ORMANLAR

Sevgili okurlar; gece ile gündüzün eşitlendiği, baharın müjdecisi, Nevruz Bayramını kutladığımız 21 Mart  aynı zamanda Dünya Ormancılık Günü olarak kutlanıyor. Her yıl 21 Mart’ta kampanyalar başlatıp fidan dikiyoruz. Günün anlam ve önemine ilişkin toplantılar yapıyoruz.

***

Açıklanan rakamlara göre ülkemiz orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri. Ancak var olan ormanlarımızı koruma konusunda ise pek de iyi olduğumuzu söyleyemeyiz. Çünkü her yıl binlerce hektarlık ormanı yangınlarda kaybediyoruz.

***

Yangınlarda yanan börtü böceğin yanında; şehitler de veriyoruz. Öte yandan yangını söndürmek için yardıma gelen sivil vatandaşları bile ormanı yakmaya çalışan teröristler zannedebiliyoruz.

***

Benzini biten araçların sürücüleri akaryakıt istasyonlarına yakıt almaya gittiğinde benzin ya da mazot vermiyoruz. “Git karakoldan yazı getir” diyoruz. Çünkü bidonla yakıt alanların ormanı yakabileceğini düşünüyoruz.

***

Geçen yıl Manavgat’ta Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangını çıktığında bütün bunları yaşadık.  Üstelik bütün bunları ormanları koruma adına yaptık.  

***

Kimse kusura bakmasın ama; ormanlarımızı bidonla akaryakıt istasyonuna benzin ya da mazot almaya gidenlere yakıt satışı yapmayarak koruyamayız. Ormanları korumak için önce ormanın ne demek olduğunu anlamak gerekiyor.

***

Orman denince çoğumuzun aklımıza ağaçlar geliyor. Çünkü ormandan bunu anlıyoruz. Oysaki orman, ağaç demek değildir. Sadece ağaçların olduğu yer orman değil ağaçlıktır. Orman içinde her türlü canlının; bitkinin, böceğin, hayvanların, kuşların özgürce, kardeşçesine yaşadığı yerlerdir.

***

Ancak orman dendiğinde aklımıza ağaç geldiği için ormanı orman olmaktan çıkarıyoruz. Ormanlara dozer sokup, çim ekip  piknik yapılan mesire alanlarını yapıyoruz. Farkında bile olmadan endemik bitkileri de yok ediyoruz. Üstelik bu işlerin çoğunu belediyeler eliyle yapıyoruz.  

***

Bir kısmını da golf sahalarına çeviriyoruz ama kağıt üzerinde bakınca bu tür yerler orman. Böyle olunca orman varlığımız eksilmek bir yana dikilen fidanlarla sürekli artırmış da oluyoruz.

***

Öte yandan ormanlarımızı çöplerle de kirletiyoruz. İnşaat atıklarından, cam kırıklarına, hayvan leşlerinden kanalizasyon sularına kadar ne buluyorsak güzelim ormanlara gizlice götürüp döküyoruz.

***

Geçtiğimiz günlerde bu konuda bir haber yaptık. Ormanlardaki kirlenmeye dikkat çektik. Haberimizn ardından Varsak’taki Aktoprak Mahallesi’nin sırtlarında bulunan ormanlık alana dökülen atıklar Kepez Belediyesi tarafından temizlendi.  Aynı hassasiyeti ne yazık ki diğer belediyelerden göremedik.

***

Öte yandan Antalya’daki ormanlık alanlarda bir de şöyle bir problem var. Adliye muhabirliğim sırasında takip ettiğim cinayet davalarından dolayı biliyorum. Korku salmak istemiyorum ama;  bu şehirde insanları öldürüp öldürüp ormanlara gömüyorlar.

***

Örneğin; Salih Güler, Hulusi Gelişken, Gülizar Turan,  Erdoğan Veziroğlu, İbrahim Açıkgöz cinayetleri… Son olarak da öldürüldükten sonra cesedi parçalanıp Varsak ve Kepez’deki ormanlık alana atılan üniversite öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu… Ve daha niceleri…

***

KUTU

ORMANLAR SAVUNMASIZ

Nitekim bu yıl 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde yine Varsak’taki Aktoprak Mahallesi’nde ormanlık alana park edilen bir otomobilin bagajında bir ceset bulundu. Cinayetleri önlemek, çevre felaketlerini durdurmak için Ormanlık alana kamera mı yerleştireceksiniz,  denetimleri mi artıracaksınız bilemem.  Ama şunu biliyorum. Antalya’nın ormanları savunmasız.