtisini göstermedi bugüne kadar.
***
Garip bir
adam. Sosyal medya ortamında takip ederken, izlerken ve okurken bile tahammülü
zor bir kişilik olduğu konusunda imzamı atarım. Fikirleri dikkate veya takibe
değer midir konusu ise bu yazıda belirttiğim meseleleri bir süzgeç haline
getirip bu süzgeci ne kadar işlevli kullandığınıza bağlı. Yok, sayabilir
misiniz? Açıkçası sanmıyorum, bir şekilde kendisini hatırlatıyor. Uzaktan
uzaktan dinlemenin makul olduğunu düşünüyorum; tıpkı onun da bize karşı yaptığı
gibi.