PERDE ARKASI

Türkiye’de gündem öyle çabuk değişiyor ki bir çok önemli konu arada gölgelenip kalıyor.

Bir taraftan Mehmetçik Kandil’de terör yuvalarını vururken diğer yandan bunu engelleyemeyen ABD’nin Ermeni Soykırımı hikayesini gündeme taşıması.

Türkiye büyük bir devlet ve bunları rahatlıkla aşacaktır. Çünkü tarih yalanları aff etmezken bir takım gerçekleri de yalancıların suratlarına tokat gibi patlatır.

Diyelim ve bu meseleleri politikacılardan çok tarihçilere bırakarak asıl meselemize gelelim.

Geçen hafta pandemi süresince çok önemli bir karar daha alındı ve kısa çalışma ödeneğinin devam edeceği açıklandı.

Peki bunun perde arkası neydi?

Gazetemizin manşetinde de okuyacağınız gibi Turizm Haftası’nda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelen turizm sektörü temsilcileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a taleplerini ileterek bazı önemli kararlar alındı.

Antalyalı olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, kısa çalışma ödeneğinin uzatılması talebinde bulunduklarını ve kabul gördüğünü açıkladı.

Aynı toplantıda sektörde uygulanan KDV indirimi de haziran ayı sonuna kadar uzatıldı.

Bakan Ersoy sessiz sedasız çalışmalarını sürdürürken hem sektöre hem de çalışan kesin kesime derman olunacak kararların alınmasında önemli rol oynadı.

ERSOY’DAN ÇAĞRI

Bakan Ersoy, turist akışının hızlanmasında Türkiye’deki vaka sayılarının düşüşü ile orantılı olacağını söylüyor. Haksız da değil.

Eğer sezonun hemen açılmasını ve canlı geçmesini istiyorsak bir an önce tedbirlere tam uyarak vaka sayılarını hızla aşağı çekmek şart.

İşte bu yüzden Bakan Ersoy, “Bütün halkımızdan ricamızdır. Bir toplum disiplini içinde hareket etmemiz gerekiyor. Kurallara hassasiyetle uyulmasıdır. Toplum olarak bu bilinçle hareket edersek, hem cari işlemler dengesi adına hem de ekonomi açısından çok önemli olan turizm sektöründe eski günlerimize döneceğiz” ifadeleri ile çağrıda bulundu.

ÇAVUŞOĞLU DEVREDE

Gündem peş peşe değişirken Rusya’nın ülkemize getirdiği uçuş kısıtlaması kafaları karıştırdı. Felaket tellalları hemen işi siyasete vurdu.

Oysaki işin aslının öyle olmadığı Antalyalı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından açıklandı ve işin aslının Türkiye’deki vaka sayıları olduğu vurgulandı.

Düşünün hangi ülke kendi vatandaşını riske atmak ister? Rusya’da böyle bir karar alarak vatandaşını koruma altına istemiştir.

Bu gelişme ile birlikte ülkemizin çıkarları ve menfaatleri için gece gündüz demeden çalışan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, birlikte Türkiye’ye uçuş kısıtlaması getiren Rusya’ya gideceklerini duyurdu.

İki bakan, turizmin amiral gemisi Antalya’nın başarıyla uyguladığı ‘Güvenli Turizm: Safe Tourism’ modelini anlatacaklar. Tıpkı geçen sezon Almanya ile yaptığımız gibi.

Ha bu arada uçuşların durdurulması ile Rus turistlerin yerini Ukraynalı turistler aldı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy de vatandaşlarına “Türkiye’ye tatile gidin” çağrısında bulunması kısa dönemde Rusya açığını kapatacak gibi.

Yani geçen haftanın perde arkasında gündem Antalya ve iki Antalyalı bakanın yaptığı çalışmalarmış. Ama hızlı gündemin gölgesinde kalmış. Biz de o perdeyi aralayıp gün yüzüne çıkaralım dedik.

ANTALYA’NIN GURURU

Pandemi, siyaset, spor üçgeninden bir çok önemli gurur verici olayı ıskalıyoruz

Bunlardan biri de Manavgatlı ilkokul öğrencisi İpek Çiftçi’nin başarısı.

İpek, İletişim Başkanlığı tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla hazırlanan, ‘7 bölge 7 çocuk’ adlı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seslendirdiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması filminde uluslararası başarısından dolayı yer aldı.

İpek, şubat ayında İngiltere’de düzenlenen kısa video ve zihin haritası tasarlama yarışmasında dünya birincisi olmuştu. 

En son Cumhurbaşkanı’nın seslendirdiği Antalya bölgesini temsilen filmde de oynayıp  gururumuz oldu.

Böyle günlerde küçük bir kızımın başarısı moral kaynağı olmaya yetiyor.

KANTİNDEN ŞİKAYET

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nden bir hasta yakanı beni aradı ve sıkıntılarını dile getirdi.

Elçiye zeval olmazmış derler.

Hastane bünyesinde kurulan vakıf tarafından işletilen kantindeki ürünlerin fiyatlarının fahiş olmasından yakındı.

Diyor ki, “Bir hasta bezi dışarıdaki fiyatının neredeyse 1.5 katı pahalı”

Doğrumu yanlış mı bilmiyorum ama canı yanmasa beni niye arasın.

Bir de organ nakli için gelen hastaların araçlarının park ücretinden bahsetti. Nakil öncesi aracını park edip taburcu olurken (Bir ayı buluyormuş!) 200-300 lira ücret çıkmış.

Peki vatandaş ne yapsın şimdi? Böyle bir durumda otobüsle mi gelsin nakil için hastaneye.

Sayın Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın bu konuya el atacağını umuyor ve yanlışı düzelteceğine inanıyorum.